Disoriented traduction Turc
412 traduction parallèle
Carolina shows up, and she's battered and disoriented.
Carolina hırpalanmış ve şaşkına dönmüş bir hâlde ortaya çıktı.
Let me look at you first. After an absence, one can feel disoriented.
Sana bir bakayım araya ayrılık girince yeniden alışması zaman alıyor.
Rory, have you felt dizzy or disoriented?
Rory, başdönmesi veya kendinden geçme şikayetlerin var mı?
By the way, Mr. Thomas, these books are in a terribly disoriented state.
Aklıma gelmişken, Bay Thomas, bu kayıtlar çok karışık bir durumda.
Slightly disoriented. Riley seemed rather pleased with himself, as if he were...
Riley kendine hayran gözüküyordu, sanki...
He's mentally depressed, physically weak, disoriented, displays feelings of persecution and rebellion.
O depresyonda, fiziksel olarak yorgun, yön kavramı yok, eziklik hissi var ve asi.
Jennifer Chambers will enter the alley from this direction in a silk evening gown with a bloody bruise on her head, seeming dazed and disoriented.
Biliyor musunuz, bunu merak ediyordum. Parayı. Demek istiyorum ki, onun epeyce parası olmuş olmalı.
A unsafe and disoriented country.
İçten içe kaynayan bir ülke.
But when the guards led him down death row to the execution chamber, DeSilva seemed nervous and totally disoriented.
Ama gardiyanlar onu infaz odasına götürdüklerinde DeSilva gergin ve kafası karışık görünüyordu.
- You feel very disoriented.
- Çok şaşkındım.
When that cage flips upside down, you'll be disoriented.
Kafes ters dönünce, yönünüzü şaşıracaksınız.
He was disoriented in transport, Tron.
Nakil sırasında aklı karışmış, Tron.
I was disoriented because the streets were too big or too narrow.
Yolumu kaybetmiştim çünkü sokaklar ya çok büyüktü ya da çok dardı.
I know this move has been sudden for all of you, and you're probably all still very disoriented.
Biliyorum bu hepiniz için ani oldu, ve hala yolunuzu şaşırmış durumdasınız.
As you can see, he's completely disoriented.
Görebileceğiniz gibi, yönünü kaybetti.
It gave them a source of pleasure, but in order for it to work, the blood has to leave the brain, and, you see, it leaves them confused... disoriented... and eager to enter into negotiations,
Onlara zevk kaynağı verdi ama çalışması için de kanın, beyni terk etmesi gerekiyordu. Bu da onları şaşırtıyor kafaları karışıyor ve birlikteliği arzuluyorlar.
If I appear disoriented, it's because I don't know how to play a tuba or any other musical instrument.
Yanlış bir görünüşüm varsa bu tubanın nasıl çalınacağını bilmememdendir. ... ya da başka bir müzik aleti.
If other members of the away team became disoriented, it could create additional problems, and perhaps increase the danger.
Dış görev ekibinin diğer üyeleri yön duyumlarını kaybedecek olursa, bu yeni sorunlar yaratabilirdi, hatta tehlikeyi bile arttırabilirdi.
I was feeling disoriented living in a town that didn't carry any nondairy creamer.
Sütten yapılmış krema bulamadığım bir şehirde çalışırken dikkatim dağılıyordu.
Oh, right. You get above the 50s, you get disoriented.
Oh doğru. 50'nin üstündesin ya artık yönünü bulamıyorsun.
Sometimes I get a bit disoriented. Can I get you something?
Su ister misiniz?
His arrival completely disoriented me I didn't expect to see him.
Gelişi aklımı başımdan aldı. Onu görmeyi beklemiyordum.
He's disoriented, confused, and he's dressed like a loan shark.
Aklı karışmış, şaşkın vaziyette ve bir tefeci gibi giyinmiş.
I'm disoriented.
Kafam karışık.
You know, if you're too fat, slow and disoriented to get to your gate on time, you're not ready for air travel.
Eğer şişman, yavaş ve dengenizi sağlayamıyorsanız hava yolculukları için hazır değilsiniz demektir.
When I stumbled on their ship, they were lost, disoriented.
Onların gemisini tesadüfen bulduğumda, kayıplardı, akılları karışmıştı.
I'm just a little disoriented, that's all.
Sadece bir parça aklım karıştı, hepsi bu.
You do that on any kind of ongoing basis you become... - Disoriented?
Böyle bir şeyi sürekli yaparsan sonunda...
Disoriented. And... and...
Yönünü şaşırırsın ve...
Well, the pilot became increasingly disoriented... a schizophrenic, his doctor claims... until one day he strangled his wife with an extension cord.
Pilotun giderek zihni karışmaya başladı doktoru şizofren olduğunu iddia ediyordu. Bir gün karısını kabloyla boğdu.
He simply let the shot go in and out of focus repeatedly, an appropriate reflection of the character " s disoriented mental state.
Defalarca bulanık çekim yapmıştı. Kafası karışmış karakterin ruh hâlinin başarılı bir yansıması olarak.
He would've been too disoriented to drive.
Araba kullanmak kafasını karıştırırdı.
Totally irrational, totally disoriented.
Tamamen mantıksız, tamamen sapıtmış bir şekilde.
- You're still a little disoriented.
- Hala biraz şaşkınsın.
She's awake en route, but disoriented.
Yolda uyanık ama bilinci bulanıktı.
- Five minutes ago he was disoriented.
- 5 dk. önce zihni karışıktı.
She woke up agitated, disoriented, trying to boot the side rails and....
Uyanınca heyecanlandı, zihni karıştı, yatak kenarlarını tekmeliyordu.
I'm a little disoriented and I have one hell of a headache.
Bir miktar yönümü şaşırdım ve lanet olası bir baş ağrısı yaşıyorum.
John, if it's confused, disoriented, we may have a chance.
John, aklı karışmışsa, dikkati dağılmışsa bir şansımız olabilir.
He woke up confused and disoriented.
Kafası karışık ve şaşkın bir şekilde uyandı.
Disoriented, short of breath, blurred vision....
Kendinde değildi, nefes darlığı, bulanık görüyordu...
Well, I'm feeling a little disoriented.
Şey, biraz yönümü kaybetmiş hissediyorum.
He's a little disoriented.
Biraz kafası karışık.
I talked to a bus driver who said he seemed disoriented and non-responsive, which seems to me like it might be somekind of pre-symptomatic dementia.
Otobüs şöförüyle konuştum. Onun hasta ve cevap veremez bir durumda olduğunu söyledi. Bu da aklıma kişilik bölünmesi belirtilerini getiriyor.
The whole ordeal leaves Mr. Burns twisted and disoriented.
Yapılan bütün bu müdahaleler Bay Burns'ü şaşırtıp aklını karıştırıyor.
Disoriented, certainly.
- Zihinsel yetersizlik. Ve ayrıca paranoya belirtileri de... gösteriyor.
¤ Do not dedicate your efforts... ¤ toward the disoriented world of Patricia...
¤ yolunu kaybetmiş Dünyasına adama,...
If other members of the away team became disoriented, it could create additional problems, and perhaps increase the danger.
Troi, sen iyi misin? Evet. Ama Ben iyi değil.
- Disoriented.
- Yönünü mü şaşırırsın? - Yönünü şaşırırsın.
Don't get too disoriented.
- Fazla yönünü kaybetme.
- We're disoriented.
- Başka açıklaması yok.