Hates me traduction Turc
2,017 traduction parallèle
The feeling that he hates me.
Benden nefret ettiği hissini.
The child hates me.
O çocuk sevmez beni.
We get to know each other and she hates me?
Birbirimizi tanımaya başladığımızda benden nefret ederse?
¶ I got P-A - l-D That's why my moms hates me ¶
Satıcılığa başladım Annem benden nefret etti
No... he hates me.
Hayır. Benden nefret ediyor.
And now me hates me.
Artık benden nefret ediyor.
My son hates me now.
Artık oğlum benden nefret ediyor
He hates me for it, and I hate him for hating me.
Bundan ötürü benden nefret ediyor, bu da bende ona karşı nefret uyandırıyor.
And, yes, maybe my best friend in the world forever hates me!
Ve, evet, belki en iyi arkadaşım Benden daima nefret ediyor!
Hates me!
Benden nefret ediyor!
He hates me.
Benden nefret eder.
- With my mother who hates me.
- Benden nefret eden annemle.
Mr. Carl hates me.
Mr. Carl benden nefret ediyor.
She hates me?
Benden nefret mi ediyor?
She hates me!
Benden nefret ediyor.
Because he's my son. And he hates me.
Çünkü o benim oğlum ve benden nefret ediyor.
- She hates me.
- Benden nefret ediyor.
Because he hates me, Vik.
Çünkü benden nefret ediyor, Vik.
Did I mention that he hates me?
Benden nefret ettiğinden bahsettim mi?
He hates me less over e-mail.
E-posta yoluyla benden daha az nefret ediyor.
- God, she hates me.
- Benden gerçekten nefret ediyor.
She hates me.
Benden resmen nefret ediyor.
He hates me, Molly.
O benden nefret ediyor Molly.
- He hates me.
- Benden nefret ediyor.
Your son hates me.
Oğlun benden nefret ediyor.
Do you think he hates me?
Sence benden nefret ediyor mu?
It's official now. Everyone in this house hates me.
Şimdi resmileşti Bu evdeki herkes benden nefret ediyor
I think he hates me.
Benden nefret ediyor.
She hates me.
Benden nefret ediyor.
Miss Lonkie hates me since she heard me say she is a lesbian.
Bayan Lemky Vanessa'ya lezbiyen olduğunu söylediğimi duyduğundan beri bana kafayı takmış.
He really hates me!
Ben piç bana aldığın nefret ediyorum!
This thing hates me.
Benden hoşlanmıyor.
It hates me too, that's why I stay on this side of the counter.
Benden de hoşlanmaz. Bu nedenle ben bu tarafta duruyorum.
Today, my daughter hates me.
Bugün, kızım benden nefret ediyor.
It's good, she hates me.
Güzel, benden nefret ediyor.
Your wife, my own daughter, hates me. And I've never even met my grandson.
Karın, öz kızım benden nefret ediyor ve torunumu hiç görmedim bile.
That red-headed chick that hates me gonna be there?
O benden nefret eden kızıl piliç de orada olacak mı?
I don't know what I'm doing and everybody hates me!
Ne yaptığımı bilmiyorum. Herkes benden nefret ediyor!
No. I forced her uncles upon her, so now she hates me.
Dayılarından yardım alması için zorladım, ve şimdi benden nefret ediyor.
Uncle Jung, daddy hates me
Jung amca, babam benden nefret ediyor.
I can't focus on it or grow it or really even commit to it because I have to ride around in a cop car for 10 hours a day with some guy who hates me because I'm black.
Konsantre olamıyorum, orayı geliştiremiyorum, tam bağlanamıyorum çünkü günde on saat bir polis arabasında siyahi olduğum için benden nefret eden bir adamla dolaşıyorum.
I Nobody loves me, Everybody hates me
Kimse beni sevmiyor, herkes nefret ediyor
She hates cats and tries to keep me out, but she can't, of course.
Kedilerden nefret ediyor ve beni uzak tutmaya çalışıyor ama başaramıyor tabii ki.
Coz I rather use it as a noun as in This motherfucker hates Americans so much Even though we saved his country's ass in not only one world war but two... He still wouldn't let me bring in my cans.
Bu kelimeyi sıfat olarak çok nadir kullanırım ama bu orospu çocuğu ülkenizin kıçını sadece 1. değil 2. dünya savaşında da kurtarmış olmamıza rağmen Amerikalılardan öyle nefret ediyor ki içeceklerimi almama ısrarla izin vermiyor.
He hates me. He's gonna fire me.
- Benden nefret ediyor.
Because that chick would body-block a bus for me, and she hates public transportation.
Çünkü gerektiğinde benim için bir otobüsü elleriyle durdurur, ve aynı zamanda otobüslerden nefret ediyor.
Well, when my parents died, uncle Frankie took me in, but he hates dogs.
Ailem öldüğünde Frankie amca beni yanına aldı, Ama o köpeklerden nefret ediyor.
The man also admitted to me out loud that he hates reading.
Adam bir de yüksek sesle okumaktan nefret ettiğini söyledi.
She hates the fact that I'm working, which is crazy, because she was the one that was always on me about working and making money,
Çalışmama sinir oluyor Çılgınca bu çünkü hayatında tek çalışan ve para kazanan kişi benim
I was, uh, just telling Tony here how everybody hates you - except for me, of course.
Ben de tam, Tony'e herkesin senden ne kadar çok nefret ettiğini anlatıyordum. Ben hariç, tabii.
She hates all of me.
Her şeyimden nefret ediyor.