English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ B ] / But in the end

But in the end traduction Turc

1,893 traduction parallèle
We tell ourselves we can protect them, try to shield them, but in the end, they see everything.
Kendimize onları koruyabileceğimizi, himaye edebileceğimizi söylüyoruz. Ama sonunda, her şeyi görüyorlar.
Anyway, I don't know why I told you all this, but in the end, to conclude as they say, the seals are very lonely.
Bunu da neden anlattığımı bilemiyorum şu anda ama ee sonuç olarak iei, yani fok balıkları çok yalnız.
Such an angry man. But in the end it was peaceful...
Ne hırslı biri ama sonunda huzura kavuştu.
Okay, well, I can understand that there could be some jealousy that arises, but in the end, don't you think it's just better to tell the truth?
Tamam, biraz kıskançlık doğmasını anlayabilirim ama sonunda doğruyu söylemenin en iyisi olduğunu düşünmüyor musun?
But in the end, no one can share our burden.
Ama nihayetinde, omuzlarımızda taşıdığımız yükü kimseyle paylaşamayız.
But in the end, all you can do is be yourself and hope it works out.
Ama nihayetinde, yapabileceğin şey kendin olmak ve işe yaramasını ummaktır.
But in the end, it's Christian that I just can't live without.
Ama önünde sonunda, onsuz olamayacağım tek kişi Christian.
I've no courage and could only prepare a chocolate this small... but in the end it all worked out.
Aslında benim hiç cesaretim yok, bu çikolatayı daha küçük ayarlayabilirdim... ama sonunda o tamamen kaybolurdu.
Richard may only have filmed half the strike, but in the end, given the nervousness of the sharks, he was lucky to get even that.
Richard saldırının sadece yarısını çekmiş olabilir. ama sonunda, köpekbalıklarının gerginliğini vermiş. Bunu yapabilmesi bile şanstır.
Um, but in the end, I just wasn't ready.
Ama sonunda, hazır olmadığımı anladım.
CARA : It took me some time to find the courage to learn to withstand the pain of the Agiel but in the end,
Kendimde Agiel'in ızdırabına karşı koyma cesaretini bulmam biraz zaman aldı.
When Theseus fails to raise the white sail, the original ancient tale doesn't tell us any motivations as to why he forgets, but in the end, the original myth, seems to suggest a kind of carefreeness of youth.
Theseus beyaz yelken açmayı unuttuğunda, hikâyenin orijinali unutmasına sebep olabilecek herhangi bir şeyden bahsetmez, fakat orijinal efsanenin sonunda bir çeşit gençlik gamsızlığından bahseder gibidir.
It cane painful, it can be terrifying... but in the end, it's worth it... every time.
Süreç acılı olabilir, korkutucu olabilir ama sonuçta, buna değer... Her zaman.
But in the end, it won't make any difference.
Fakat nihayetinde, hiç fark etmeyecek.
But in the end, she needed more help than I could give her.
Ama en sonunda, benim verebileceğim yardımdan daha fazlasına ihtiyaç duydu.
Sure, there were pros and cons, but in the end, i made people feel comfortable with the idea of embracing diplomatic relations.
Elbette, lehte ve aleyhte olanlar vardı. Ama nihayetinde diplomatik ilişkilere kucak açma fikriyle insanların yüreklerine su serptim.
But in the end, it's quite a sweet little scene, really.
Ancak sonunda, gerçekten, oldukça tatlı bir sahneydi.
You can have all the cops in the world tailing you, but in the end they'll be no closer to catching your ass.
Dünyanın bütün polisleri peşinize düşse de,... asla kıçınıza yaklaşamazlar.
But in the end, power is always used to get more power.
Sonuçta, güç her zaman daha fazlasını elde etmek için kullanılır.
But in the end... you know what I mean?
Ama sonunda ne demek istediğimi anladın mı?
But in the end, you mean nothing to him, And if you stop being of use, He'll kill you, like he did her.
Ama sonuçta onun için hiçbir anlamın yok ve işe yaramaz hale geldiğinde, seni de annemi öldürdüğü gibi öldürecek.
But in the end, he's a dad. You have to love him as he is.
Babadır neticede, bağrına basacaksın.
But in the end it does not change anything.
Neticede bunlar hiçbir şeyi değiştirmiyor.
But in the end, their greatest weapon is you.
Ama eninde sonunda, onların en büyük silahı sizsiniz.
But in the end, he's just another dead rat in a garbage pail behind a Chinese restaurant.
Ama sonuçta o bir Çin lokantasının arkasındaki çöplükteki ölü bir sıçan.
Isn't that the one where they both die in the end? Yes, but only'cause they can't bear to be apart.
- Evet ama sebebi ayrı kalamamaları.
But alas, there's nothing in here on "Barking Up the Wrong Tree" or even a "Turn Back Now Because This Doesn't End Well for You" section, so I'm going to have to go ahead and wing it.
Yazık ki, ne "hayal âleminde yaşama" bölümünde, ne de "geri dön, sonunda sen üzüleceksin" bölümünde uygun bir şey bulamadım.
It's in the east end, but it's the best in the city.
Biraz uzak ama şehrin en iyisi.
But... in the end, I should at least be a man of my word.
Ama... sonunda, en azından sözümün eri olmalıyım.
But the end was in sight.
Ama sona gelmiştik.
