Floorboard traduction Turc
93 traduction parallèle
And I'll have to push my foot through the floorboard to make up my schedule.
Malı yetiştirmek için gazı iyice köklemem gerekecek.
It's under a floorboard, where I hid it!
Parayı döşemenin altına saklamıştım!
They stole a golden ingot out of the mining office... and they hid it under the floorboard of the shack that they lived in.
Maden şirketinin bürosundan bir külçe altın çaldılar... ve oturdukları barakanın döşemelerinin altına sakladılar.
If I ran some wires under the floorboard to a switch here, when I hit the switch, the smoke pot goes.
Döşeme tahtasının altından kablo ile bir anahtara bağlarsam, anahtara bastığımda, sis kutusu çalışır.
You were going to run to the saloon and hide in the gap between the floorboard and the ground.
Bara koşup döşeme tahtası ile zemin arasındaki boşluğa saklanacaktın.
Found it on the floorboard of some Ford a cowboy boosted.
Bunu bir Ford'un içinde kovboyun çizmesinden düşmüş olarak buldum.
Just keep your foot on the floorboard, kid.
Sadece ayağını gazdan çekme, evlat.
We couldn't afford to be caught with a car full of narcotics, so we had a backup plan in the form of a hole punched in the floorboard of our car.
Bir araba dolusu uyuşturucuyla yakalanmayı göze alamazdık,.. ... biz de B planı olarak arabanın zeminine bir delik açtık.
The noise, the rust the thrill of watching the open road through the open floorboard.
O gürültüsü, o pası açık yer döşemesinden yolu izlemenin heyecanı.
Every brick and floorboard.
- Her tuğla ve her parkede.
I think I'll put it here, over the creaky floorboard.
Sanırım buraya, gıcırtılı döşeme tahtasının üzerine koyacağım.
Like those folks under the floorboard.
Döşemenin altındaki komşular gibi mi mesela?
Meaning, ya must know every creaky floorboard and squeaky hinge in the entire place.
Demek istiyorum ki, bütün bu yerdeki her gıcırtılı zemini ve cızırtılı menteşeyi biliyor olmalısın.
It's just a warped floorboard.
Parke yamuk da.
What we gotta do is run a video feed down through a vent or up through a fuckin'floorboard or whatever.
Oraya bir havalandırma deliğinden ya da döşemeden falan video kamera indirmemiz gerekiyor.
There's a loose floorboard under the litter box.
Kum kabının altında gevşek bir tahta var.
Leo is gonna have to fix that floorboard without me.
Leo bu floorboard bensiz düzeltmek zorunda olacak.
Fix the floorboard.
Floorboard Fix.
No, just a lot of glass on the floorboard.
Zeminde bolca cam var sadece.
Just a loose floorboard.
Sadece gevşek bir döşeme.
Our caller fancies Basil's bourbon, Joanie... which is hid beneath the floorboard at the bar.
Ziyaretçimiz Basil viskisi sever Joanie. Barda, döşemelerin altında saklı.
Pull up every goddamn floorboard.
Küsküleri alın. Her parkenin altına bakin.
The gas moves quickly into the floorboard of the van when it's in motion. The driver smells it. What could it be?
Araç hareket edince benzin hızla ambulansın tabanına yayılıyor.
It was I who had slipped from the slender floorboard of that perilous, yet well-anchored hanging bridge between us
Aramızdaki o tehlikeli ama sağlam bağlanmış asma köprünün ince tahtalarında kayıp düşen bendim.
I found it melted to the floorboard.
Bunu yer döşemesinde erimiş olarak buldum.
Oh, the floorboard broke my nightstand.
Yer döşemesi gece lambamı kırdı.
Looks like there's a defect in the floorboard.
Yer döşemesinde bir bozukluk var.
Could have got lodged in a wall or a floorboard?
Bir duvara ya da yer döşemesine saplanıp kalmış olamaz mı?
We drove through a lynch mob, pressed our faces against the floorboard.
Arabamız, o kalabalık çetenin arasından geçerken yüzlerimiz görülmesin diye arabanın döşemesine yapıştık.
I found it under a floorboard in Cliff's closet.
Cliff'in gömme dolabının altında tahta zeminde buldum
I found it under a floorboard in Cliff's closet.
Cliff'in dolabındaki doşemenin altından buldum.
When you drop it, leave the keys on the floorboard.
Teslimatı tamamladığında, anahtarları döşemenin altına bırak.
Up the carpet, up the floorboard and you're gonna put that back.
Halının altındaki tahta döşemeyi kaldırıp onu tekrar yerine koy.
The lid is floating in the damn floorboard, man!
Lan kapak içinde yüzüyor!
Loose floorboard.
Parke gevşemiş.
And now look, there's mud all over the floorboard.
Al işte, her yer çamura belenmiş.
They're on the floorboard.
Ayağının altında olacaktı.
- No time to rip up a floorboard.
Tahta döşemeyi sökecek zaman yok. - Yok.
There's no floorboard!
Bunun zemin tahtası yok!
Why didn't you tell me the floorboard's missing?
Neden zemin tahtasının olmadığını söylemedin?
The floorboard's missing.
Zemin tahtası eksik.
He fell through a rotted floorboard in the barn, And he was unconscious there most of the night.
Çürük bir tahtaya basıp düşmüş, uzun süre baygın şekilde yatmış.
I've been with Harry three years now, and the only certainty I've got is stashed under a floorboard in my bedroom.
Harry ile üç yıldır beraberim ve tek garantim, yatak odamdaki döşeme tahtasının altındaki param.
Move it, and there's a loose floorboard.
Çektiğinizde gevşek bir döşeme tahtası göreceksiniz.
Maybe under the floorboard.
Belki de döşemenin altındadır.
- Put her feet on the floorboard.
- Ayaklarını döşemeye koy.
So we pulled up the floorboard...
Bu yüzden parkeyi komple söktük ve...
[FLOORBOARD SQUEAKING]
.
You just got away from the floorboard life.
Gizli yerlere bir şey saklamaktan yeni kurtulmuştun.
I love the floorboard thing!
Döşemeye bayıldım.
He said she kept it under a floorboard...
Aslında, evet.