English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ B ] / Breathe in

Breathe in traduction Turc

1,544 traduction parallèle
And so, when the Northern Hemisphere is tilted toward the sun, as it is in our spring and summer, the leaves come out and they breathe in carbon dioxide, and the amount in the atmosphere goes down.
Baharda ve yazda olduğu gibi kuzey yarımküre, güneşe yakınlaştığı zaman yapraklar yeşerir ve karbondioksit soluyarak atmosferdeki miktarının azalmasını sağlarlar.
Just breathe in the bag.
Torbaya nefes al.
We breathe in consciously and concentrate.
Düzenli nefes alıyoruz ve konsantre oluyoruz.
Breathe in and focus on the person on the photo.
Nefes alıyoruz ve fotoğraftaki insana konsantre oluyoruz.
Breathe in...
Nefes al...
External gills help it to breathe in water that is particularly low in oxygen.
Dış solungaçları, oksijen açısından fakir suda nefes almasına yardım eder.
So to stabilize your emotions, breathe in deeply and stay tuned to our channel.
Hislerinizi dengede tutmak için derin derin nefes alın ve bizimle kalın.
Breathe in.
Derin nefes al.
We can't breathe in our place anymore, it's so tight.
Artık şimdiki evimizde nefes alamıyoruz, çok küçük.
She was able to breathe out, but not breathe in.
Nefesini verebilmiş, ama yeniden nefes almayı başaramamış.
Breathe in.
Nefes al.
And he'd sweep me up in his arms and I'd breathe in that old leather jacket of his.
Sonra beni kollarıyla sarardı ben de ceketinin eski deri kokusunu koklardım.
And breathe in, and blow.
Nefes alın. Verin. Nefes alın.
And breathe in, and blow.
Verin.
As you breathe in and out, let those breaths bring you closer to calm, closer to serenity.
Nefes alıp verirken, her soluk sizi sakinleştirsin ve o dinginliğe yaklaştırsın.
Just breathe in and out.
Hadi. Yardım edeceğim, tamam mı?
Breathe in and out.
- Peki şimdi?
Breathe in and out.
- Peki şimdi? - Nefes alıp ver.
Breathe in the spores and you die.
Solursan ölürsün.
Breathe in.
Nefes alın.
If you so much as breathe in his direction, I swear to God, I will kill you.
Ona doğru nefes bile alsan yemin ederim ki seni öldürürüm.
I don't have my stethoscope, so why don't you just breathe in and out for me.
Yanımda steteskopum yok, neden nefes alıp vermiyorsun?
Don't breathe in so deeply.
Böylesine derin soluk alma.
It's all exhaust fumes out there. Nothing could breathe in that.
Dışarısı tamamen egzoz dumanı kaplı, hiçbir şey nefes alamaz.
I can hardly breathe in there.
Orada nefes alamıyorum.
your heart sparkles in your eyes and pours out of you... pain, happiness. into the rain... You breathe faster...
Kalbin gözlerine ışık saçıyor
So breathe quick, breathe slow, put your gun in your mouth and pull the trigger.
Öyleyse nefes al, nefes ver, silahını ağzına koy ve tetiği çek.
If you breathe one word of Caleb's existence to anyone, I will tell Carlos, Gabrielle, and the police that it was your son driving the car that killed Juanita Solis and that you have been covering up his crime ever since.
Eğer birine Caleb'in varlığından söz edecek olursan, Carlos, Gabrielle ve polise, Juanita'yı öldüren arabayı kullanan kişinin senin oğlun olduğunu söylerim. Ve senin onun suçunu örtbas ettiğini de.
# Poison in the very air we breathe #
~ Soluduğumuz havada, zehir bulunmakta ~
As long as we can breathe, there is still hope and we may be able to last a few minutes longer in here than out there.
Nefes alabildiğimiz sürece, hâlâ umut var ve burada dışarıda olduğundan biraz daha uzun süre dayanabiliriz.
And every morning there was this moment, it was right around dawn, and I would just stop, breathe it all in.
Ve her sabah öyle bir an yaşardım ki durup söken şafağı içime çekesim gelirdi.
We had to devise a way for Vince to breathe underwater.
Vince'in su altında nefes almasını sağlayacak bir yol tasarlamalıydık.
I poked holes in the top so he could breathe, and then I taped it to the floor,'cause he kept jumping out.
Onu yere bantladım çünkü zıplayıp duruyordu.
Hold together your index finger and thumb, breathe in deeply through your nose,
Başparmak ile işaret parmağını birleştiriyoruz.
We put a tube in his trachea and breathe for him. This is vec.
Trakeasına tüp yerleştirir, solunum cihazıyla nefes almasını sağlarız.
Breathe that in, Son.
İçine çek evlat.
Of course, most of them look a lot better in knee socks than Ezra Powell, but seeing as they can all breathe...
Elbette, birçoğu diz hizasında çorap giydiğinde Ezra Powell'dan çok daha güzel görünür. Fakat hepsinin nefes aldığını görmek...
He can't breathe. There's too much fluid in his lungs. Really?
Nefes alamıyor, ciğerlerinde çok fazla sıvı var.
They get an earthquake, they get released into the air, you breathe it in, you get a cold...
Deprem olunca atmosfere karışırlar ve soluduğunda seni hasta ederler.
During this agony people breathe heavily, moan, utter strange sounds and rest in the claws of death until the very moment when, due to supernatural attempts or through interference from outside, they are saved from this horrible sleep.
Bu durum esnasında kişi nefes alamaz, inler ve garip sesler çıkarır. Bu esnada rüyayı gören kişi, ölümün pençesinde debelenir. Dışarıdan birisi müdahele ederse, bu korkunç rüyadan kurtulabilirler.
We need to put a tube in to help you breathe.
Nefes almanıza yardım etmek için size tüp yutturacağız.
Breathe it in.
İçine çek onları.
Breathe too many fumes in the lab, Wolfe?
Laboratuvarda çok mu duman soludun Wolfe?
Breathe that in. Isn't that fantastic?
Kokuyu içine çek.
I can't hear you breathe, you're covered in sweat, you're white as a ghost.
Nefes alışını duyamıyorum ve yüzün bembeyaz oluyor. Hayalet gibi.
I can't breathe... in here.
Burada, nefes alamıyorum.
I can't breathe, okay? And I'll be right back in, I promise.mom.
Ve hemen döneceğim, söz veriyorum, anne.
You... Your heart will stop, and you'll stop breathing. But, no, there's no need to make that face because we will restart your heart, and we will put in a tube that will breathe for you and rush you to the OR.
O zaman kalbin duracak ve nefes alamayacaksın ama hayır, suratını o hale sokmana gerek yok, çünkü kalbini yeniden başlatıp bir tüp takarak vücuduna hava vereceğiz ve seni hemen ameliyathaneye götüreceğiz, tamam mı?
he grinds his teeth, he occasionally punches me in the face, and he doesn't always breathe.
Dişlerini gıcırdatır, arada sırada suratıma yumruk atar, ve her zaman nefes almaz.
Listen, when you wake up there's gonna be a tube in your throat to help you breathe, okay?
Uyandığında boğazında nefes almana yardımcı olan bir tüp olacak. Dinle. Tamam mı?
All your fear and anxiety come shooting out of your mouth in a big wet wad and you can breathe again.
Seni sıktıklarında, tüm korkun ve tedirginliğin ağzından dışarı fırlar. Beyaz bir ışık görürsün ve tekrar nefes alabilirsin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]