But the rules changed this year, a number of Even if we can not sub - Which team in the end as long as there is a standing
kurallar değişti bu yıl, bir sayı atarsak kazanabiliriz hangi takımda olursan ol farketmez, işletmeci kazanır sen çok tehlikeli oynuyorsun sen bu yetenekli insanlara oyun oynamaları için ne kadar para harcadın kazanılan tüm paralar bu takımın şunları içeriye kimler alıyor.
I know you didn't have the temptation at your last job like I put in front of you, but at the end of the day, she's just another young girl who's trying to make a name for herself and you're just another old fuck who's going to have to take a pill to keep up with her.
Biliyorum son işinde pek bir çekicilik yoktu ama sonunda o kendisine isim yapmaya çalışan sıradan bir kız ve sen de ona ayak uydurabilmek için hap içecek olan sıradan bir ihtiyarsın.
A hero in every battle he fought, even lost an arm for us, but he still went to the other side in the end.
Katıldığı her savaşın kahramanıydı, hatta bizler için bir elini bile kaybetmişti. Ama sonuçta o da düşman saflarına katıldı.
Yes, but we are all alone in the end though?
Evet ama yolun sonunda hepimiz yalnızız, değil mi?
¶ ¶ But with a little help from my friends ¶ ¶ ¶ ¶ I found the light in the tunnel at the end ¶ ¶
* Ama arkadaşlarımın yardımıyla * * buldum tünelin ucundaki ışığı sonunda *
Well, thank you, Principal Figgins. But actually... it's made me realize that there's only one wheelchair entrance in this school... and it's all the way in the far end of campus.
Teşekkür ederim müdür Figgins... ama bu sayede bu okulda sadece bir tane tekerlekli sandalye yolu olduğunu fark ettim.
But such officers do the king best service in the end.
Ama böylesi kullar krala en yakın olanlardır.
"Our David may not be the sharpest knife in the drawer", he used to say, " but he'll end up with his name in the papers one day.
"David'imiz çok zeki bir çocuk olmayabilir ama... "... bak buraya yazıyorum...
The story of land building in the South Pacific may start with volcanic eruptions but it doesn't end there.
Güney Pasifik`deki kara inşaasının hikayesi volkanik patlamalarla başlayabilir ama orada bitmez.
But if I were you, I would be thanking my lucky stars that Corporal Sharp only coded and didn't end up in the morgue.
Eğer senin yerinde olsaydım, onbaşı Sharp'ın sonunun morg olmadığı için şans yıldızıma teşekkür ederdim.
Half the department gets to work a dead hot movie star in front of the national media, but we end up on the wrong side of town in a scumbag incubator that's good for at least a couple of these every week, - wasting our time on a... - On what?
Teşkilatın yarısı, ulusal medyanın gözü önünde film yıldızı fıstığın ölümü işinde ama biz şehrin berbat tarafında, bir pislik yuvasında tıkılı kalmış en azından birkaç hafta işe yarar bir şey yapmak yerine burada vaktimizi boş yere şeyle...
He stood outside his window in his canvas high tops, but at the end of the day, he couldn't do it.
Penceresinin önünde dikildi. Ama günün sonunda bunu yapamadı.
But I think we all know we're in the end game here.
Ama sanırım hepimiz oyunun sonunda olduğumuzu biliyoruz.
And I keep saying that I did the right thing in the end, but along the way, I did wrong.
Sonunda doğru olanı yaptığımı söyleyip duruyorum ama o sırada yanlış yaptım.
Strangely, the end of Norse myth bears a striking resemblance to the beginning of the Bible, but this is more than a coincidence.
İskandinav efsanesinin sonu, garip bir şekilde İncil'in başlangıcına benzemekteyse de, tesadüften daha fazlası mevcuttur.
'But they will be pragmatic in the end, especially now we have friends in European Union.'
Fakat sonuçta onlar da şartlara göre davranacaklardır, özellikle de artık Avrupa Birliği'nde arkadaşlarımız olduğuna göre.
OK, your dad convinced some tourist that he's a hunting guide, so not only can he not watch you this weekend, but there's a good chance he's gonna end up dead in the woods.
Baban bir grup turisti, av rehberi olduğu konusunda kandırdığı için bu hafta sonu seninle birlikte olamayacak. Pekala. Ama sonuçta, ormanda ölü bulunma olasılığı çok yüksek.
Playing hockey with the boys, skinning your knees on the ice. But what you couldn't tell your teammates- - what you couldn't even tell yourself- - was that all you really wanted was that pretty white dress in that pretty white chapel. And at the end of the centre aisle, strewn with pretty white flowers, a man to do all your slapping for you.
Erkeklerle hokey oynardın, buzda dizlerini yaralardın, ama takım arkadaşlarına söyleyemediğin, kendine bile söyleyemediğin, gerçekte tek istediğin aslında, o güzel beyaz şapelde o güzel beyaz elbiseyi giymekti ve mihrabın sonundaki serpiştirilmiş güzel beyaz çiçeklerin arasında senin için bütün tokatları atacak, bir adam.
Although the male's flashing signals get more and more emphatic, in the end he has no choice but to fight.
Erkeğin sinyalleri gittikçe daha güçlü olmasına rağmen sonunda savaşmaktan başka çaresi kalmıyor.
In the end, you are safe... but I was abandoned.
Sonunda sana bir şey olmadı. Ama ben bir kenara atıldım.
Yes But he didn't look too happy in the end
Evet, ama son yüz ifadesi çok iyi değildi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]