Go to the house traduction Turc
1,714 traduction parallèle
Do you go to the house anymore?
- Hiç köydeki eve gidiyor musun?
I've got to go to the house now.
Şimdi eve gitmeliyim.
I can't believe that these go all the way to your house.
Bunların sizin evinize kadar çektiğine inanamıyorum.
Mom, the last place in the world I want to go is the Campbell house.
Anne dünyada son gitmek istediğim yer Campbell'ların evi.
AND I WANT Y'ALL TO GO THROUGH THE HOUSE COLLECTING LAPTOPS, COMPUTERS, AND CELLPHONES, PLEASE.
Hepinizin eve dağılmasını dizüstü ve masaüstü bilgisayarları ve cep telefonlarını toplamasını istiyorum, lütfen.
They don't go to the same school. House, I've covered... Nanny?
- Aynı okula gitmiyorlar, House...
So you don't have to go, but I'm kind of psyched to see the house.
Sen gitmek zorunda değilsin. Ama ben evi merak ediyorum.
Somebody told me he goes down to Home Depot and pays the migrant workers to go to his house and choke him in the shower.
Duydum ki, Home Depot'a gitmiş ve onu duşta boğmaları için göçmen işçiler tutup evine göndermiş.
Um, morgan, somebody needs to go to the Chernus house in baltimore in case they are contacted again.
Morgan, tekrar iletişim ihtimaline karşı birinin Chernuslar'ın Baltimore'daki evine gitmesi gerek.
I am supposed to go to her house, walk around the scene, touch some stuffs, see if I get anything.
Evine giderim, suç mahallinde yürürüm birkaç eşyaya dokunurum. Bulabilirsem bir şeylere bakarım.
He took the stunt job so that he could break away and go back to your house? Is that it?
Dublör işini, aralarda senin evine gelebilmek için mi kabul etti?
We should do what we normally do... go to the kid's house, check for sources of infection.
Normalde ne yapıyorsak, onu yapmalıyız. Çocuğun evine gidip enfeksiyon kaynağını aramalıyız.
but if she wants us to go over to the house and have dinner, that's what we have to do.
Ama eğer o eve gidip yemek yememizi istiyorsa, bunu yapmak zorundayız.
But if she wants us to go over to the house and have dinner, That's what we have to do.
Ama eğer o eve gidip yemek yememizi istiyorsa,... bunu yapmak zorundayız.
They're gonna let lynette go soon, and when they do, you guys aren't gonna be able to live in the same house anymore.
Yakında Lynette'i serbest bırakacaklar, ve bu olduğunda, ikiniz artık, aynı evde yaşayamayacaksınız.
He was supposed to go to the safe house to pick up your sister.
Ona emin eve gidip kızkardeşini almasını söylemiştim.
Well, be that as it may, I really think a limited push to the art house crowd is the way to go. Yeah?
Öyle bile olsa sanat filmleri kitlesine kısıtlı reklamla yönelmek en doğrusu.
Go to the summer house.
Yazlığa git.
He can't go to the French Fries House everyday!
Hergün Fransız Yemek Evine Gidemez!
We want to go out the house.
Bize yardım etmelisin.
Anyway, so I go one day to deliver the cash to Zeke's house. And I'm telling you. The minute I put the cash on the table, the F.B.I. swarms the place.
neyse, bir gün Zeke'in evine parayı teslim... etmeye götürdüm, size söylüyorum parayı masaya koyar koymaz,
Just some girl who's tipped to go down well in the White House.
Beyaz sarayda dolaşan bir kız.
Change your mind, go back to the house.
Fikrini değiştir, eve geri dön.
When we go to The Big House, I'm getting a new toy.
Büyük Ev'e gittiğimiz zaman yeni bir oyuncak alacağım.
Mommy says Yngve's head hurts, so he has to go on vacation to the Big House.
annem Yngve'nin kafasının incindiğini söyledi, bu yüzden Büyük Ev'e tatile gitti.
I would like Ramzan to go to the internal house phone on the wall.
Ramzan'ın duvardaki ankesörlü telefona cevap vermesini istiyorum.
We just leave the house on Friday night and we return in the wee hours, emotionally wrung out, from the work of convincing Leo to go back into rehab.
Cuma gecesi evden çıkıp sabah erken saatte geri döneceğiz ve Leo'yu rehabilitasyon merkezine geri dönmeye ikna etmiş olmanın mutluluğunu yaşıyor olacağız.
Just until we get out of the house, and then we're good to go.
Sadece biz evden çıkana kadar sonra gitmekte serbestiz
So you know what you're gonna do now? You're gonna go back to your house, and you're gonna say that as social chair, you think it's in everybody's best interest to cancel the mixer.
Yani ne yapıcaksın biliyormusun?
Rossi, in the morning, I want you, Reid, Morgan to go and search Jack vaughan's house.
Rossi, sabah sen, Reid ve Morgan gidip Jack Vaughan'ın evini araştırın.
Go to the U.S. Navy base, and they'll be able to house you right there. "
Donanma üssüne gidin. Size onlar kalacak bir yer verebilir.
And I told them how we celebrate the parranda, where we sing the Christmas carols and go house to house to surprise the neighbors.
