Have you got that traduction Turc
1,949 traduction parallèle
Why have you got that rabbit?
O tavşan neden sende?
Have you got that?
Bunu anlıyor musun?
Have you got that?
- Anladın mı?
- Have you got that camera? - Jesus!
Kamerayı getirdin mi?
Have you got that person in your mind?
Aklınızdan o insanı tuttunuz mu?
I won't pay a single penny to save him. Have you got that?
Onu kurtarmak için bir kuruş bile ödemek istemiyorum.
I'll punch his bloody mother. Have you got that, David?
Ben de lanet annesine bir tane yapıştırırım, anladın mı David?
- Have you got that?
- Anladın mı?
Have you got that?
Beni anladın mı?
Look, I have no idea why it was mom's dying wish... that you should have this place when you got out, but,
Dinle, nedendir bilmiyorum ama annemin son arzusu, hapisten çıktığında bu yerin senin olması yönündeydi.
That would have been lovely, except cause I never got that fly-fishing lesson you'd give me because...
Çok eğlenceli olmalı, ayrıca, balık avlama derside olacak mı? önceden tedbirli olduğuna göre..
I'm guessing you don't have the single that's got "You're the Girl"... and "Wait and See" on it?
Eminim elinde "You're the Girl" ve "Wait and See" 45'likleri yoktur?
You have got to fight for every goddamn point of that equity because everyone's gonna want a piece.
Lanet her nokta için savaşman gerek çünkü herkes pay isteyecek.
Have you got something that cuts through steel?
Çeliği kesecek bir şeyin var mı?
So tell me this, Andy : if you have the imagination to come up with all that, to plan that far ahead, and to fool a bloke who doesn't get fooled very often, how come you never got your shit together?
Öyleyse söyle, Andy eğer bütün bunları planladıysan uzaklara kaçmayı pek kandırılması kolay olmayan bir adamı kandırmayı nasıl oldu da o lanet şeyi yanına almadın?
You've got nothing to say to that, have you?
Buna verecek cevabın yok, değil mi?
She doesn't have time to sign her credit application but she's got time to tell you that we're in danger?
Daha sözleşme imzalayacak vakit bulamıyor ama sana tehlikede olduğumuzu söyleyecek kadar vakti var, öyle mi?
Now, until you know where the leak is, you have to assume that you've got a bad agent... and you need to work around him.
Şimdi, sızıntının kaynağını bulana kadar, kötü bir ajanının olduğunu varsayman ve ona göre davranman gerek.
I'd have come and told you last night, but you got my car, of course, and I'm too lazy to walk all that way.
Dün gece gelip söylemeliydim ama arabam sende ve de o uzunca yolu yürüyemeyecek kadar tembelim.
I fell in love with you, instantly,... and I thought that, if I got luckier than any man has ever got,... it would be a tragedy if I didn't have...
Düşündüm ki, dünyanın bütün erkeklerinden daha büyük bir şans yakalarsam, o an elimde yoksa çok acı olurdu.
Well, if I had thought being your sleeping partner would mean not sleeping with you, I wouldn't have got that gallery in the first place, would I?
Eğer senin yatak arkadaşın olmanın seninle yatmayacak anlamına geldiğini düşünseydim o galeriyi ilk başta almazdım, değil mi?
I have got to interview you for this piece that I'm writing.
Şu yazdığım yazı hakkında seninle röportaj yapmalıyım.
I've got a goddamn firehouse full of men over there, my chief included, who keep on asking me what the hell is up with that crazy bitch across the street who wants to talk to me, and I don't have an answer, so you want to talk to me,
Orada adamlarımla dolu bir istasyon var. Şefim de orada. Üstelik karşı kaldırımdaki benimle konuşmak isteyen manyak kaltağın ne istediğini soruyor.
- No, it's just that we got far to go, and I... I won't have you boys blowing these in the Rambler.
- Hayır, yolumuz uzun ve sizin bunları Rambler'da öttürmenizi istemiyorum.
Wow. I mean, I knew when I got the nod for the engagement dinner you didn't have a ton of friends, but I had no idea it went that far.
Nişan yemeğinizde etrafta pek arkadaşın yoktu ama o kadar ileri gittiğini tahmin edemezdim.
He got lube on... - Why do you have that?
Makine yağı...
Look, we can't do that, all right? I got a kid, and you have your mother to take care of.
Bir çocuğum var ve senin de annenle ilgilenmen gerekiyor.
Do you... Do you still have that football? The Thunderbirds football that I got when I was a kid?
O futbol topu, ben çocukken aldığım Thunderbirds futbol topu, hala sende mi?
You keep the ones that we have got here.
Sen de burada kal.
