English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ B ] / But soft

But soft traduction Turc

587 traduction parallèle
One's real nice, sort of faded, but soft, like silk.
Bir tanesi çok güzel. Biraz solmuş ama yumuşak. Tıpkı ipek gibi.
But soft, methinks I scent the morning air.
Ama dur. Sabah kokuları geliyor gibi.
But soft... here come my executioners.
Hah, işte benim cellatlar da geldi.
But soft, what company is coming here?
Baksanıza biri geliyor bu tarata.
But soft, let us see how Dame Fortune smiles upon my next postal adventure.
Ama neyse, bakalım Talih Perisi bu postane maceramda yüzüme gülecek mi.
But you're so soft on him.
Ama ona fazla yumuşak davranıyorsun.
Oh, No. I'm Sweet Like Sugar, Soft Like Suede, But Unlike A Piano, I Never Get Played.
Şeker gibi tatlı, kadife gibi yumuşağım ama kalbimi piyano gibi çalamazsın.
We want this people not to become soft... but to become hard and, therefore... you must steel yourselves for this in your youth.
Bu halkın müşfik olmasını istemiyoruz Sert olmasını istiyoruz, bu nedenle gençliğinizde kendinizi sertleştirmeniz lazım.
I've been too soft with you... but that shall be mended.
Sana karşı çok yumuşak oldum. Ama artık bu son bulmalı.
I could bury him in the arbor where the ground is soft... but how will I get him out of here?
Onu ağaçlığın oraya, toprağın yumuşak olduğu yere gömebilirim peki ama buradan nasıl çıkartacağım?
I ought to take away your stripes, not only for insubordination... but for idiocy. Sheer, childish, soft-brained idiocy.
Rütbelerinizi, sadece emre itaatsizlikten değil... aptallığınız yüzünden de elinizden almalıyım.
The soft shoulders had a date, but she thought she could fix that... and was going to check right back.
Yumuşak omuzların randevusu vardı, ama bir şeyler ayarlayabileceğini düşünüyordu ve bana tekrar haber uçuracaktı.
Soft's one thing, but hard's another.
Yumuşak başka, ama sert daha başka bir şeydir.
But the clouds is sunny and soft.
Fakat bulutlar güneşli ve yumuşaktır.
But soft.
Saklanalım!
But your heart's soft.
Çok yumuşak.
The American keep cattle but they are not soft or weak.
Amerikalılar sığır besliyor ama uysal ya da zayıf değiller.
Put them in soft beds, lay them on fur rugs, at the foot of a staircase but we could never throw them from a car like cigarette butts.
Onları yumuşacık yataklara, tüylü halılara sereriz bir merdivenin ucunda uzanırken bırakırız ama asla hareket halindeki bir arabadan, sigara izmaritiymişler gibi atmayız.
When I started there I was soft in the belly, but now my belly is hard.
Başladığımda göbek kısmım çok yumuşaktı, şimdi sertleşti.
You're real fast with that gun, kid, but you're soft.
O silahı çok hızlı kullanıyorsun ama uysalsın.
It's soft but strong.
Yumuşaktır ama sağlamdır da.
But we were worried about you. We thought maybe you'd gone soft.
Belki aklını kaçırmışsındır diye, senin için korkmuştuk.
Sounds goofy to me, but you know what a soft touch Peter is.
bana aptalca geliyor.Ama bilirsin Peter çok yufka yüreklidir.
A cat's paws are soft, but they hide claws.
Bir kedi pançesi gibi, yumuşak ancak gizli.
But soft...
Aheste, aheste.
Can't recollect her hair too well, but couldn't have been near as soft or as black as yours.
Saçlarını çok iyi hatırlamıyorum ama sizinki kadar yumuşak ve siyah olamazdı.
Our hands are not so soft, but they can serve.
Ellerimiz o kadar yumuşak değil ama hizmet edebilir.
No, the boards weren't attached by mortise-and-tenon joints in the same oak, but by strips of soft wood that my tool could pick away at.
