Different traduction Turc
64,376 traduction parallèle
This is something different.
Bu farklı bir şey.
Ten years from now... 20, 50... we're gonna be living entirely different lives, and we can't just... ignore that.
On yıl sonra... 20, 50... tamamen farklı hayatlar yaşayacağız, ve bunu öylece... görmezden gelemiyoruz.
But I take it you might want to steer them in a different direction?
Ama anlıyorum ki onları farklı bir yöne iletmek istiyorsun?
Dear Diary, today will be different.
Sevgili Günlük... bugün çok farklı olacak.
Lucifer, we are very different people with very different personalities, and I'm not judging.
Lucifer çok farklı karakterlere sahip çok farklı insanlarız ve bunu yargılamıyorum.
And that's okay, but we're different.
- Farklı insanlar olabiliriz, sorun değil.
Like, too different.
Ama çok farklıyız.
He's different when he's with you.
Lucifer senin yanındayken daha farklı.
You're different. Where were you the night of the 27th?
Ayın 27'sinin akşamında neredeydin?
You have to accept, Lucifer, that we are very different people with very different priorities.
Farklı öncelikleri olan farklı iki insan olduğumuzu kabul etmen gerek Lucifer.
Whoa! He's different when he's with you.
Seninleyken kendisi gibi değil.
Maybe this time will be different.
Belki bu sefer farklı olur.
This time will definitely be different, Doctor.
Bu sefer kesinlikle farklı olacak, doktor.
But the poison must be different from the first victim.
Ama zehir ilk kurbanda kullanılandan farklıymış.
Each one just a little bit different.
Her biri diğerinden biraz daha farklı.
You can still make a different choice. The right choice.
Hâlâ kararını değiştirip doğru kararı verebilirsin.
I'm saying maybe if we find her, we can explain to her that you're different now, you know?
Demek istediğim belki onu bulursak ona senin artık farklı olduğunu açıklayabiliriz.
No. Different corpses.
Hayır farklı cesetlere.
You're a different breed than our sort.
Somurtkan ve şüphecisiniz.
Getting you here... Well, that was a different matter.
Seni buraya getirmek ise, başka bir olaydı.
You're different when you talk to them.
Onlarla konuşurken farklısın.
What if there was a different future for you, for us?
Ya senin, bizim için farklı bir gelecek varsa?
A different kind of a busy, but good.
Seninkinden değişik bir meşguliyet ama iyiydi.
Different moms, same daddy.
Farklı anneler, aynı baba.
Yeah, sorry to, um... Uh, Mary gave me a couple different numbers to reach her, and we thought...
Evet üzgünüm Mary bana birkaç farklı numara vermişti ve biz düşündük ki...
Am I too different from the Mary you know?
Tanıdığın Mary'den çok mu farklıyım?
No, through there it's earth, but... But different. It's a...
Hayır, hayır oradaki de dünya ama farklı.
But, he looked... Different.
Ama o farklı gözüktü.
It's a different sort of love.
O da farklı bir sevgi sonuçta.
What if they're separate incidents, different attackers?
- Ya farklı olaylarsa farklı saldırganlarsa?
You said it would be different here. - It is.
- Burada farklı olacağını söylemiştin.
- But it's different now.
- Ama şimdi farklı.
We went different ways.
Farklı yollarda ilerledik.
I'm gonna give him a different top every match.
Her maçta başka üst vereceğim ona.
I have a wife already. A different wife.
- Zaten karım, başka bir karım var.
You know, there are many different kinds of intelligence.
Biliyor musun, çoklu zekâ diye bir kavram var.
Well, what if we get to Sweden, and this heart machine needs a different plug?
Peki ya İsveç'e gittiğimizde bu kalp makinesi prize uymazsa?
Everything in a different name, some relative of his.
Her şeyi farklı isimlere kayıtlı, bazı akrabaları adına.
Children, everyone, at some time in their life, wishes they were being raised by people different than the ones who were raising you.
Hayatının bir döneminde herkes, kendilerini yetiştirenler değil de başka ebeveynler tarafından yetiştirilmek istemiştir.
But we're all different ages.
Ama biz farklı yaşlardayız.
Simply put, dramatic irony is when a person makes a remark, and someone who hears it knows something, which makes the remark have a different, usually unpleasant, meaning.
Kısaca dramatik ironi, bir insan bir ifadede bulunduğunda bunu duyan biri, bu ifadenin anlamını genellikle kötü yönde değiştirebilecek bir şey biliyorsa vuku bulur.
You're just... different, unique.
Farklı, eşsizsin.
Things could have been very, very different.
Olaylar çok farklı olabilirdi.
And I'll use six different brokers with six different baskets, a billion each, currency, tech, big pharma, et cetera.
Altı farklı birimi olan altı farklı simsar kullanıp her birine bir milyar dolar ve döviz, teknoloji, ilaç sektörü gibi alanlardan hisseler veririm.
Different kind of urgency as the closing bell approaches.
Kapanış zili yaklaşınca aciliyet değişiyor.
Her love is different.
Onun sevgisi farklı.
Yeah, well, Junior has a lot of- - a lot of different ideas about a lot of things.
Evet, o birçok konuda... Birçok konuda benden farklı düşünüyor.
And... They had him on so much different stuff there.
Ve ona bir sürü şey verdiler.
You're different.
Sen farklısın.
Something different, something fucking miraculous.
Bundan iyi bir şey çıktı değişik bir şey mucizevi bir şey.
The game is different now.
Kurallar değişti.