Disease traduction Turc
8,283 traduction parallèle
I'm Dr. Peter Farragut, with the US Centers for Disease Control.
Ben Birleşik Devletler Hastalık Kontrol Merkezi'nden Dr. Peter Farragut.
Richard had been diagnosed with toxoplasmosis, a disease caused by a parasite found in cat faeces.
Richard'a, taxoplasmosis taşhisi konuldu. kedi dışkılarında bulunan bir parazitin oluşturduğu hastalık.
Disease doesn't die in the ground. And you're a toxic old man, aren't you, Henry?
Hastalıklar toprakta ölmez ve sen de zehirli ihtiyar bir adamsın, değil mi Henry?
I don't care what kind of disease she had!
Ne tür bir hastalığı olduğu umurumda değil.
Heart disease.
Kalp hastalığı.
If you want to find a cure, you have to know how a disease defends itself.
Eğer tedavisini bulmak istiyorsan önce bakterinin nasıl savunduğunu bilmem gerekiyor.
Dr. Farragut, if we give you our complete cooperation, do you think you can find this disease, get rid of it?
Doktor Farragut eğer sizinle iş birliği yaparsak bu hastalığı bulup... -... etkisiz hale getirebilir misiniz? - Karantina altına alacak aletlere sahip değiliz.
Everyone who gets this disease dies!
Bu hastalığa yakalanan herkes ölüyor.
Insects, disease, poor weather and soil- -
- Böcekler, hastalıklar, kötü hava...
What I do find tragic is... how this terrible disease could have altered their behavior like that.
Hastalığın davranışlarını böyle korkunç bir hale getirmesine çok üzülüyorum.
- The disease is not important.
- Hastalık önemli değil.
It was the disease that made them violent.
- Hastalık onları şiddet yanlısı bir hale getiriyor.
Maybe you brought the disease from the outside.
Belki de hastalığı siz dışarıdan getirdiniz.
You're saying that this... disease and all the pain and suffering is caused by a few... infected bees?
Bana bu hastalığın, bunca acı ve ızdırabın birkaç enfekte arı yüzünden mi olduğunu söylüyorsun?
This disease is caused by a few infected bees?
- Hastalık birkaç enfekte arı yüzünden miymiş?
Do you know I pray ever since this horrible disease started?
Bu korkunç hastalık başladığından beri ne dua ediyorum biliyor musun?
Oh, you mean the source of the disease, the reason why we're all cowering in fear?
Hastalığın kaynağından mı bahsediyorsun? Hepimizin korku içinde kalmasından mı?
Now is our time to show these sowers of disease and discord that they can't bully us.
Şimdi aramıza hastalık ve nifak tohumu ekenlere bize zorbalık yapamayacaklarını öğreteceğiz.
Frightened people blaming their doctors for their disease, hurting, even killing.
Korkan insanların hastalık yüzünden doktorlarını suçlayıp yaralayıp, hatta öldürdüğünü daha önce de görmüştüm.
But when a disease attacks the roots, changes are necessary.
Ama hastalık köklere bulaştığında değişim kaçınılmazdır.
An infectious disease doesn't want to kill, it wants to pass on its DNA.
Bulaşıcı hastalık insanları öldürmeye çalışmaz, DNA'sını aktarmaya çalışır.
"because he can fly away from any disease."
Ve hastalıklardan uçarak uzaklaşabileceği için hiçbir zaman hasta olmaz. " dedi.
It must be - the final stage of the disease.
Hastalığın son aşamalarında olmalı.
This is Dr. Alan Farragut, one of the top infectious disease specialists in the world.
- Dr. Alan Farragut bu. Bulaşıcı hastalıklar konusunda dünyadaki en bilgili kişilerden biridir.
There's a new disease that's killing our kind.
Bizim türümüzü öldüren yeni bir hastalık var.
Because it's wrong and the disease makes the meat rotten.
- Çünkü bu yanlış ve hastalık eti çürütür.
Everything you need to take down the disease is in my ship.
Hastalığı alt etmek için gereken her şey gemide hazır.
How the hell this disease is spreading so fast.
Hastalık nasıl bu kadar hızlı yayılabiliyor?
After the first attacks, the military enacted new protocols to deal with infectious disease.
İlk Narvik saldırılarından sonra askeriye saldırgan bulaşıcı hastalıklar için yeni protokoller oluşturdu.
Communications are jammed to avoid rescuing any infected who could spread the disease.
Hastalığı yayabilecek kişilerin kurtarılmasını engellemek için iletişim kesilir.
We might catch a disease.
Hastalık kapabiliriz.
It's hard to say... It'll depend on how the disease plays out in the final stages.
Söylemesi zor son evrelerde hastalığın nasıl seyredeceğine bağlı.
I've learned about your disease.
Hastalığını öğrendim.
To be confronted with a person who has an heart disease... It's not easy!
Kalp sıkıntısı olan biriyle yüz yüze olmak, kolay değildir.
It's like a fucking disease.
Bu hastalık gibi bir şey.
Disease doesn't die in the ground. You're a toxic old man, aren't you, henry?
Hastalıklar toprakta ölmez ve sen de zehirli ihtiyar bir adamsın, değil mi Henry?
You're suggesting we tell everyone there's a contagious disease here, but that they can't leave?
Bulaşıcı bir hastalık olduğunu ama buradan gidemeyeceklerini söylememizi mi öneriyorsun?
In the evening today, Oh, Chairman of Mirae Motors was suddenly hospitalized for a chronic disease.
Bugün akşam sularında Mirae Motor'un başkanı Başkan Oh kronik bir hastalıktan ötürü hastaneye kaldırıldı.
I have a disease in my lungs, uh, that has gone into my bones.
Akciğerlerimde kemiklerime kadar işlemiş bir hastalık var.
But it prevents me from contracting the disease.
Ancak bu, hastalığa yakalanmamı engeller.
It's a disease.
Bu bir hastalık.
Wouldn't anyone who has this disease not want that?
Virüs kapmış kim bunu istemez ki?
It's such a rare autoimmune disease, there's no cure in sight.
Bu çok nadir görülen otoimnün bir hastalık, ve görünürde bir tedavi yok.
It could be bipolar disease, like our mom.
Annemde olduğu gibi onda da bipolar bozukluk olabilir.
Everybody loved Emma, but her disloyalty would have spread through the church like a disease.
Herkes Emma'yı sevdi, ama onun sadakatsizliği bir hastalık gibi kilisenin tamamına yayıldı.
Your limp dick disease must be affecting your eye vision.
Topallama hastalığın görme yetini etkiliyor.
They're more afraid of the news spreading than the disease.
Hastalığın kendisinden ziyade haberin yayılmasından korkuyorlar.
I can't lose my precious inventory to disease or whore-babies.
Kıymetli mal varlığımı hastalığa veya hamileliğe kurban edemem.
Stop the disease.
Hastalığı durdurmanın.
They stopped the disease and saved your life.
Hastalığı durdurdular ve hayatını kurtardılar.
In just the span of a single day, you can see how much more damage the disease has done.
Sadece bir gün içinde, hastalığın beynine ne kadar zarar verdiğini görebilirsin.