English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ D ] / Deal

Deal traduction Turc

76,786 traduction parallèle
We got a deal?
Anlaştık mı?
Deal.
Anlaştık.
It's no big deal.
Önemli değil.
It's not a big deal.
Büyütülecek bir şey yok.
And you don't wanna deal with it,'cause you're not sure about me.
Ve sen uğraşmak istemiyorsun, çünkü benden emin değilsin.
I just don't wanna deal with it because they're crazy.
Uğraşmak istemiyorum çünkü onlar deli.
Then we have a problem,'cause I didn't cut a deal with Mike Ross. I cut a deal with you.
O halde bir sorunumuz var çünkü ben onunla değil seninle anlaşma yaptım.
What's the big deal? You do it all the time.
Senin her zaman yaptığın şey.
Yeah, and I bet they're getting a sweet deal out of it.
- Eminim kârlı bir anlaşma olur.
And I wanted to come have a little chat with you before you got it into your head that you could go behind my back and cut a deal without an admission of guilt.
Ben de gelip seninle konuşayım eğer arkamdan iş çevirip suçu kabul etmeden anlaşma yapmak gibi bir planın varsa bunun olmayacağını söyleyeyim dedim.
'Cause this asshole's gonna be back in my office in an hour, trying to cut a deal with me behind your back.
Bu şerefsiz bir saate arkandan iş çevirip anlaşma yapmak için ofisimde olur.
This deal is done.
Anlaşma sona erdi.
We want Harelik, or there's no deal here, alright?
Harelik'i istiyoruz yoksa anlaşma falan yok tamam mı?
What deal is worth losing the faith of your people?
Hangi anlaşma, kendi halkının güvenini kaybetmeye değer?
Laurie Ann's got enough crap to deal with without this.
Laurie Ann'in bunun dışında uğraşacağı bir sürü saçmalık var.
And you need to... Whatever you feel about your sister, you need to deal with that.
Yapman gerekiyor kızkardeşinle ilgili hislerin ne olursa olsun, onunla uğraşmak zorundasın.
I deal with law enforcement and handle security assessments.
Hukuki işlerle ve güvenlik değerlendirmesiyle ben ilgilenirim.
Then there's no deal.
O zaman anlaşma da yok.
Don't make a big deal.
- Hiç abartmasan.
Keenan Feldspar signed his term sheet, and we are now officially negotiating the finer points of his deal.
Keenan Feldspar ön protokolü imzaladı, ve artık resmi olarak anlaşmasının detaylarını konuşuyoruz.
I could get creative and take some money out of the Melcher deal.
Melcher işinde yaratıcı olup biraz para bulabilirim.
- Not as big a deal as they made it.
- Gösterdikleri ilgi kadar büyük değil.
Not as big a deal as they made it.
Gösterdikleri ilgi kadar büyük değil.
Coulson's been saying since day one that you're the real deal, and I've learned to trust his read on people, so...
Coulson ilk günden beri, senin işinin erbabı olduğunu söylüyor ve onun insanları okuma becerisine güvenmeyi öğrendim.
What mattered... was that he couldn't deal with failure.
Önemli olan şey başarısız oluşu ile yüzleşememiş olması.
If you get us to Radcliffe, I can get you a deal.
Bizi Radcliffe'e ulaştırırsan sana bir anlaşma sağlayabilirim.
- Deal?
Anlaştık mı?
- Deal.
Anlaştık.
I don't deal directly with those kinds of shipments.
Bu tür gönderilerle doğrudan ilgilenmiyorum.
He's kind of a big deal!
Önemli bir adam!
We had a deal.
Bir anlaşmamız vardı.
I'll deal with this and meet you there. Stop.
Ben burayı hallederim ve orada buluşuruz.
- Deal.
- Anlaştık.
I'm just grateful Ghost Rider kept its part of the deal and went back to you.
Hayalet Sürücünün anlaşmaya uyup sana geri döndüğü için memnunum.
You know why he made the deal in the first place, right?
Anlaşmayı neden yaptığını biliyorsun değil mi?
Do we have a deal?
Anlaştık mı?
Deal?
Anlaştık mı?
They've made a deal.
Aralannda anlaşmışlardır.
Have you made a deal, huh?
Anlaştınız mı, ha?
The Saint made a deal with the angels.
Aziz, meleklerle bir anlaşma yapmış.
Kill me and the deal is off.
Beni öldürürsen anlaşma yatar.
I know it's not a great deal, but it's the only deal you got.
Çok iyi bir anlaşma olmadığını biliyorum. Ama elindeki tek anlaşma bu.
He took the deal.
Anlaşmayı kabul etti.
He asked me to keep this off the books so... I got a bottle of scotch out of the deal anyway.
Bunu rapor etmememi istedi, bir şişe viski hediye etti bu vesileden.
- I made a deal that we would handle the miners'case in exchange for the chance to be admitted to the bar.
Baroya kabul edilme fırsatı karşılığında madencilerin davasını almayı kabul ettim.
- I'm offering you a deal.
Sana bir anlaşma önereceğim.
Robes, light saber, whole deal.
Kostümüyle, ışın kılıcıyla tam takım istiyorum.
- Louis, all I'm saying is if you don't deal with it, you're gonna keep abusing the associates, and then we're gonna have- - - hey, Donna, you know what,
Louis demek istediğim, bu durumu çözmeyip acısını onlardan çıkarmaya devam edersen...
An empty house at the end of the street, it's like, "Hey, there's a drug deal going down in here!" [laughs]
Burası caddenin sonundaki boş bir ev. "Burada uyuşturucu satılıyor!" diye bağır istersen.
How'd you deal?
Nasıl baş ettin?
- I closed the deal.
- Anlaşmayı hallettim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]