He's inside traduction Turc
2,117 traduction parallèle
Anyway, he can't be our man. He's inside - "life without possibility."
Zaten adamımız bu olamaz, içerde, "ömür boyu mahkumiyet" almış.
Not if he's already inside.
İçeri girmişse niye çalsın ki?
Manager says whenever he hears gun shots, he keeps everyone inside until the police arrive.
Müdürün dediğine göre, silah sesini duyunca, polis gelene kadar kimseyi dışarı salmamış.
Now, Tao thinks he might've paused outside Judy's building because someone keyed his car while he was inside.
Tao'ya göre, adamın Judy'nin evinin önünde beklemesinin sebebi, birinin, o içerdeyken, arabasını çizmesi.
Paralysis, insanity, psychic pain so profound... that he's locked inside himself for the rest of his life.
Felç, delilik hayatının geri kalanında içine kitlenmiş derin acılara maruz kalabilir.
Now, how in God's name do I know what the fellow looks like if he's inside a ship miles in the air?
Yahu tanrı aşkına, kilometrelerce uzaklıktaki uzay gemisinin içindeki adamı ben nasıl görebilirim?
He suspected they were buying small arms from a corrupt source inside the Navy.
Donanmadaki yozlaşmış birilerinden küçük silahlar aldıklarından şüpheleniyordu.
The only way to find out why he's nervous is to be inside with him.
Neden gergin olduğunu öğrenmenin tek yolu içeride olmak.
He's got the kid inside.
İçeride çocuk da var.
Somewhere inside this creature is a data storage unit, and now that he's alive, I'm going to find it.
Bu yaratığın içinde bir yerlerde veri depo ünitesi var. Artık canlı olduğuna göre onu bulacağım.
"After a staff meeting Ari threw a stapler at the wall and screamed at a fellow agent that he needed to'climb back inside his mother's vagina and cook a little longer"'?
"Personel toplantısından sonra Ari zımbayı duvara fırlattı ve bir temsilciye tekrar annenin vajinasına gir biraz daha piş diye bağırdı."
And now that I realize that... ( voice breaking ) he's lying on a table in there And my best friend's hands are inside his chest.
Şimdiyse o... o masada yatıyor, ve en iyi arkadaşımın elleri onun göğsünün içinde.
A shooter took down one of the doctors. We're not sure whether or not he's still inside. No, sir!
Silahlı bir adam doktorlardan birini vurdu ve adamın hala içerde olup olmadığından emin değiliz.
I could stay under and find out who he's targeting from the inside.
Gizli devam edip, hedefinin içeriden kim olduğunu öğrenmeye çalışabilirim.
Kid's inside. He's armed.
Çocuk içeride, silahlı.
He comes up with some ruse, talks his way inside, Then once he's familiar enough with the house, He knows he can come back and kidnap them
Bir bahaneyle evin içine giriyor, evi yeterince öğrenince kimseye görünmeden gelip kadınları kaçırabileceğini biliyor.
Something he may have done to get himself inside.
İçeri girmek için yapmış olabileceği bir şey.
He's either inside or close by.
Ya içeride ya da yakında bir yerde.
He's transmitting from inside the hall.
Salonun içinden veri gönderiyor.
He says your source inside the FSB has proven quite valuable to the cause.
FSB'nin içindeki kaynağın çok işe yaradığını kanıtlamış.
He's like one of those fish that swims around inside of a shark's mouth,
Bir köpek balığının ağzının içindeki, pislikleri temizleyen
Maybe--maybe he's inside or something.
Belki de içeriye falan girmiştir.
He's your inside man.
İçerideki adamınız o.
Votive candles. The good news is, he didn't light'em yet. Let's check inside.
Adak mumları. bu İyi haber karanlıkta değil en azından.
He found a trace of semen inside the victim's vagina and a finger print which he missed out in his initial autopsy.
Kurbanın vajinasında spermin yanı sıra ilk otopside gözden kaçırdığı parmak izleri bulmuş.
He's taken her back inside.
Kızı içeri geri götürdü.
First, if you're referring to William Epping, He's still inside this prison.
İlk olarak, William Epping'den bahsediyorsanız o hâlâ hapiste.
- Yeah, he's... inside.
Evet, o içeride.
It's better if he stays inside.
İçeride kalması daha iyi olacak.
And your guy on the inside... He's trustworthy?
Peki içerideki adamınız, güvenilir biri mi?
caught you murdering a woman inside The Gates... and all he's asking is that you follow the rules?
