Fruits traduction Turc
935 traduction parallèle
Look for dried red fruits, a medium body, and a bright, mouthwatering acidity.
Kurumuş kırmızı meyveler, ortalama bir yoğunluk ve canlı, ağzınızın suyunu akıtan bir ekşilik bekleyin.
"If your appetite is for long marrows, cucumbers or similar fruits, they bring them cut in slices."
"Eğer kabak, salatalık ve benzeri meyveleri seviyorsanız size ince dilimler halinde ikram ediyorlar."
There, where fruits are packed into boxes
Orada, meyveler kutulara paketlenir
And all of the poor country must be covered with palaces, fruits and decorated with flowers.
Ve zavallı ülkenin meyve çiçeklerle süslenmiş tüm sarayları kapatılmalıdır.
He was enjoying the fruits of his labor fame, wealth, security when suddenly, out of his own free will he tore himself from all the peaceful pleasures of his life from the work he loved so much because he knew that there is no serenity save in justice no repose save in truth.
Emeklerinin meyvelerini alıyordu. Şöhret, servet, güvence derken o sakin, keyifli hayatının ortasında elinde olmadan kendini mutsuzluğun içinde buldu. O çok sevdiği işine rağmen.
O merciful Providence, who, of thy generous plenty... doth give us the abundant fruits of the field for our sustenance... grant us that though we are duly and properly grateful... for this our earthly food, yet our hearts may be more lastingly fixed... upon thy heavenly manner.
Bahçelerindeki bol meyvelerle karnımızı doyurarak... bereketini bizimle paylaşan bağışlayıcı tanrımız... bize verdiğin bu dünyevi gıdalar için sana şükrediyoruz. Yine de kalplerimiz gökten inecek kudret helvan için atmakta.
You taste there the fruits of two days'panhandling.
İki gündür meyve dileniyorsun..
We've just reaped the fruits of your foolishness.
İşte aptallığının meyvelerini toplamaya başladık.
My people are fortunate to be given the fruits of your wisdom and experience.
Benim halkım, senin bilgeliğin ve tecrübenin meyveleri verileceği için çok şanslı.
- The fruits of their sins end up here.
- Günahlarının meyvesi burada yok olacak.
Praise be my Lord, for our sister, Mother Earth, who sustains us and governs us... and brings forth diverse fruits with coloured flowers and herbs.
Sana şükrediyorum tanrım bize destek olup idare eden ve farklı bitki ve meyvelerle renk renk çiçekleri sunan toprak için.
Carrying any fruits or vegetables?
Meyve ya da sebze taşıyor musunuz?
We'll live in the deep forest all naked, drinking from brooks, eating golden fruits amidst the wilderness.
Bizde ormanın derinliklerinde yaşarız. Çıplak, dereden içkiler akar, bahçe ortasında altın meyveler.
Seal up these fruits of my sorrow, so that posterity may know how Nero grieved for his dearest friend and truest critic.
Kederimin işareti olan bu damlaları saklayın ki gelecek nesiller, Neron'un en iyi dostu ve eleştirmeninin ardından ne kadar da hüzünlendiğini bilsinler!
And those delicious fruits you are eating are actually preserves made from sea cucumbers.
Bu lezzetli meyveler de aslında, deniz hıyarlarından elde edildi.
This pig-run enterprise now had many of the fruits of real civilization.
Domuzların yönettiği bu kuruluş... gerçek medeniyetin pek çok vasfından yararlanıyordu.
Ye shall know them by their fruits. "
Aslında onlar av peşindeki kurtlardır. Onları meyvelerinden tanırsınız... "
Wherefore, by their fruits, ye shall know them. "
O yüzden hepsini meyvelerinden tanıyabilirsiniz. "
But warm in school by 9 : 00 with the fat fruits of my scholarship.
Fakat bursumun meyveleriyle saat 9'a kadar okulda, sıcacık.
" so she could see the fruits and the bells...
"... asılı meyveleri, çanları...
Next week, I shall discuss the fruits of our meditations.
Gelecek hafta, hesaplaşmalarımızın sonuçlarını tartışacağım.