Ve onlara noelimizi nasıl kutladığımızı anlattım. Noel şarkıları söyleyerek ev ev dolaşıp, komşularımıza nasıl sürpriz yaptığımızı.
Last Saturday I wanted to go to the synagogue near my house, so I...
Geçen cumartesi evimizin yakınındaki sinagoga gitmek istedim...
Let's go to the owner's house.
Ev sahibinin dairesine gidelim.
So we had to go back to the park to get them, and then I would have dropped them off at the house, but that would have taken another extra 45 minutes, and I would have called you
Arabaya geri dönüp alalım bari dedik. Eve gidip onları bırakırdım ama, bu da nerdeyse 45 dakika sürerdi, arayıp sana haber verirdim ama, cep telefonumu dün tuvalete düşürdüm.
I want Manny to be right just as much as you do, but it's hard to understand why Krane would go to all the trouble of picking up a hooker on Van Buren Street just that he could race across town, and set Mary Stacey and her house on fire.
Bende senin kadar Manny'nin haklı çıkmasını istiyorum ama Leo Krane'in neden zahmete girip Buuren Caddesine gidip bir fahişe alıp Marry Stacey'i ve evini yakmasını anlayamıyorum.
I'm gonna go to her house, pick her up, take her to the restaurant -
Evet, evet. Onun evine gidiyorum, evinden alıyorum, bir lokantaya götürüyorum...
I want you to go back To the savage house,
Savage'ların evine gitmeni istiyorum.
I want you both to go back Inside the house And lock the door Behind you.
Pekâlâ, ikiniz de hemen eve dönüp kapıyı arkanızdan kilitleyin.
We progressed so far, as to take a perfectly livable house and turn it into a place that if a bum saw, would say, "Thanks, I'll go back to sleep under the bridge."
Mükemmel bir evi alıp, bir serserinin "Almayayım, ben uyumaya köprü altına dönüyorum" ... diyeceği bir yer haline getirmekte epey ilerledik...
Because I went and saw this house the day before yesterday that's about to go on the market... and I have to tell you, honey, I know we have not talked about this in a long time, but this house... I walked in, and I thought, "This is our future."
Çünkü dün değil ondan önceki gün, satışa çıkarılacak bir eve gittim ve sana söylemeliyim, tatlım, uzunca bir zamandır bununla ilgili konuşmamıştık ama bu ev içeri adımımı attım ve bu evin gelecekteki evimiz olduğunu düşündüm.
The White House is run by the Kremlin but then you have to go and get the groceries, and do all that stuff.
Beyaz Saray Kremlin'den yönetiliyor. Ama sonra da bakkala alışverişe gitmek ve bu tür şeyler yapmak zorundasınız.
But they're all we have to go on so far. So check the visitors logs for the prison and halfway house please.
Fakat onlara şu ana kadar çok fazla bel bağladık bu yüzden hapishane ve rehabilitasyon merkezi ziyaretçi defterlerini kontrol edin, lütfen.
Maybe she left Ryan the house because he couldn't afford to go anywhere else.
Belki Ryan'ın ev tutacak parası yok diye kız, evi terk etti.
They asked us to go with them to the summer house this weekend.
Bu haftasonu onlarla birlikte yazlığımıza gelip gelmeyeceğimizi sordular.
I mean, we could go with them, to the summer house if you want.
Demek istediğim, eğer istersen yazlığa onlarla birlikte gidebiliriz.
You wanted to go to that summer house and what was the point?
Yazlığa gitmemizi istedin, asıl amaç neydi peki?
Because I was pulling all that money out of the house, and I thought you would say no, and I thought you would prefer to go to jail than... than risk our home.
Çünkü tüm o parayı bu evden çıkarmıştım ve senin hayır diyeceğini düşünmüştüm ve evimizi riske atmaktansa hapse girmeyi tercih edeceğini düşünmüştüm.
So go to the other martin bedell's house.
Öyleyse, diğer Martin Bedell'in evine git.
The woman who gave birth to me let me play in their house and then let me go?
Beni doğuran, evlerinde oynamama izin veren gitmemi uzaktan seyreden kadın mı?
Different than the one who threw you out of your house with your nuts in a to-go bag?
Seni eşyalarınla birlikte dımdızlak dışarı atan... kadından daha mı farklı?
go to sleep 664
go to hell 1081
go to college 29
go to bed 547
go to sleep now 53
go to your room 325
go to school 64
go to bed now 31
go to the car 39
go to the bathroom 48
go to hell 1081
go to college 29
go to bed 547
go to sleep now 53
go to your room 325
go to school 64
go to bed now 31
go to the car 39
go to the bathroom 48
go to the kitchen 39
go to work 115
go to new york 16
go to class 25
go to the hospital 36
go to town 28
go to jail 27
go to the bar 16
go to him 110
go to the movies 20
go to work 115
go to new york 16
go to class 25
go to the hospital 36
go to town 28
go to jail 27
go to the bar 16
go to him 110
go to the movies 20
go to the police 50
go to the right 20
go to her 103
go to the back 19
go to commercial 23
go to it 51
go to them 17
go to 136
go to the right 20
go to her 103
go to the back 19
go to commercial 23
go to it 51
go to them 17
go to 136