Congregation traduction Turc
690 traduction parallèle
" To the congregation :
" Cemaate...
In the meantime, you can send your congregation over to my parish.
Bu arada cemaatinizi benimkine yönlendirebilirsiniz.
Our congregation owes him so much.
Cemaatimiz ona çok şey borçlu.
They had been members of my husband's congregation.
Kocamın cemaatinin üyesiymişler.
About the congregation.
Kont de Guiche hakkındaki.
My bishop is coming tomorrow on his annual visit and I've got such a small congregation just two o three people at the service.
Piskoposum yıllık ziyareti için yarın buraya geliyor. Ve burada çok küçük bir cemaatim var. Ayinlere sadece 2-3 kişi geliyor.
It's a big congregation.
Büyük bir cemaat.
Join the congregation.
Cemaate katıl.
Well... my little congregation.
yani... Benim küçük ailem.
When it comes to sinners, no sewer in the world could provide such a congregation.
Günahkârlar söz konusu olunca dünyada başka hiçbir lağımda bu kadar nadide bir topluluk bulunmaz.
I'm the treasurer of the Congregation.
Bazı kulüplerde muhasebe işlerine bakıyorum.
I have stolen 300,000 yen from the congregation.
Adamlardan 300.000 Yen çaldım.
It heartens my soul to stand before thee tonight and see new faces in the congregation.
Sizlerle bu akşam burada toplanmak ruhuma cesaret veriyor. Cemaatimize katılan yeni yüzler görüyorum.
Tomorrow, in the chapter hall... the Superior General will admit you formally into the congregation.
Yarın, okuma salonunda... Kıdemli General sizleri resmen cemaatimize kabul edecek.
To be admitted into this congregation.
Cemaate kabul edilmek.
And for the favor to be received... into this congregation.
ve bu cemaate kabul edilme... lütufunu.
" to obey the Holy Rule of this congregation...
" uyacağıma ve itaatkarlığa, namusluluğa ve yoksulluğa...
I would rather it be kept in the congregation to which it belongs.
Ait olduğu yerde, cemaatte kalmasını tercih ederim.
Speaking for myself, not my congregation or its church board, religion is not a business.
Kilise yönetim kurulu ya da cemaatim adına değil, kendi adıma konuşuyorum, din ticarethane değildir.
He said that you only have the congregation for one short hour a week.
Dedi ki sen bu cemaate sadece haftanın kısa bir saatinde sahipmişsin.
Yet, this is the dismal case of every soul in this congregation who has not been born again, however moral or strict, sober and religious you may otherwise be.
Şimdi, bu topluluktaki insanlar da tekrar doğmayacaklar, buna karşın dindar olan sizler, tersi durumda olabilirsiniz.
Who here in this congregation, listening to this discourse, will soon be visited by this covenant of darkness?
Buradaki, bu topluluktaki kim, karanlık tarafından ziyaret edilecek?
Oh, well, he said he was glad he was, but it made him sad sometimes, when he just couldn't seem to get through to his congregation.
Şey, olduğu şeyden memnun olduğunu söyledi, ama cemaatine bazı şeyleri anlatamadığında bu onu üzüyormuş.
I look out to you now, and realize, after four years in this congregation,
Şu an size bakıyorum, ve anlıyorum ki, burada geçen dört yıla rağmen,
I look out to you now not as my congregation, but as people, and I say to myself, how sad it is to have missed those four years.
Benim de kendime şunu söylemem gerekir ki size cemaatim olarak değilde bir kişi olarak baktığımda, geçtiğimiz dört yıla acıyorum.
You're a priest, have you any idea how it feels to be saying Mass for yourself alone no congregation?
Sen rahipsin, cemaat olmadan kendi başına ayin yapmak nasıldır bilir misin?
He was one of the heads of the Jewish Congregation in Nuremberg.
Nuremberg'deki Yahudi kongresinin başkanlarından biriydi.
Dearly beloved, we are gathered together in the sight of the... -.. face of this congregation, to join together this man and this...
Sevgili dostlar bugün burada, Tanrı'nın ve sizlerin Tanrı'nın ve sizlerin huzurunda bu adamla bu kadın...
I don't know about taking more orders, but I'd like to sound off at all those sergeants down in the congregation.
Daha fazla emir alır mıyım bilmem, ama kilise toplantılarında çavuşların sesini kesmek hoşuma gider.
Oh, now, get this, congregation.
Ey cemaat, dinleyin şunu.
The congregation weren't an inspiring group, but hardly enough to make her faint.
Cemaattekiler bir hayli sıkıcı tipler ama bayılmasına sebep olacak kadar da değillerdir.
The congregation - do they know what you do on the other six days of the week?
Bütün o pazar ayinine gelen insanlar haftanın diğer altı günü ne yaptığını biliyorlar mı?
To a congregation of deaf ears.
Kulakları sağır bir cemaate.
The congregation is small, but growing.
Cemaat küçük, ama büyüyor.
Without the ring, there will be no sacrifice, without the sacrifice, no congregation.
Yüzük olmadan, kurban olmaz, Kurban olmadan, Ayin de olmaz.
Without a congregation no more me.
Ayin olmadan ben olmam.
The neighborhood is bad or the pay is too low, or the congregation is the wrong color.
Ya semti kötü, ya ücreti çok düşük, ya da cemaati farklı ırktan.
That's their name, the congregation.
Adları öyle, cemaat.
[Proverbs IV 7 ] [ Congregation] Stand up, stand up
Kalkın ayağa, kalkın ayağa!
Well, he won't have much of a congregation.
Pek büyük bir cemaat toplayamayacak.
I heard that the rabbi who must praise himself has a congregation of one.
Bir söz vardır... Kendini öven Haham'ın, bir kişilik cemaati olurmuş
I do admire to meet a good Christian congregation.
İyi bir Hıristiyan cemaatiyle karşılaşmak çok güzel.
You're not impressed with my congregation?
Onları bununla etkileyeceğini mi sanıyorsun?
There'll be marksmen inside Notre Dame even among the congregation.
Notre Dame'ın içinde nişancılar olacak. Hatta kilise cemaatinin arasında da.
As I look out on our congregation, I must say I'm distressed.
Cemaatimize göz gezdirdiğimde hüzünlendiğimi dile getirmek isterim.
Will the congregation please rise?
Herkes ayağa kalksın Iütfen.
The singing of the congregation sounds to me like awful howling.
Cemaatin ilahileri korkunç ulumalara benziyordu.
Having now promised to live together in matrimony and vouchsafed it before God and this congregation, I declare you...
Evlilik adı alında birlikte yaşama sözümü tanrı ve şahitler önünde sana ilan ediyorum...
"... and in the face of this congregation...
" bir araya gelmemizin nedeni...
Are you with us, brothers and sisters of the silent congregation, out there by your radios?
Radyo başındaki sessiz cemaatteki kardeşlerimiz, bizimle misiniz?
His wife was a member of our congregation.
Karısı cemaatimizin üyesiydi.