Exigent circumstances traduction Turc
46 traduction parallèle
We've got exigent circumstances here.
Burada acil bir durumla karşı karşıyayız.
Do you think it's possible that Dr. Butters did what he had to do under extreme pressure, exigent circumstances to prevent you from dying?
Evet. - Bayan Goldstein aklınıza hiç Doktor Butters'ın bunu aşırı baskı altında ve acil bir durumda yapmış olduğu geldi mi? Sizin ölmenizi engellemek için.
Exigent circumstances.
Acil durum. Avukatın açıklar.
- Exigent circumstances.
- Acil durumdu Sayın Yargıç.
There were no exigent circumstances.
Acil bir durum yoktu.
Exigent circumstances.
Acil durum.
It's called exigent circumstances.
Buna zorlayıcı durumlar deniyor.
We broke into his house, and without Billie, we don't have the exigent circumstances
Evine izinsiz girdik ve Billie'yi bulamazsak buna gerekçe de gösteremeyiz. Bir karar vermeliyiz.
We've got some exigent circumstances developing.
Burada durumlar zora girdi.
Okay, meanwhile, gentlemen, we have exigent circumstances, so let's start digging now.
Tamam, beyler, acil bir durumla karşı karşıyayız. - Hemen, kazmaya başlayalım. - Mahkeme emri beklemeyecek misin?
Exigent circumstances.
Acil durumlar.
We are walking, talking, exigent circumstances.
Bizler yürüyen, konuşan, acil durumlarız.
'" Exigent circumstances.'" Jesus.
"Acil durumlar." Tanrım.
we have exigent circumstances.
Aciliyet gerektiren bir durumdayız.
We've got exigent circumstances.
Acil durum söz konusu.
There were no drugs in plain sight. No exigent circumstances to enter the home.
Görünürde uyuşturucu yokken eve o şekilde girilmesi için hiçbir neden yoktu.
Claim exigent circumstances.
Acil durum talebi.
All right, you better start thinking of ways to convince Peter this falls under exigent circumstances.
Tamam o zaman, Peter'ı bunun acil izinsiz giriş kapsamında olduğuna ikna etmenin yollarını düşün sen.
"Exigent circumstances."
"Acil durumlar."
The Fed can lend to nonbanks under unusual and exigent circumstances.
Merkez bankası olağanüstü durumlarda banka olmayan kuruluşlara kredi verebilir.
Exigent circumstances.
Zorlayıcı koşullar.
There were no drugs in plain sight, no exigent circumstances to enter the home.
Görünürde uyuşturucu yokken eve o şekilde girilmesi için hiçbir neden yoktu.
I think we got exigent circumstances here...
Sanırım burada acil durum var.
- A raid on a church? - Exigent circumstances.
- Kiliseye baskın yapmak da ne demek?
Exigent circumstances to any judge I know.
Tanıdığım tüm yargıçlar acil durum der.
Exigent circumstances.
Acil durumlar için.
I was explaining to counsel the exigent circumstances.
Acil durumlarda Ben avukatına açıklıyordu.
One, I don't buy exigent circumstances.
Acil durumlarda Bir, ben satın almayın.
Or exigent circumstances.
Yahut acil durumlar.
Before you go on about exigent circumstances, let me hear my client's side of the story.
- Tamam, tamam. Siz acil durum şartlarına geçmeden önce hikâyeyi bir de müvekkilimden dinleyeyim.
You are no longer facing exigent circumstances, and your suspect is not a terrorist.
Artık acil bir durumla karşı karşıya değilsiniz ve şüpheliniz terörist değil.
We're breaking in? There are exigent circumstances.
- Bu acil bir durum.
Gave'em the exigent circumstances speech, yadda yadda, still waiting to hear back.
Onlara durumun önemi anlattım, ama hala dönmelerini bekliyorum.
Exigent circumstances.
Acil bir durum var.
Exigent circumstances, sir!
- Acil durum efendim!
We have exigent circumstances.
Acil durum içindeyiz.
When a boy under the age of 14 is missing and presumed kidnapped, we call that exigent circumstances, and that means that your right to an attorney and your right to remain silent do not exist.
14 yaşından küçük bir çocuk kayıpsa ve kaçırıldığı varsayılıyorsa ki böylesine acil durum deriz ve bu da demek olur ki avukat isteme hakkı sessiz kalma hakkı ortadan kalkacaktır.
And exigent circumstances.
Ve zorlayıcı durumlar.
- We had exigent circumstances, sir.
- Zorlayıcı şartlar söz konusuydu.
Exigent circumstances with Nash at large.
Nash kaçak olduğundan zorlayıcı şartlar mevcut.
- Exigent circumstances.
- Koşulları zorluyor.
We'll get a court order for immediate urine and blood tests, due to exigent circumstances. - All right, but I want it in writing, okay?
- Memnun olurum ama yazılı olsun lütfen.
Exigent circumstances.
Acil koşullar.