Business as usual traduction Turc
402 traduction parallèle
These people seem to have no idea of business as usual.
Bu insanlar pek işten anlamıyorlar.
He stands in battle and gets shot at so that sanctimonious little skinflints like you can run around in safety doing business as usual.
Sizin gibi sofu cimriler güvenli bir biçimde iş yapsın diye o savaşıp vuruluyor.
Still poking your nose into other people's business as usual?
Her zamanki gibi başkalarının işine hala burnunu sokuyor musun?
It's going to be business as usual.
Olağan işlerimizi sürdüreceğiz.
Business as usual, and don't weaken.
Her zamanki işler gibi, güçIü ol.
Business as usual, I see, Mr. Doolin.
Bakıyorum da her zaman olduğu gibi iş üzerindesiniz Bay Doolin.
- No, business as usual.
- Yo, ben alışkınım.
Business as usual, no matter what happens at Hobbs End.
Olağan çalışmalarımız. Hobbs Durağı'nda ne olursa olsun devam etmek zorunda.
It will be business as usual.
Her zamanki gibi işimize devam edeceğiz.
In other words, as far as anyone in the building is concerned, it's business as usual.
Başka bir deyişle her zamanki gibi, binada kimsenin bu işten haberi olmayacak.
Everything must be business as usual.
Her şey herzaman olduğu gibi görünmeli.
- Business as usual, right? - Right.
- Her zamanki gibi, anladın mı?
Church on Sunday, business as usual on Monday.
Pazar günleri kiliseye gidiyorsak, pazartesi günleri çalışıyoruz.
I guess it's business as usual.
Sanırım işe geri döndük.
Okay, everybody, business as usual.
Anlaşıldı, haydi işimize bakalım!
-? It was business as usual? - Looks like some kind of illegal activity goin'on here.
Burada yasadışı bir faaliyet var gibi.
But it's business as usual with anyone else.
Ama başkalarıyla olduğu gibi her zamanki iş.
But remember it's still business as usual at Unpainted Arizona.
Ama unutmayın ki, Unpainted Arizona'da işler hala her zamanki gibi yolunda.
Then we'll go back to business as usual.
Sonra da her şey eskisi gibi olacak.
But I'm having a really hard time just pretending it's business as usual.
Ama bunun da her zamanki gibi bir iş olduğunu kabul etmekte zorlanıyorum.
You want some reassurances that it will be business as usual at Hollowmade... after the sale?
Sakin bir şekilde. Satıştan sonra Hollowmade'de işlerin eskisi gibi yürüyeceğine dair taminat mı?
Business as usual. I see.
Gördüğüm kadarıyla aynı terane.
Good, then it is business as usual.
O zaman her zamanki işimize dönüyoruz.
Nothing personal, nothing logical, just business as usual.
Kişisel bir sorun değil. Mantıklı bir şey değil. Her zamanki durum işte.
Any other principal would take the same position - keep things business as usual.
Her müdür aynı duruma düşerdi değişen bir şey olmazdı.
- Business as usual huh?
- Her zamanki işler ha?
I mean, our life is coming apart... and this son of a bitch just thinks it's business as usual.
Yani hayatımız darmadağın oluyor ve bu, o orospu çocuğunun her günkü işi.
Gets in the way of business as usual.
Her zamanki gibi işin önüne geçer.
I know that's hard, but your play from here on out is just to go on about your business as usual.
Zor olduğunu biliyorum ama şu andan itibaren bir şey yokmuş gibi işine devam edeceksin.
Because it's business as usual forever.
Çünkü her zaman ki gibi bu sadece bir iş.
Business as usual.
Her zamanki gibi iş.
He thinks this country's fine and we should go about doing business as usual.
O, ülkenin iyi durumda olduğuna ve eskisi gibi devam etmemiz gerektiğini düşünüyor.
Business as usual.
Her zamanki işler.
It looks like business as usual but that's impossible because all shops and businesses have been closed until further notice.
İşler her zamanki gibi gözüküyor ama bu imkansız çünkü bütün dükkanlar ve işyerleri sonraki duyuruya kadar kapatıldı.
I carried on with business as usual.
Hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam ettim.
Business as usual... in, out, hello, goodbye.
Her zamanki iş. Gir, çık, merhaba, hoşçakal.
Just business as usual.
Her zamanki gibi iş.
The woman's dead... and that machine is running right now... all right, like nothing happened... business as usual... 6 miles from here... 6 miles.
Bu kadın öldü ve makine yine çalışmaya başladı. Hiç bir şey olmamış gibi. 10 km ötede buradan..
I don't think we can afford to keep doing business as usual.
Alışılmış yöntemler ile, bu işin üstesinden gelebileceğimizi düşünmüyorum.
Go about your business as usual.
Her zamanki işinizin başına dönün.
Back to business as usual, right?
İşe alışıldığı gibi dönüyoruz, değil mi?
So keep it business as usual and keep him away from it.
İşleri her zamanki gibi yürüt ve onu uzak tut.
Business as usual.
Her zaman ki gibi iş.
I know it all sounds pretty glamorous but it's business as usual at Kramerica.
Kulağa oldukça hoş geldiğini biliyorum ama bunlar Kramerica'daki olağan işler.
- In business again, as usual.
- Herzamanki gibi işin içinde.
Business is the same as usual.
İşler her zamanki gibi.
But out in the forest in isolated pockets still untouched by the ravages of the monster life and business goes on as usual.
Ama ormanda, dışarıyla bağlantısız kesimlerde henüz canavarın tahribatına uğramamış yerlerde hayat ve ticaret, her zamanki gibi devam ediyor.
I hate to mix business with revulsion but Frasier, as usual, will not do this promo.
Noel Coward. İşle duyguları karıştırmayı sevmem ama Frasier her zamanki gibi tanıtım yapmıyor.
Like everyone, I'd seen Arthur Miller's play and, as a youth, had the usual deprecating attitude to business and sales.
Neredeyse herkes gibi, ben de Arthur Miller'ın oyununu izlemiştim ve satış dünyasını aşağılama tavrına sahiptim.
We want him doing business as fucking usual.
Her zamanki gibi iş yapmasını istiyoruz.
Gentlemen, thank you for your concern... but I assure you business will continue as usual.
Baylar, dertlerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim fakat sizi temin ediyorum ki, işlerimiz her zamanki gibi devam edecek.