Galloping traduction Turc
177 traduction parallèle
She was stricken with galloping consumption, and she had only held out for the space of a year.
Vücuda hızla yayılan bir tür verem yüzünden ıstırap çekiyordu ve bir yıldan daha fazla dayanacak durumda değildi.
Well, it's kind of hard to tell about them, but... ... if you kids could see 300 of them on galloping ponies... ... with feathers flying, you'd never forget it.
Onları anlatmak biraz zordur, ama 300 tanesini dört nala giden midilliler üstünde uçuşan tüyleriyle görseniz, asla unutmazsınız.
You should have seen her galloping her horses to beat me from the village just now.
Kasabadan dönerken... bize yetişmeye çalıştı.
No more galloping, I swear it.
Kovalamak yok artık, yemin ederim.
You promised there'd be no more galloping over rooftops.
Artık kovalamaca olmayacağına söz vermiştin.
What about the galloping major?
Dörtnal Binbaşı'ya ne demeli?
He came galloping in a minute ago looking tired but satisfied.
Bir dakika önce dörtnala geldi, yorgun ama memnun görünüyordu.
And yet for years we've been galloping all over Europe to be in the proper places.
Buna rağmen yıllardır uygun yerlerde olmak için bütün Avrupa'yı dolaşıyoruz.
A "galloping volcano" for the man in glasses.
Gözlüklü adama bir "Gümbürdeyen Volkan" doldur.
The two of them came galloping along the bank and rode right past me.
İki kişilerdi. Onları patika yolda ilerlediklerini gördüm.
So you went galloping off, like Sir Galahad, in your robe and slippers.
Ve sen de sir Galahad gibi, gecelik ve terliklerinle gittin.
No, as far as old flames are concerned, I leave all that to you galloping majors.
Eski aşklar konusunda bayrağı ben size veriyorum, Binbaşı.
Galloping Ghost. He's 1 5-1 and it's his kind of a track.
Dörtnala Hayalet. 1'e 15 ve bu yarış tam ona göre.
He's a sort of Homer on horseback. Galloping around the country looking for bravery in battles.
O at sırtında dolaşıp kahramanlık peşinde bir tür Homeros.
Isn't that Bowie galloping up to catch'em?
Onlara doğru yaklaşan, Bovie değil mi?
Through the centuries, women, influenced by Cinderella, have waited for their Prince Charmings to come galloping out of the wild blue yonder on white horses to claim their hands in marriage.
Yüzyıllar boyunca Sindirella'dan etkilenen kadınlar, beyaz atı üzerinde ufuklardan prenslerinin gelmesini bekledi. Onlarla evlenmek için.
That stuff will give you galloping dog rot, it's poison.
O şeyler insanı hasta eder, hepsi zehirli.
The older generation are leading this country... to galloping ruin.
Eski kuşaklar bu ülkeyi bir felakete sürüklüyor.
Me galloping up to the old corral with my sleeping bag.
Ben, yanımda uyku tulumumla ağılda dört nala gidiyorum.
He has given up trying to get Simon. ( Galloping hooves )
Simon'u elde etmeye çalışmaktan vazgeçti.
Bunch of gung-ho volunteers, they give me the galloping trots.
Bir avuç savaş düşkünü gönüllü, bana dört nala koşan atları hatırlatıyor.
Every now and then the train stops in the middle of nowhere and right there is a family of giraffes, nibbling the trees or a herd of zebra, galloping off in a cloud of dust.
Tren her yerde durur, hiç biryerin ortasındasındır ve karşında zürafa ailesi vardır, ağaçlara uzanmışlardır yada zürafa sürüsü toz bulutu içinde koşuyordur.
Galloping through the sward
Dörtnala gidiyor çayırlarda
The way he's galloping, he must be in a hurry to make it.
İmkanı yok, bunu yapabilecek kadar hızlı kimse yok.
Let's get with those galloping dominoes.
Zarlar bizi bekliyor.
A blind man on a galloping horse would've known.
Bunu bilmeyen ya da duymayan kim var ki.
