English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ C ] / Carry me

Carry me traduction Turc

1,940 traduction parallèle
Carry me then
Taşı beni öyleyse.
I lose track of things Suddenly my thoughts Carry me off and set me down In a wonderful summer On a distant shore
Bir an soyutlanır düşüncelerim aniden taşır beni harika bir yaz gününe, farklı bir liman şehrine.
Comin'for to carry me home
Beni evime götürmeye geliyor.
You don't have time to carry me. Not if what you said about the air strike is true.
Eğer hava saldırısı ile ilgili dediklerin doğruysa, beni taşımak için vaktin yok.
Well, i'm sure you did carry me over last night.
Geçen gece beni senin taşıdığından eminim.
If you could carry me?
Bana yardım edemez misin?
- Can you carry me?
- Taşıyabilecek misin?
Then you can carry me home.
O zaman beni eve kadar taşırsın.
Let me carry it for you.
Hayır, hayır.
Itjust struck me you always carry your kid around.
Sürekli kucağında çocuğu görünce bir sorayım dedim.
I will carry out any duty given to me with utmost care and attention if it helps Pasha.
Kurtuluş yolunda üzerime düşen her türlü vazifeyi büyük bir dikkat ve itinayla yerine getireceğim Paşam.
You get the weapons to me... This way you will carry out Mufti's last request.
Böylece müftünün vasiyetini de yerine getirmiş olacaksın.
- Allow me to carry this.
- Bunu taşımama izin verin.
Do you want me to help you carry these to your car?
Bunları arabana taşımamı ister misin?
Carry him into the mine Leave a space for me next to him
Onu madene taşıyın ve yanında benim için bir yer bırakın.
Help you carry this stuff d then... and then get rid of me.
Taşımaya yardım ettireceksin, sonra da benden kurtulacaksın.
Carry on. Be sure to leave enough time for my dressmaker to make me something nice.
Terzime, bana hoş bir kıyafet yapacak kadar zaman bıraktığınızdan emin olun.
- Honey, let me carry that.
- Onu ben taşıyayım. - Hayır, teşekkürler.
- Let me carry that bag for you.
O torbayı ben alayım.
You allowed me to be exposed to radiation so that you could carry out your plan!
Planınızı uygulayabilmek için radyasyona maruz kalmama izin verdiniz!
You let me carry it out, we'll be rid of them forever.
Eğer bunu yapmama izin verirseniz, onlardan sonsuza kadar kurtulacağız.
Trust me- - that's not the kind of guilt you want to carry around.
İnan bana... bu üzerinde taşımak isteyeceğin bir suç değil.
Let me carry you now. "
anne, sen beni 9 ay taşıdın, şimdi de ben seni taşıyayım.
Let me carry you now.
Ben de düşündüm ki, sen beni 9 ay taşıdın ve artık ben seni taşıyayım.
Coincidently a certain Detective Carry was talking to me on the phone.
Bir tesadüf eseri telefonda konuştuğum dedektif Carry'di.
Carry knew I had nothing to lose. So this time he sent me to do the dirty work.
Carry kaybedecek bir şeyimin olmadığını biliyordu ve kirli işlere elini sürmeyi hiç sevmedi.
I left the children with Carry, that of course being the insurance that would make me come back.
Çocukları Carry'e bıraktım bu tabii ki para ve eroinle geri dönmemi garanti etmek için bir sigortaydı onun için.
I'd rather have a pit bull stick a litter of puppies in me than carry this woman's demon child.
Bu kadının şeytan çocuğunu taşımaktansa, içimde bir pitbullun eniklerini taşımayı tercih ederim.
If L wins against Kira, you'll be acquitted. If Kira wins against me, you'll carry on with your luxurious life.
Ancak şimdi yakalanırsan senin için bir kayıp olacaktır.
MAN, DON'T MAKE ME CARRY YOU OUT OF HERE IN YOUR DRAWERS, MAN.
Kendini don paça buradan dışarı taşıtma bana.
DON'T MAKE ME CARRY YOU OUT OF HERE IN MY DRAWERS.
Asıl sen kendini don paça buradan dışarı taşıtma bana.
And you want me to carry it in my womb?
Ve bunu benim mi taşımamı istiyorsun? Rahmimde?
- Cooper asked me to carry.
- Cooper silah taşımamı istedi.
He was planning to knock me out with an electro-shock pistol like the type that security guards carry and tie me up, take me to the forest, and make a snuff film of torturing me to death.
Beni şu güvenlikçilerin taşıdığı elektroşok tabancasıyla yere yıkmayı düşünüyordu. ve beni bağlayıp ormana götürecekti. ve bana işkence ederken bir Snuff film çekecekti.
Want me to carry you?
Seni taşımamı ister misin?
Let me carry you.
Seni taşıyayım.
In fact, actually, I carry this notebook around with me, just so I can write it down, because usually it's so important.
Hazır mısın?
Yeah, nowadays I carry a gun with me.
Evet, şimdilerde yanımda silah taşıyorum.
Let me carry you on my back, master.
Sizi sırtıma almama müsaade edin, efendim.
Here, let me carry this for you, darling.
Dur da sana yardım edeyim, tatlım.
You're always asking for water, now help me carry it.
Her zaman benden su istersin, şimdi taşımama yardım et.
Now can you see me trying to carry these bags all by myself?
Peki şimdi tüm bu paketleri tek başıma taşımaya çalıştığımın da farkında mısın?
Some teachers, not me,... said if you carry on like this you'll be in trouble,... not wiped out.
Bazı öğretmenler evet ama ben değil diğerleri senin böyle devam edersen başının derde gireceğini söyledi silinip yok edileceğini değil.
She makes me carry the photo, she says it's lucky.
Beni resimde o taşımış, şanslıymış.
"Seeing me carry my jar " on the shore
Beni giderken görüyor kıyıya
And this isn't Germany. I don't carry documents with me.
Ayrıca burası Almanya değil, belgelerimi yanımda taşımam ben.
The decisions you make in that boardroom carry consequences beyond you and me.
O odada verilen tüm kararlar ikimiz için de önem taşıyor.
Truthfully, I've never given it any thought, but it has been pointed out to me that you carry DNA of great potential.
Aslında, bu konuda daha önce hiç kafa yormamıştım ama bir şeyler kafama dank etti ve harika potansiyeli olan bir DNA taşıdığını anladım.
Let me carry out my plan!
Bırak da planımı uygulayayım!
Help me, help you carry the weight.
Yardım et, yardım al, yükünü paylaş.
He wanted me to carry on.
Devam etmemi istedi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]