Seni bir kadını öldürken görmüş ve sadece istediği kurallara uyman.
He bought it on main street. Inside the Gates.
Gates'in içinde, ana caddeden bir yerden satın alınmış.
He's tranq'd up inside, and the Atroxium's ready for extraction.
İçeride baygın vaziyette. Atroxium da götürülmeye hazır.
He wants what's inside, he doesn't want me.
O içimdekini istiyor, beni değil.
Maybe we can build a case against him while he's inside.
Belki içerdeyken bir dosya oluşturabiliriz 5-7 günlüğüne adamını yakaladın.
I know you think the guy's innocent and everything, but if he invites you inside...
Adamın masum olduğunu düşündüğünü biliyorum. Ama seni içeri davet ederse...
He's just trying to get inside your head, Abbs.
Sadece kafanın içine girmeye çalışıyor, Abbs.
Oh, he is inside my head, Gibbs, and he's making himself right at home.
Oh, kafamın içinde, Gibbs, ve evde kendi doğrusunu yapıyor.
He did have an inside guy in prison dealing for him. Recently executed.
Geçenlerde idam edilmiş bir torbacısı varmış.
He's still inside of whatever's going on.
Her ne oluyorsa hâlâ onun içinde.
My master's soul was silently waiting inside Ciel Phantomhive's body for the right moment to awaken. he stole the body using his own eyeball.
Dekor değişmiş. Doğru! İç dekorasyonu koyu maviden gece mavisine çevirdim.
I swear he's there, inside.
Yemin ediyorum orada, içeride.
I'm not gonna waste your time - as you've probably gathered, we have a known Al Qaeda operative inside the United States, and a tidal wave of chatter that makes it pretty clear he's not here on vacation.
Zaten hepinizin bildiği bir şeyle zamanınızı harcamayacağım. Bildiğiniz gibi bir El-Kaide ajanı Amerika'ya giriş yaptı ve gayet açık ki bu adam buraya tatil için gelmedi.
He's burning inside, too!
O da içeride yanıyor!
Unless we can figure out which ship he's on, We are gonna lose one of the world's Most notorious arms dealers inside the United States.
Eğer hangi gemide olduğunu bulamazsak dünyanın en büyük silah kaçakçılarından birini Birleşik Devletler sınırlarında kaybedeceğiz.
Caffrey got past me. He's inside.
Caffrey geçti beni, içeri girdi.
But the locks had been changed, and he used a crowbar to get inside.
Ama kilitler değiştiği için kapıyı açarken levye kullanmış.
He's inside.
İçeride.
There's no way Patrick Doyle got in and out of the medical examiner's office unless he still has contacts on the inside.
Patrick Doyle'un hiç bir şekilde Adli Tabip odasına giriş çıkışı söz konusu değil. Tabii hala içeride bağlantıları yoksa.
He knew it inside and out.
Olayın içini dışını biliyormuş.
Yeah. He's inside.
Evet, şu an içeride.
inside 950
inside out 19
inside job 21
inside me 38
inside voice 18
inside you 29
insider trading 23
inside and out 54
he's so cute 178
he's my uncle 44
inside out 19
inside job 21
inside me 38
inside voice 18
inside you 29
insider trading 23
inside and out 54
he's so cute 178
he's my uncle 44
he's mine 293
he's my husband 167
he's dead 3015
he's so handsome 49
he's got a gun 260
he's doing okay 17
he's my baby 20
he's gone 2224
he's my brother 335
he's my best friend 106
he's my husband 167
he's dead 3015
he's so handsome 49
he's got a gun 260
he's doing okay 17
he's my baby 20
he's gone 2224
he's my brother 335
he's my best friend 106
he's an idiot 170
he's back 468
he's a doctor 159
he's my dad 94
he's my cousin 54
he's my man 22
he's so hot 26
he's a liar 128
he's coming for you 27
he's an architect 23
he's back 468
he's a doctor 159
he's my dad 94
he's my cousin 54
he's my man 22
he's so hot 26
he's a liar 128
he's coming for you 27
he's an architect 23
he's coming 800
he's a good boy 135
he's my hero 20
he's so beautiful 30
he's so little 16
he's awake 133
he's a 342
he's in the shower 29
he's all 26
he's a good boy 135
he's my hero 20
he's so beautiful 30
he's so little 16
he's awake 133
he's a 342
he's in the shower 29
he's all 26