Believe me traduction Turc
30,073 traduction parallèle
This job sounds easy, but believe me it's not.
Bu iş kolay görünür, ama inan değil.
They didn't believe me. You've met my brother, Liam.
Kardeşim Liam ile tanıştın.
Hannah, you don't have to believe me, but I need you to trust me.
Hannah, bana inanman gerekmiyor ama bana güvenmelisin.
You wouldn't believe me if I told you.
Anlatsam da inanmazsın.
- Believe me, I've been there.
- İnan bana ben de geçtim.
Believe me, rehab's not that bad.
İnan bana rehabilitasyon kötü değildir.
Believe me, if I was gonna drop dead, it would have happened long ago, Doc.
İnan bana, eğer ölecek olsam uzun zaman önce olurdu bu Doktor.
= If the nation believe me, I will win! =
Halk bana inanırsa kazanacağım!
They've heard what the One Wayers have said, and believe me, the No Wayers don't exist in a vacuum.
Tek Yolcular'ın en söylediklerini duydular ve inan bana yok yolcular fanusta yaşamıyorlar.
Believe me.
İnan bana.
If you don't believe me
Bana inanmıyorsan
Believe me, if I could fix you, I would.
İnan bana, seni iyileştirebilseydim iyileştirirdim.
Oswald... the mayor, he informed me of your position, um... but believe me, I-I think... our breaking up is for the best. No, Edward, it's not.
Oswald başkan, senin durumundan bahsetti ama inanıyorum ki ayrılmamız en iyisi olacak.
Come on, they're not gonna believe me.
- Bana inanmazlar ki!
In a few moments, your brothers in arms are gonna come up those stairs and find your dead body, and they'll believe me when I tell them that
Biraz sonra silah arkadaşların bu merdivenlerden çıkacak ve cesedinle karşılaşacaklar. Ve onlara Jim Gordon bir katildi dediğimde inanacaklar.
You wouldn't believe me.
Bana inanmazsın.
I mean, I'm all for stay-at-home dads, and believe me, I personally commend you for not abandoning your children, but that's still no reason to give up.
Evde kalıp çocuklarıyla ilgilenen babaları severim ve inan çocuklarını terk etmediğin için takdir ediyorum ama bu kendini salman için... -... geçerli bir bahane değil.
You must believe me.
Bana inanmanız gerekiyor.
Tastes better than it sounds, believe me.
Tadı, adından daha güzel. Bana inan.
Believe me, when I say, Boris, that the world would be a better place without him.
Dünya onsuz daha iyi bir yer olur, Boris. İnan bana.
Because, uh, believe me, when I say the last two times I've darkened the doorstep of a church, - insert blood-soaked carnage here.
Çünkü inan bana, kilisenin kapısından son iki girişimde kan gövdeyi götürdü.
But you believe me.
Ama sen inanırsın.
No, believe me, it's personal.
Hayır inan bana bu kişisel.
Please... believe me.
Lütfen... İnan bana.
But I'm still your nigga, believe me.
Ama ben senin dostunum. İnan bana.
They're not going to believe me.
Bana inanmayacaklar.
It's a little convoluted, but believe me, you wouldn't want to veer off it.
Biraz dolambaçlı yol ama güven bana. Yoldan çıkmak istemezsin.
And, believe me, I've done some counting.
İnan bana çok fazla oldu.
Believe me, I've tried.
İnanın bana, denedim.
Not if I don't kill you first, and believe me, lady, I'm thinking about it!
Eğer seni ilk ben öldürmezsen inan bana lady, aklımda bu var!
Believe me, I've tried.
İnan bana bunu ben de denedim.
And believe me, I regret I was unable to do the same for you.
İnanın bana, aynısını sizin için yapamadığıma üzülüyorum.
Oh, God, I can't believe it took me this long.
Tanrım, bu kadar uzun sürdüğüne inanamıyorum. Burdan, burdan.
I have to ask you something, and I need you to be completely honest with me, because I don't know what to believe anymore.
Sana bir şey sormam gerek. Ve bana tamamen dürüst olmana ihtiyacım var. Çünkü artık neye inanacağımı bilmiyorum.
Trust me, if I'm expressing an opinion, it's because I believe it.
Bana inan, eğer bir fikir belirtiyorsam ona inandığım içindir.
And I know it must be hard for you to believe that you will continue to embody those principles even after you watch me do this.
Ve beni bunu yaparken izledikten sonra bile prensiplerine inanmaya devam etmenin... -... zor olacağını biliyorum.
I believe that belongs to me.
Sanırım o bana ait.
I can't believe I'm saying this. Yeah, me neither.
- Bunu söylediğime inanamıyorum.
- You want me to believe
- İnanmamı istiyorsun.
I believe the way this works is... you give me something, I give you something. Ticktock.
Sanırım konuşmanın bu kısmında sen bana bir şey vereceksin, ben de sana.
Made me believe I was worthy of a life.
Beni yaşamaya değer olduğuna inandırdı.
You have to believe me.
Bana inanmalısın.
I believe this is the part where you tell me it's much more than just a sandwich.
Sanırım bu kısımda onun aslında bir sandviç olmadığını söylemen gerekiyor.
I can't believe I let you talk me into this.
Beni ikna ettiğine inanamıyorum.
You expect me to believe that your bloodlust has waned?
Kana susamışlığının dindiğine inanmamı mı bekliyorsun?
I can't believe you made me lie about your grandma.
- Büyükannenle ilgili yalan söylettirdiğine inanamıyorum.
You just asked me if I was police and you can't believe I can hack synths?
Bana polis olup olmadığımı sordun ve sentetikleri hacklediğime inanamıyor musun?
You know how you told me you were worried about people in this world who believe crazy crap?
Bana ne kadar endişelendiğini söylemelisin insanlar hakkında bu saçma şeye inanan var mı?
Okay, well, here's the thing. I'm gonna have to say that I cannot believe that you just said all of that to me.
Tamam ama bana bu lafları ettiğine inanamadığımı söylemeliyim.
Also, I can't believe you just said "stuck her finger in her pussy" to me.
Ayrıca biraz önce önümde "Amına parmağını soktu" dediğine inanamıyorum.
Then I beg you to bear with me, to understand why I led you to believe... that...
O halde, yalvarıyorum bana karşı sabırlı ol neden inanmana izin verdiğimi anla...
believe me when i tell you 16
believe me now 16
mexico 335
metro 61
merci 624
menu 31
melanie 499
merida 43
metres 235
mercedes 285
believe me now 16
mexico 335
metro 61
merci 624
menu 31
melanie 499
merida 43
metres 235
mercedes 285