Beautiful thing traduction Turc
1,198 traduction parallèle
- It's a beautiful thing. - Thank you.
Lityum?
It's the most beautiful thing you'd ever want to see.
Görmek isteyebileceğin en güzel şeydir.
relations is a beautiful thing.
İlişkiler, çok güzel şeylerdir.
To share one's feelings is a beautiful thing.
Birinin duygularını paylaşmak güzel bir şeydir.
if you love them, can become the most beautiful thing you've ever seen?
Eğer seversen, o senin gördüğün en güzel şey olabilir?
It is a beautiful thing.
Ne kadar güzel.
It was the most beautiful thing I'd ever seen... until now.
Bu en güzel şeydi Şimdiye kadar gördüğüm... şimdiye kadar.
It was a beautiful thing to watch.
Seyretmesi güzel bir şeydi.
A beautiful thing that's going to kill me.
Güzel olan birşey ise... Beni öldürecek.
This is the most beautiful thing I've ever seen in my whole life.
Harika değil mi? Bu hayatım boyunca gördüğüm en güzel şey.
There. That's some beautiful thing.
Burada, biraz güzel şeyler var.
That's a beautiful thing.
Güzel görünüyor.
And love is a beautiful thing.
Ve aşk çok güzel birşeydir.
- That's the beautiful thing.
- İşte harika olan da bu.
- It's gonna be a beautiful thing.
- Büyüyünce daha güzel olacak.
A beautiful thing like me...
Benim gibi güzel biri...
She was the most beautiful thing I'd ever seen.
Gördüğüm en muhteşem şeydi :
Being gay is part of nature and a beautiful thing.
Gey olmak, doğanın bir parçasıdır ve güzeldir.
- It's a beautiful thing.
Bu güzel bir şey. - Ne demek güzel?
- That's a beautiful thing?
Güzel bir şey mi? Güzel bir şey ha?
He said that if you can learn to contemplate just one beautiful thing every day that it would give you something very special.
Bana derdi ki, her gün sadece tek bir güzel şeye bile olsa bakmayı öğrenebilirsen bu sana olağanüstü şeyler katar.
My God, the most beautiful thing in my life.
Tanrım yaşamımdaki en güzel şeydi.
Detente's a beautiful thing.
Yatıştırmak güzel bir şey.
Anthony, he's the most beautiful thing I've ever seen!
Anthony, bu hayatimda gördügüm en güzel sey!
I think it's a beautiful thing.
Bence bu çok hoş bir şey.
And life is a beautiful thing, Mr. Maurer.
Yaşam güzeldir, Bay Maurer.
The only beautiful thing I've ever done is play music.
Müzik yapmak, güzel kılabildiğim tek şeydi.
It's the most beautiful thing I've even seen.
Gördüğüm en güzel şey.
- Love is a beautiful thing, Ari.
Aşk güzel birşeydir, Ari.
But it's a beautiful thing nevertheless. Oh, it doesn't get any better than this!
Bundan daha iyisi olamaz.
Now, that... was a beautiful thing.
İşte, bu... güzel bir şey.
Yet... you know what the beautiful thing is here?
Henüz.. Güzel olan ne biliyor musun?
It's the most beautiful thing I've ever seen. Take it.
Gördüğüm en güzel şey.
Blame is a beautiful thing, baby.
Âmin. Suçlamak güzel bir şey bebeğim.
The human wang is a beautiful thing.
İnsan cinsel organı çok güzel bir şey.
That's a beautiful thing to see.
Bunu görmek harikadır.
What we had was such a beautiful thing...
Sahip olduğumuz şe-şey tam bir güzel şeydi.
It's the most beautiful thing I've ever heard in my life.
Hayatımda duyduğum en güzel şeydi.
A perfectly beautiful thing.
Kesinlikle harika bir şeysiniz.
And if that's true, that's a very sad thing... because that was a beautiful girl... with her whole life ahead of her!
Eğer bu doğruysa buna çok üzülürüm. Çünkü o çok güzel bir kızdı! Önünde kocaman bir hayat vardı!
Don't tell me you met this beautiful young lady and you did the "daddy-cool" thing.
Bana bu güzel genç kadınla tanışıp "çok havalıyım" triplerine girmediğini söyle lütfen.
One thing he had was... this beautiful, young bride, Sarah.
Elindekilerden biri o muhteşem, taze gelin Sarah idi.
Well, the only thing I saw in the caves were some beautiful and botanically fascinating fungi.
Mağaralarda gördüğüm tek şey bazı çok güzel ve büyüleyici botanik mantarlardı.
The thing is, you want to be remembered as a beautiful, clean person.
Önemli olan, temiz ve güzel bir insan olarak hatırlanman.
That was the most beautiful, earth-shattering thing ever!
Bu şimdiye kadarki en güzel hediyeydi.
I mean, the whole thing, it was beautiful.
Her şey o kadar güzeldi ki.
The only thing the same is you're still the most beautiful girl in the room.
Ama kurtul artık bundan. Babam ve Doug'un aralarında birçok sorun var.
A track is a beautiful, wonderful thing.
İstikamet çok güzel ve olağanüstüdür.
And it's beautiful'cause she's just pouring out of this thing, you know?
Görüntü mükemmeldi, çünkü memeler sütyenden taşıyordu.
As much as I'd like to help you sort this thing out, there is a beautiful woman in here who wants me desperately.
Her ne kadar bu durumu çözmenizde yardım etmek istesem de bu odada delicesine beni isteyen bir kadın var.
And probably others just have a thing for exceptionally beautiful women.
Ve muhtemelen diğerlerinin de sıradışı güzellikte kadınlara karşı bir şeyi vardır.
beautiful things 16
things 422
thing 1205
thingy 49
things happen 87
things will get better 22
things change 215
things fall apart 17
things like 24
things will change 18
things 422
thing 1205
thingy 49
things happen 87
things will get better 22
things change 215
things fall apart 17
things like 24
things will change 18
things have changed 201
things to do 42
things could be worse 16
things are looking up 44
things are great 27
things are going well 18
things are different 35
things are changing 33
things are good 60
things like this 16
things to do 42
things could be worse 16
things are looking up 44
things are great 27
things are going well 18
things are different 35
things are changing 33
things are good 60
things like this 16