But the middle, when you get to know everything about her, how scared she is of squirrels and hates parades and loves Handel's Messiah, is ashamed of her crooked toes and saw you through a very bad night when you felt you should've been a doctor doing something that mattered, and how she had the patience when you got trapped by the trappings, hoping you'd come around and see the light, and when you didn't, felt so lonely, she had no choice but to leave you in the dust and do something beautiful with her life you didn't have the brains to appreciate and when you went off and became a profligate idiot,
Ancak işin ortasında, onun hakkında her şeyi öğrendiğinde sincaplardan ne kadar korktuğunu, törenlerden nefret ettiğini Handel'in Mesih'ini sevdiğini ve eğri parmaklarından utanmasını falan ve çok kötü bir gecenin ardından doktorun bu iltihapların hakkında bir şeyler yapmasını istediğinde ve sen kapanlara kıstırıldığında dahi sana karşı sabır gösterdiğinde elbet bir gün kendine gelip gerçekleri göreceğini umduğunda fakat bu asla olmayınca çok yalnız hissedip, seni terk edip hayatı hakkında güzel bir şeyler yapmaktan başka şansı yokken üstelik senin bunu takdir edecek kadar dahi beynin de yokken ve sen de çıkıp geri zekalı bir hovarda olmuşken o hâlâ yanlış kişi de olsa tek kişiye gönül vermişse ve üstelik belki de sen hayatının geri kalanını barışmak için harcayınca sırf bir zamanlar buna değdiğini bildiği için sana ikinci bir şans verecektir.
Listen, have you heard about that German that got killed?
Dinle, şu öldürülen Alman'ı duydun mu?
This is something you're gonna have to deal with if you want to be floor manager, you got that?
Bölüm müdürü olmak istiyorsan bu tür konuları nasıl halledeceğini öğrenmen gerek, anlaşıldı mı?
I got it. By signing here, you acknowledge that we have acted entirely in your best interest.
Burayı imzalayarak sana baştan sona en iyi şekilde davrandığımızı kabul etmiş oldun.
I thought since you got in here so easily, that you'd have a plan.
Sanırım bu kadar kolay kurtulacağımızı düşünmedim.
You may have seen the sex video that got leaked.
Hayır, basına sızan porno kasedini görmüş olabilirsin.
Have you got some kind of intimate thing with that stomach pump, Tammy?
Midenin yıkanmasını çok mu seviyorsun Tammy?
I have here that you and Kara got married a little over a year ago, huh?
Kara'yla evleneli bir yılı geçmiş galiba.
This is supposed to be a place where you don't have to pretend like you've got it all together or that you don't have any problems.
Bu tam olmak istediğimiz yermiş numarası yapmak zorunda olmadığımız bir yer olmalı ya da herhangi bir sorunumuzun olmadığı bir yer.
Two years before that, you got chickenpox shots, which you only get in adulthood when you have a kid.
Bundan iki yıl önce suçiçeği aşısı oldun ki bu çocuğun varsa yetişkinlikte olunan tek aşıdır.
That's great. We got you two days, so you can have a good rest. Thank you.
İyice dinlenmen için de iki günü boş bıraktık.
Before it got butchered by the ratings board, there was this amazing shot where you saw the real girl doing the last moment that she could have trying to push the guy off of her.
Değerlendirme kurulu tarafından kesilmeden önce gerçek kızı gördüğünüz yerde, kızın son anda yaptığı ve oğlanı kendinden uzaklaştırmaya çalıştığı muhteşem bir sahne vardı.
Yeah, well, you know, her husband should have thought of that before he got in bed with Nicky Moscone.
Evet, şey, biliyorsun, kocası bunu Nick Moscone'yle yatağa girmeden önce düşünecekti.
Have you got any more of that pot on you?
Üzerinde daha fazla esrar var mı?
You've got that out of your system, have you?
Kendi evreninin dışında olduğunu kavradın, değil mi?
That is only possible here... you shouldn't forget that we arrived here as immigrants... and now we have found a place here... we've got our freedom... and its to protect this freedom that I'm doing all this..
Sadece burada mümkün... Şunu unutma bizler buraya göçmen olarak geldik... ve burada yerimizi bulduk... Özgürlüğümüz var... ve bu özgürlüğümüzü korumak için herşeyi yaparım..
- Have you got a hammer in that bag?
- Çantanda çekiç var mı? - Ne gariptir ki var.
Because you got all that money and you don't have a boat.
Çünkü o kadar paran var ama bir teknen yok.
You spring upon them the hoax that they- - they actually suddenly believe that they have got a payout from Dow, then an hour or two later they find it's untrue.
Öyle bir aldatmaca oynadınız ki, birden bire, Dow'dan yüklü bir miktar alacaklarına inandılar. Birkaç saat sonraysa bunun doğru olmadığını öğrendiler.
AND SO YOU'VE GOT TO DEVELOP A NICE COMMUNITY SO THAT THE POOR HAVE AN OPPORTUNITY TO LIVE IN AN ENVIRONMENT WHERE PEOPLE WORK, THAT THEY'RE PART OF THE AMERICAN DREAM.
Öyle bir komün kurmalısınız ki, yoksulların da işi olan onların da Amerikan rüyasının bir parçası oldukları bir fırsat yaratmalısınız.
Did... have you still got that purse?
Sen... çanta hâlâ sende mi?
They want to have a good time. and that's what you've got to try and put across.
İyi vakit geçirmek isterler, bu yüzden alnının akıyla işi becermen gerekir.
have you eaten yet 24
have you eaten 167
have you seen this man 54
have you ever seen 18
have you been here before 40
have you got it 61
have you seen my 26
have you been there 61
have you been 50
have you lost your mind 347
have you eaten 167
have you seen this man 54
have you ever seen 18
have you been here before 40
have you got it 61
have you seen my 26
have you been there 61
have you been 50
have you lost your mind 347