But i can't traduction Turc
31,994 traduction parallèle
Yes, but I need a surgeon to officially assess you, and I can't seem to get one.
Evet, resmi olarak teşhis koymak için cerrah gerekiyor ama bir türlü getiremedim.
Maybe you can't see that, but I do.
Bunu göremiyorsun ama ben görüyorum.
But without a genie, I can't use a wish to get back to Agrabah.
Ama cin olmazsa Agrabah'a dönmek için dilek dileyemem ki.
But I can't...
Ama yapamam...
I know we have these new babies, and I should be happy, but I just can't stop thinking about him.
Biliyorum bu yeni çocuklara sahibiz, ve bu sebeple mutlu olmalıyım da, ama onu düşünmeden edemiyorum.
I'm sorry you can't understand what I did, but I didn't have a choice.
Yaptıklarımı anlayamadığın için kusura bakma, ancak başka seçeneğim yoktu.
You keep saying that- - that she's a liar, she's duplicitous, she's sneaky- - but unless you tell me why you feel that way, I can't help you.
Sürekli bir yalancı, ikiyüzlü, sinsi olduğunu söyleyip duruyorsun ama bana neden böyle hissettiğini anlatmazsan sana yardım edemem.
Legally I can't, but I-I wouldn't anyway if you had just asked.
Kanunen söyleyemem ama söylesen zaten yapmazdım.
Uh, I know what you're thinking, but even if we could get it to the ocean, liquid metal can't have contact with water or it'll explode.
Ne düşündüğünü biliyorum ama okyanusa taşımayı başarsak bile sıvı metal suyla temas edemez yoksa patlar.
I know I can't be emotionally present the way that you deserve, but I always thought that... that eventually, that you want to... you want to be with me.
Biliyorum hak ettiğini duygusal olarak sunmam mümkün değil ama hep düşünmüştüm ki önünde sonunda benimle benimle olmak isteyeceksin.
Okay, seconds away from launching Walter, but somebody's gonna have to push that button because I-I can't do it.
Tamam, Walter'ı fırlatmaya bir kaç saniye var ama birinin o tuşa basması gerekecek çünkü ben yapamam.
Now, I can't even say for sure if it was real, but like him,
Şimdi, kesin gördüğümü gerçek olduğunu söyleyemiyorum ama o gibiydi.
Yeah, yeah. I know, but sometimes you go up that ladder and there ain't nothing you can do.
Evet, biliyorum ama bazen o merdivenleri çıkarsın ama yapacak bir şey yoktur.
I don't know how hungry we're gonna be at 8 : 00, but you can always take leftovers to your grandma.
Sabah sekizde ne kadar aç oluruz bilmiyorum ama ninenin yemeklerini yiyebilirsiniz.
"but I can't be late to pick up my brother."
"ama kardeşim almak için geç kalamam."
But I can't seem to find my notebook anywhere.
Ama defteri bir türlü bulamıyorum.
I don't know. I can't place it. But I do know that voice.
Nereden bilmiyorum ama bu sesi tanıyorum.
I can live with whatever happens to me, but I couldn't if something were to happen to you.
Bana ne olursa olsun yaşarım ama sana bir şey olmasına dayanamam.
" I tried, but I just can't, because I know better.
"Denedim ama yapamıyorum, çünkü ben daha iyi biliyorum."
Look, but I do know you can't be going around saying stuff like that.
Ama böyle şeyler söyleyerek dolanamayacağını bilmiyorum.
I know I can't kill you. But I can do something much worse.
Seni öldüremeyeceğimi biliyorum ama çok daha kötüsünü yapabilirim.
Mr. President, I know I'm not VP yet, and... and maybe I never will be, but if there's ever anything I can do to help you ease your burden, I hope you won't hesitate to ask.
Başkanım henüz başkan yardımcısı değilim ve belki hiç olmam ama yardımım dokunacaksa yükünüzü azaltabilirsem söyleyin.
I can hold her off, but I don't have any ground to stand on.
Onu bekletebilirim ama yasal bir dayanağım yok.
I know we've had a few things thrown at us, but if I can't even get the American people to vote...
Evet, bazı sorunlarımız oldu ama milleti sandığa bile götüremiyorsam...
I can't imagine it's much of a story anymore, but I wanted you to know the truth.
Sanırım artık pek haber değeri kalmadı ama gerçeği bilmeni istedim.
But I can't back off MacLeish.
Ama MacLeish'in ensesinden düşemem.
Congresswoman, I can't talk about this over the phone, but I'm working a lead that could prove damning to Peter MacLeish.
- Bunu telefonda konuşamam. MacLeish'i suçlu çıkarabilecek bir ipucunun peşindeyim ama zaman lazım.
You know, I can't get to everyone's question, but if you have something that's pressing, you can always send me an e-mail or reach out to one of the deputies in my office.
Herkese söz veremiyorum. Önemli bir konu varsa e-posta atabilir, ofisimi arayabilirsin. Seth.
- I don't know, sir. But I can't logically explain her actions over the past 24 hours.
Ama son 24 saatte yaptıklarını akla mantığa sığdıramıyorum.