Ama hayır, tahtalar birbirlerine bağlı değillerdi. Dişi erkek elemanlarıyla aynı meşeye bağlanmışlardı, tahta yumuşak olduğundan keskimle yontarak çıkarmayı başardım.
But Marie-Goot wasn't put out saying, "Nice soft cheese you've got".
Marie-Goot hiç oralı olmadan şöyle demiş : "Peyniriniz ne kadar da yumuşak".
Yeah, he's going a little soft in the head, but I can say that.
Evet, kafasındaki tahtalar biraz gevşemeye başladı ama bunu ben söyleyebilirim.
Soft, but it should be alright.
Yumuşak ama ineriz.
He'd stick his finger right in my... he'd say, "ebbie... ebbie, you got nothing inside you " but soft mush and sad ballads.
Bu gerçekten süperdi, Dr. Klein.
I behave like a brute, but I'm as soft as swan's down inside.
Belki hayvan gibi davranıyorum ama... içimde bir kuğunun yumuşaklığı var.
She liked it, but more than soft, pleasant conversation, "interesting pallor"
Onu sevdi, ama daha fazla daha yumusak. "ilginç solgunlukta" hoş sohbet olarak.
"But, soft! What light from yonder window breaks?"
O narin yüzünü görmeye hasret bir zavallı.
Nobody spoke about it, but everyone in the house wore a common stamp of worry, of soft-heartedness and of knowing that something
Kimse hakkında konuşmuyor, ama evdeki herkesin yüzünde aynı endişeli ifade var.
- How did all this happen? - I don't know, sir. But when Fisher came up, his suit was covered with a soft yellow ore.
Bilmiyorum ama Fisher yukarı geldiğinde, üniforması sarı bir madenle kaplıydı.
But thou with mildness entertainst thy wooers... with gentle conference, soft and affable.
Nezaketle ağırlarsın seni görmeye gelen taliplerini ; Yumuşak başIı, zarif, tatlı dilli demeliydiler sana.
Why are our bodies... soft and weak and smooth... unapt to toil and trouble in the world... but that our soft conditions and our hearts... should well agree with our external parts?
Bedenlerimiz... nasıI yumuşak, zayıf ve narinse, Dünyanın cefasıyla baş etmeye uygun değilse, Yüreğimiz da öyle yumuşak olmalı Varlığımızın maddi yanıyla uyumlu olmalı.
But Kirk isn't soft.
Ama Kirk yumuşak değildi.
Kirk may be a swaggering, overbearing, tin-plated dictator with delusions of godhood but he's not soft.
Kirk belki kasıntı, buyurucu, kendini tanrı sanan teneke kaplı bir diktatördür. Ama yumuşak değil.
But you ´ re soft and wrm.
Ancak yumuşak ve cana yakınsın.
But, soft!
Ama. bir dakika!
But he'd look at me and he'd smile that soft Italian smile and he'd hold me with those soft Italian hands.
Ama bana baktı ve o yumuşak İtalyan gülümsemesini gösterdi, o yumuşak İtalyan elleri ile beni okşadı.
I've a good mind not to take you, but being as how I'm so soft-hearted, start cleaning up this mess!
Aklım sizi almamamı söylüyor ama, şefkatli olduğum için, hemen önlüklerinizi takıp temizlemeye başlayın.
Well, it's 29 % up over 600 feet but it's a little bit soft around the edges about...
180 metre üzeri % 29 ama kenarları biraz yumuşak...
But I'm gonna tell you, if this job wasn't so sweet and soft, why... I might just elect to follow the criminal profession.
Ama inan bana, eğer bu iş bu kadar tatlı ve rahat olmasaydı... kanundışı bir meslek seçebilirdim.
- I had expected steel wool but it's soft, and to the left, back, right, forward... left, back, right, forward... - Is anyone else...?
Bulaşık teli gibi umuyordum ama yumuşakmış.
But it is in need of some soft lighting.
Ama loş ışık lazım. Bir restoran var...
The sun is still soft, but not for long.
Havalar hala sıcak. Ama yakında soğuyacak.
Some duck or or a soft thigh?
Biraz ördek ya da... -... ya da yumuşak bir but?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]