English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ H ] / He's done

He's done traduction Turc

5,790 traduction parallèle
It's no more than he's done to us.
Neden? Bize yapmadığı şey değil.
After he is done competing.
- Yarış bittikten sonra.
Honest, I had no other plan except making sure Mehar understood that whatever Lina's father had said or done, he couldn't marry her.
Dürüstçesi, Lina'nın babası ne yaparsa yapsın onunla evlenemeyeceğini Mehar'ın anlamasını sağlamak dışında başka bir planım yoktu.
I have to say, so far, he seems to have done everything he wanted to do, so I'm worried by the absence of an exit strategy.
Şu ana kadar, yapmak istediği her şeyi yaptı. Bu durumda bir çıkış stratejisi olmadığını düşünmek hata olur.
"he had a look of terror in his eyes, " like he had just done something awful.
Az önce çok kötü birşey yapmış gibi gözlerinde terör vardı.
These are the thousands of autopsies he's done.
Bunlar da onun yaptığı binlerce otopsi.
What if he's done something stupid?
Ya aptalca bir şey yaparsa?
No, no, no, he needs to pay for everything he's done to you and my city.
Hayır, hayır. Sana ve şehrime yaptığı her şeyin cezasını çekmeli.
He's done well there and I'd like his advice.
- Orada işleri yolunda gitmiş, onun da tavsiyesini isterim.
You know, he's done a pretty good job of keepin'the peace.
Aslında huzuru korumak bakımından gayet iyi.
- What's he done?
- Ne yaptı?
and he looks at her and says, "looks like I've done a fine job."
Adam kadına bakıp "görünüşe göre iyi iş çıkarmışım" demiş.
Vincent, I despise Gabe for what he's done, and I want to kill him, too, but I can't and neither can you because it's wrong.
Vincent, yaptıklarından dolayı Gabe'den nefret de ediyorum, öldürmekte istiyorum. Ama öldüremem, sen de öldüremezsin, çünkü bu yanlış.
You were right... from stopping me from going after Gabe. I wasn't thinking about us, I was just... thinking about killing him for everything he's done.
Haklıydın Gabe'in peşine düşmemem için beni durdururken ikimizi düşünmüyordum, sadece yaptığı her şey için onu öldürmeyi düşünüyordum.
He hasn't done a thing.
Hiçbir şey yapmamış.
Once this deal is done, you go back to being my lawyer, and he's out.
- Anlaşma tamamlandığında tekrar benim avukatım olacaksın, ve o oyun dışı olacak.
He should throw me out of the house, after all the things I've done to you, the way I've treated Mike.
Beni kapı dışarı etmeli. Sana yaptığım onca şeyden sonra Mike'a davranışımdan dolayı.
Where he is. " It's all done electronically.
Onunla elektronik ortamdan haberleşiyorlar.
Can't say I like what he's done with the place.
Bu dairede ne yaptığı ile ilgili bir şey söyleyemeyeceğim.
He's done.
- O gidecek.
Well, he's done real well.
İyi iş çıkarmış.
He wants to cross the "T" s, dot the "I" s, and be done with this deal, and so do I.
"T" lerin üzerini çizmek, "I" ların noktalarını koymak ve bu anlaşmayı bitirmek istiyor. Ben de öyle.
And what he's done for us the past few weeks...
Ve son birkaç haftadır bizim için yaptıkları...
Come with me... you haven't seen your brother in a long time... with all he he's done for you...
Benimle gelsene... kardeşini uzun zamandır görmedin... senin için yaptığı onca şeyden sonra...
Thanks, y'all, he's done.
Bitti.
He's obsessed, and my gut says he's not done.
SaplantıIı birisi, ve içgüdülerime göre işi daha bitmedi.
That's why it hurts so much when he throws you away when he's done with you.
Bu yüzden seninle işini bitirip attığında çok acı verir.
What the hell's he done now?
- Şimdi ne yaptı?
He's answering for what he's done.
Yaptıklarının bedelini ödüyor.
He's done nothing wrong.
Yanlış bir şey yapmadı.
After all he's done for Vega, all the lives he's saved, this is the way they show their gratitude.
Vega için yaptığı ve kurtardığı onca hayat sonrası minnetlerini böyle gösteriyorlar.
I'd say he's done enough of that already, Ms. Henson.
Bunu yeteri kadar başardığını söyleyebilirim, Bayan Henson.
No, he had done so many push-ups against our kitchen door that he sweated through his Oxford.
hayır, kapıya karşı o kadar çok şınav çektiki çok terledi.
It's like you said, if he was gonna contact me he probably would've done it by now.
Dediğin gibi, bana ulaşacak olsaydı şimdiye kadar yapardı.
Yeah, or maybe he's just done, or maybe it's like whatever he could do before, he can't do anymore.
Evet, belki de işi bitmiştir. Belki de önceden yapabildiklerini artık yapamıyordur.
Yeah, but if he's done this before, that means he's not a killer,
Evet, ama bunu daha önce yaptıysa katil değil demektir, öyle değil mi?
Yeah, but he's been done for child pornography though, right?
- Evet. Ama çocuk pornosundan itham edilmişti, değil mi?
That's all you've done ever since he disappeared - run away and pretend like it never happened.
O kaybolduğundan beri yaptığın tek şey bu. Kaç ve hiçbir şey olmamış gibi davran.
After everything he's done for you, everything we've all done for you.
Hem bizim hem de onun, senin için yaptığımız onca şeyden sonra.
So if he doesn't blow up during your interview, I have not done my job.
Yani görüşme esnasında tepesi atmazsa işimi yapmamış olurum.
- He's done.
- Bitirmiş.
Oh, he couldn't have done this. He's...
- Bunu o yapmış olamaz.
The things he's done... they'll stay with him.
Yaptıkları şeyler hep onunla kalacak.
He'll probably send you a copy as soon as he's done with it.
Taslakla işi biter bitmez sana gönderir. Tamamdır!
- After everything he's done for you.
- Senin için yaptığı onca şeyden sonra.
Forget what he's done to us ; he killed three dozen of your citizens that day.
Bize yaptıklarını geç, o gün 3 düzine vatandaşınızı öldürmüştü.
- Look, I know you think that he's done terrible things, but I also know you care about the truth.
- Bak James'in korkunç şeyler yaptığını düşündüğünü biliyorum ama gerçekleri de bilmek isteyeceğini düşünüyorum.
He's done with me.
Benimle işi bitti.
Then Joe Frazier sort of, in his mind, became representative of what he would say, you know, was going on in the world and what was being done wrong to blacks at that time.
Joe Fraizer sanki onun kafasında dünyada siyahların çektiği dertlerin bir simgesi haline gelmiş gibiydi. Onda bu sıkıntıları görüyordu.
It's in the lungs. He's done for!
Başaramayacak.
He acted like he knew me, like we'd done this before.
Beni tanıyormuş gibiydi. Sanki bunları daha önce yapmışız gibi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]