They're doing what they can, but I can't get a hold of any of her family, and she listed you as her emergency contact.
Ellerinden geleni yapıyorlar, ama ailesinden kimseye ulaşamadım. Seni acil durumda aranacak olarak kaydetmiş.
I can't thank you and Chris enough for everything that you've done for me, but it's time for me to go.
Bana yaptıklarınız için sen ve Chris'e ne kadar teşekkür etsem yetmez. Ama gitme vaktim geldi.
But I do know that I can't save your life. And you aren't going anywhere.
Bildiğim tek şey, senin hayatını ben kurtaramam ve buradan bir yere gidemezsin.
They're gone now, but I can't say they won't be coming back.
Şuan burada değiller ama geri döneceklerdir.
I can't be exactly certain, but soon.
Kesin zaman söyleyemem ama yakında.
I know we can't run the Epsom salts into a cloud, but can we just hold our breath and-and run it in?
Epsom tuzunu buluta püskürtemeyiz biliyorum ama nefesimizi tutup kendimiz içine götürebilir miyiz?
If I can raid that fire truck and a dive shop, I can whip something up, but it won't last long down there.
Şu itfaiye arabası ve dalış dükkânına baskın yapabilirsem bir şeyler uydurabilirim ama aşağıda çok fazla dayanmaz.
Oh, you know, I'm... used to her manipulating me, but I can't have her manipulating Ralph.
- Bilirsin işte beni manipüle etmesine alıştım ama Ralph'ı manipüle etmesine izin veremem.
I think there's a symbol over here, but I can't read it without a black light.
Galiba burada semboller var, ama siyah ışık olmadan okuyamıyorum.
- but I can't see it. - Keep an eye on everyone he's talking to.
- konuştuğu herkese dikkat edin.
I would if I could, but Riley can't Riley her way into the prison's computers right now.
Ben de anlatırdım, ama Riley şimdi yapamaz Riley hapishanenin bilgisayarlarıyla ilgilenmekte şu aralar.
I have a feeling we're headed for El Noche's compound in Mexico, but I can't tell anyone where it is if I'm dead. Which makes my first order of business pretty simple... find a way to call for help ASAP.
Demek ki, şu an için görevimin en önemli kısmı mümkün olduğunca çabuk yardım bulmaya çalışmak.
We're doing our best, but I don't know how long we can last.
Elimizden geleni yapıyoruz, ancak daha ne kadar dayanabiliriz bilemiyorum.
But I can't go along
Ama seninle gelemem
But I can't do it alone.
Ama bunu tek başıma yapamam.
And I understand this isn't what you imagined coming back to, but at this point, we owe it to Raimy to be the best parents we can be.
Ve döndüğünde işlerin böyle olacağını hayal etmediğini biliyorum ama bu noktada Raimy'e olabildiğince iyi birer ebeveyn olmalıyız.
And I'm worried about you, but I'm more concerned about that darkness touching Raimy and I can't let that happen.
Ve senin için endişeleniyorum. Ama daha çok Raimy'nin bu karanlığa bulaşmasından korkuyorum. Buna asla izin veremem.
- I'm really sorry, James, but I can't.
- Üzgünüm ama yapamam James.
But I just can't figure out what I'm doing here alone with a guy.
Ama neden bir erkekle tek başımayım anlamıyorum.
I don't know if this has anything to do with it... but there's this bell... where you can make a wish about love.
Bunun onunla bir ilgisi olup olmadığını bilmiyorum ama orada aşkın hakkında dilek tutabileceğin bir çan var.
I just can't help but feel like we have this connection.
Aramızda bağlantı olduğunu düşünmeden edemiyorum.
Okay, look, Axl, I know Mom said some stuff about April she shouldn't have, but our family is not so great that we can just afford to be losing members left and right.
Tamam, bak Axl annem April hakkında söylememesi gereken şeyler söyledi biliyorum ama ailemiz tüm üyelerini kaybetmeyi göze alabilecek kadar harika değil.
but i can't do this anymore 19
but i can't help you 42
but i can't help it 59
but i can't leave 17
but i can't do it alone 24
but i can't do it 55
but i can't stay 22
but i can't remember 24
but i can't be sure 18
but i can't do that 57
but i can't help you 42
but i can't help it 59
but i can't leave 17
but i can't do it alone 24
but i can't do it 55
but i can't stay 22
but i can't remember 24
but i can't be sure 18
but i can't do that 57
but i can't do this 29
but i don't 540
but it wasn't 208
but i'm going 29
but i'm sorry 142
but i'm still here 37
but i'm not 551
but i don't have any money 24
but i'm not interested 30
but in the end 317
but i don't 540
but it wasn't 208
but i'm going 29
but i'm sorry 142
but i'm still here 37
but i'm not 551
but i don't have any money 24
but i'm not interested 30
but in the end 317
but it's ok 45
but i'm 401
but it 307
but it's over 138
but i'm tired 27
but i'm hungry 38
but i'm not stupid 33
but i'm here now 110
but i am 338
but i didn't 584
but i'm 401
but it 307
but it's over 138
but i'm tired 27
but i'm hungry 38
but i'm not stupid 33
but i'm here now 110
but i am 338
but i didn't 584