Then why is there all this galloping in my head?
O zaman ne diye kafamın içinde atlar tepişiyor böyle?
B-b-b... Uncle, there's a galloping in my head and you're making it worse!
Amca, zaten kafamın içinde atlar dörtnala, bu kekelemenle daha da berbat ediyorsun!
Galloping inside it.
Atlar dörtnala koşuyor içinde.
There was a galloping in my head and a pounding... Yes.
Kafamın içinde atlar dörtnala koşuyor ve toynakları tepişiyordu...
If I have to choose between his galloping and your sheer training...
Eğer ben o çocuğun dörtnala gitmesiyle senin tüm eğitimin arasında bir seçim yapacak olsam...
Look, you're the one who got me out here in the armpit of the world chasing your galloping cadavers.
Bak, ölülerin peşinden koşmak için beni bu allahın unuttuğu yere getiren sensin.
I'm sorry, but kung fu's galloping gourmet is off his litchi nut again.
Kusura bakma, Kung Fu'nun gezgin gurmesi yine Çin yemeği yiyemeyecek.
I won't spend the night galloping after Martians!
Geceyi Marslı arayarak geçiremem!
And the fool took her onto his back, and went galloping away!
Ve budala onu sırtıyla ata bindirdi ve o da dötnala uzaklaştı.
Galloping around the cosmos is a game for the young.
- Uzayda dolanıp durmak genç işi bir oyundur.
And I don't see flying saucers, like a certain General "Galloping" Wombat.
General "Doludizgin" Wombat gibi uçan daireler de görmüyorum.
I was telling you about where the bad guy is galloping along on his horse.
Hani şu kötü adamın atıyla dört nala gittiği bölüm.
I love this... let's start by galloping across the burning sand dunes of Morocco in the arms of a real sheik!
Bunu seviyorum... Fas'ın kum tepelerini gezerek başlayalım gerçek bir şeyhin kollarında!
I'm a stuntman. Oh. When they need a guy to fall off a galloping horse or to drive a burning car off a cliff, who do they call?
Ne zaman sürücüsü olmayan bir "posta arabası" nın atları dört nala koşuyorsa, veya uçurumun kenarında yanan bir araba varsa...
When I come galloping towards you, you take a shot at me, bang, and see what happens.
Ve olanları seyret.
Still, it keeps the galloping cockroaches at bay.
Yine de dört nala koşan hamam böceklerine engel oluyor.
Guess what he saw galloping through the fog?
Siste dörtnala giderken kimi görmüş tahmin et.
I brought Charlie Deen, the galloping machine.
Charlie Deen'i getirdim, dörtnala makinesi.
I have no desire to hang around With a bunch of upper-class delinquents, do twenty minutes work, and then spend the rest of the day loafing about in Paris, drinking gallons of champagne and having dozens of moist, pink, highly-experienced young French peasant girls galloping up and down my...
Bir sürü üst seviye cani ile takılıp, yirmi dakika görev yapmaya, günün geri kalanda da Paris'te aylak aylak gezip, litrelerce şampanya içerek, düzinelerce sulu gözlü, pembe, hayli tecrübeli, çıtır Fransız köylü kızlarıyla dört nala geçirmeye, hiç niyetim- -
- I'll come galloping back often. - Heh, heh, heh.
Sonra da Gallopene'e gideceğim.
I said to myself : it's a pure crisp night, with a full moon in the cold ageless sky. I hear my horse galloping on the ground :
Kendi kendime... gökyüzünün daha soğuk ve daha sonsuz, bu dolunaylı saf ve şarap gibi gecede atımın nal seslerini duyarken, "belki de bu gece" diyordum.
They call him the Galloping Gazelle.
Taraftarlar onu dörtnala giden ceylan diye çağırır.
This is the galloping major.
Bu Dörtnal Binbaşı.
I'll look like the Galloping Ghost in it.
Bununla Amerikan futbolcusuna benzerim.
He's galloping into it.
Dörtnala gidiyor oraya.