They'll put me out to grass in August but God in his goodness has allowed me to gather the fruits of my years.
Ağustos'ta beni emekli edecekler ama Tanrıya şükür emeklerimin semeresini gördüm.
All these years of my penance, have borne fruits, dear.
Onca yıldır çektiğim acılar meyvesini verdi oğlum.
So this is man's future : to bask in the sun, bathe in the streams and eat the fruits of the Earth, work and hardship forgotten.
Demek insanın geleceği bu : güneşlenmek, nehirde yıkanmak ve dünya meyvelerini yemek. Tüm işler ve dertler unutulmuş.
Yes, The fruits of Grandfather's Egyptian phase,
Evet. Büyükbabamın Mısır döneminin meyveleri.
Like a tree, carries the poisoned fruits.
Zehirli meyve veren bir ağaç gibidir.
These are the fruits of Boss Finley's rise to power....
Dünyada hiçbir yere benzemiyor bebeğim.
and for the water that flows and the trees that give fruits.
Allah'ım, akan suları ve meyve veren ağaçları yarattığın için sana şükrediyorum.
We ask only peace and the fruits of our labor, the blessings of the sun and the rain and of the richness of the earth.
Sadece barış ve emeklerimizin meyvesini, güneşin ve yağmurun bereketini ve toprağın zenginliğini istiyoruz.
Apparently you've spent very little of the fruits of your labor. I find that curious.
Paranın çok azını harcamışsınız, bu çok ilginç.
On your right, exotic fruits of the earth :
Sağınızda, dünyanın en ekzotik meyveleri :
Let my beloved come into his garden and eat his pleasant fruits.
Sevgilim bahçesine gelsin ve hoş meyvelerden yesin.
The plain is well-watered everywhere... fertile with fruits of the earth... even as the Garden of the Lord.
Ovanın her yanı sulak toprağın meyveleri bol Rab'bin bahçesi gibi.
Fruits of thy kind.
Senin gibi meyveler.
But for me... the fruits that ripen.
Ama benim için olgunlaşan meyveler.
Including dancing girls and other delights of forbidden fruits.
Dans eden kadınlar ve diğer yasak meyveler hepsi adadaydı.
Fruits are a cure-all.
Meyveler her derde devadır.
These are freshly dried fruits
Bunlar taze kurutulmuş meyveler
Lolling idly, partaking of your bountiful fruits.
Aylak aylak oturmak, senin lezzetli meyvelerine yumulmak.
Grapes, passion fruits.
- Üzüm, çarkıfelek meyvesi.
Seems like yesterday, and yet... we've inherited the fruits of their labour.
Sanki dün gibiydi ve şimdi... Onların emeklerinin semeresini topluyoruz.
They fill it with candies, nuts, fruits and toys and suspend it from a tree.
Onun içini şekerler, fındıklar meyveler ve oyuncaklar vardır. ... ve sonra onu ağaca asarlar.
Let us give thanks to God, that he has seen fit to bless this table with the fruits of his bounty.
İhsan ettiği yemişlerle bu masayı kutsadığı için Tanrı'ya şükredelim.
You ate fruits, didn't you?
Meyvelerden yedin, değil mi?
Brother Kung The can'ts are filled with fruits what use do we have for them?
Kung Birader arabalar meyve sebze dolu... ne yapacağız onları?
If we continue ourjourney through the night it might arouse suspicion that's why I've loaded our can'ts with fruits
O nedenle arabaları sebze ile doldurdum
You'll be allowed to throw fruits and stones on those who are going to eat you.
Seni yiyecek olanlara meyve ve taş atmana izin verilecek.
We are forging history, and no fruits of this earth shall henceforth be shared.
Tarihe şekil veriyoruz ve bundan böyle, bu dünyanın hiçbir nimeti paylaşılmayacaktır.
You must be so careful to wash fruits and vegetables today, you know.
Günümüzde meyve ve sebzeleri çok iyi yıkamak gerekiyor.
~ The ripe fruits in the garden
Bahçedeki olgunlaşmış meyveleri ;
By which time, he would've been eating fruits, vegetables.
Meyve, sebze yedi...