Bicycle traduction Turc
1,917 traduction parallèle
Who has to ride a $ 4000 bicycle?
4000 dolarlık bir bisiklete binen kim?
You'll be bigger than a woman in bicycle shorts at Disneyland.
Disneyland'de bisiklet şortu giymiş kadından büyük olacak.
- To show you my bicycle.
- Sana bisikletimi göstermek için.
On my bicycle.
Bisikletimle gidip alıyorum.
I'm not going to ride my stupid bicycle everywhere for the rest of my life.
Huzurlu bir hayat için aptal bisikletime her yerde binmiyorum.
That's no way to treat a bicycle.
Bir bisiklete öyle davranılmaz.
There is a bicycle store on Plechia Street, which is two blocks east.
İki blok ötede, Plechia Sokağında bisiklet satan bir mağaza var.
And he was falling from the bicycle and from a big house.
Büyük bir evin tepesinden bisikletle atlıyor.
Forget a gun! I can't even use a bicycle!
Silahı bırak bisiklet bile kullanamam!
" And walk your bicycle.
" Ve bisikletinden in.
Walk your bicycle. "
Bisikletinden in. "
Where do I put the bicycle?
Bisikleti nereye koyayım?
I'll take the bicycle.
Bisikleti ben sürerim.
I'd like to be your bicycle seat, you know that?
Bisikletinin oturağı olmak istiyorum!
My brother once was like, he was just riding his bicycle, and he hit this, like, parked car, and he was so freaked out about seeing his teeth in the hood, and, like, his whole face was bleeding
Kardeşim gibi bisiklet sürerken, park halindeki araca çarptı dişlerini motor kapağında görünce çok korkmuştu. Tüm yüzü kan içindeydi.
then he got back on the bicycle and he went to the movies...
Sonra bisikletine binip sinemaya gitmişti...
And even if you had built eyes for the bicycle, oh, for sure, they would have been crying.
Kendi bisikletini yaptığını öğrendiğimizde ise... Ağladılar, çok ağladılar.
Mummy bought me a brand-new bicycle.
- Annem bana yepyeni bir bisiklet aldı.
It's the best bicycle in the world.
Dünyadaki en iyi bisiklet!
Look, there's a bicycle.
bak bisiklet var.
I don't even have a bicycle!
Bir bisikletim bile yok
Well, you ain't getting'em,'cause she ain't coming back - not after what I did to her bicycle.
O zaman onu getirmene gerek kalmayacak, çünkü bisikletine yaptıklarımdan sonra- - geri gelemeyecek.
You called me 17 minutes ago, and I drive a bicycle, Brooke.
Beni 17 dakika önce aradın ve ben bisiklet kullanıyorum, Brooke.
Oh, bicycle heir.
Ooo, bisklet imparatoru.
He / she made it to him in bicycle when he / she was 15 years old.
15 yaşında bisikletten düştüğünde olmuştu.
Learning to ride a bicycle is a kind of rite of passage.
Bisiklete binmeyi öğrenmek bir tür geçiş ayini gibidir.
It's like a motorcycle had sex with a bicycle.
Tıpkı bisikletle motorsikletin birleşmesinden meydana gelmiş gibi.
- Bicycle?
- Bisiklet mi? - Hayır.
... or trying to hold on to the handlebars of your custom bicycle.
Veya bisikletinizin gidonuna tutunursunuz.
Now if you don't have gasoline, and you try to bargain with a guy with a horse driven car or someone coming by with a bicycle or maybe you're lucky enough to have a rikshaw.
Ama eğer benzininiz yoksa, fayton, bisiklet ya da şanslıysanız çekçek süren bir adamla pazarlık yaparak :
If you tell the Americans "There's a brand new hydrogen powered car that you can go and buy instead of your car." They'll say "OK, great." And they'll go buy it. But if you tell them they're gonna have to use a bicycle, that's the type of adaptation that they have to make.
Eğer Amerikalılara : "Hidrojen motorlu yeni bir araba yapıldı, kendi arabanıza binmek yerine, bir tane ondan alabilirsiniz." derseniz, onlar da size : "Tamam, harika." der ve satın alırlar ama onlara bisiklete binmeleri gerektiğini söylerseniz, bu, hayatlarında büyük bir değişime neden olacağından böyle bir şey yapmak istemezler.
Pulled Evi's bicycle up the flagpole at the fire station.
Evi'nin bisikletini itfaiye bayrak direğinin tepesine çıkarmak.
- Scooter "Bam-Bam" Branson for A Bicycle- - Joyride or Deathtrap?
- Scooter "Bam-Bam" Branson "Bisiklet mi, Gezinti mi, Ölüm Tuzağı mı?" ile aday.
"Have you wanted a bicycle? Now pedal."
"Bunu başına sen açtın, şimdi cezasını çekmek zorundasın" der gibiler.
- It's a bicycle kick.
- Bu bisiklet vuruşudur.
Afterthat, it's no different than a bicycle.
Bundan sonrası bisikletten çok farklı değil.
I've never ridden a bicycle.
Hiç bisiklet sürmedim.
Dee, your bicycle helmet.
Dee, kaskını çıkar.
Now here's a fellow attempting to ride a bicycle.
Şimdi, bir adam bisiklete binmeye çalışıyor.
Show me... a bicycle.
Bana... bisikleti göster.
Show me a bicycle.
Bana bisikleti göster.
My guess is you got drunk and fell off a bicycle.
Sarhoş olup bisikletten düştün.
BONASERA : A bicycle, maybe?
Bisiklet olabilir mi?
You can't ride a bicycle?
Bisiklete binemez misin?
Grand grandpa, only two hours left until I get my report card. I'm sure you'll start thinking about my bicycle with the gears.
Büyük dede karne iki saat içinde geliyor benim vitesli bisiklet işini halledersin artık.
The more A's, the more gears for the bicycle, okay?
Ne kadar pekiyi o kadar vites anladın mı olum, hadi?
Did he convince you that he would get you a bicycle when you got your report card?
Karne zamanı yaklaşınca bisiklet alacağım diye kandırır mıydı seni?
Was that a lie then? The promise he made about a bicycle with gears?
Yalan mıydı yani bana vitesli bisiklet sözü?
He once got me and your grandfather one bicycle to share.
Sonunda dedenle bana ortak bir bisiklet almıştı.
We were rebels but without the bicycle dream we would have flunked early on.
Biz de bayağı haytaydık ama bisiklet hayali olmasaydı liseye bile gelemezdik.
We'll be staying with my grandma. I'm here to get my bicycle.
Biz biraz babaannemde kalacağız da bisikleti almaya geldim.