He won't die traduction Turc
174 traduction parallèle
He won't hit me. If you die, Antonio, I'll kill myself.
Ölürsen Antonio, kendimi öldürürüm.
He won't die of heart failure As long as he remembers he has a rich brother.
Zengin bir kardeşi olduğunu unutmadıkça kalp yetmezliğinden ölmeyecektir.
He said, Mummy, you won't ever die, will you, Mummy?
Demişti ki : Anneciğim, hiç ölmeyeceksin, değil mi, anneciğim? - Ne tatlı.
Lately, he's even been drinking. He should have died a long time ago, but he's still all right and won't die any time soon.
Normalde, bu adamın uzun zaman önce ölmesi gerektiğini düşünürsünüz, ama durumu hâlâ iyi, daha çok yaşayacak gibi.
I'm sure he won't die if I leave him for one day.
Bir gün ayrı kalırsak öleceğini sanmıyorum.
Even someone wants to kill him and he won't die.
Öldürmek istesen bile, ölmez.
He won't let your son die.
Kocam oğlunuzun ölmesine izin vermeyecek.
Yes, he won't die if he lasts till dawn.
Evet, şafak vaktine kadar dayanırsa ölmeyecek.
He won't open the safe. Says he'd rather die.
Kasayı açmıyor.
But he won't die without them.
Ama birkaç gün gecikse ölmez. - Anlaşıldı mı?
And if he won't find a bed, he's going to die, that poor guy.
Ve bir yatak bulamazsa, zavallı adam ölecek.
Since Tyree won't fight, he will be one of the first to die.
Tyree savaşmayacağı için, ilk ölenlerden biri olacak.
Don't worry. He won't die.
Endişelenme, ölmeyecek.
- He won't even let us die.
Hakkını yememek lazım. - Maya nerede?
He won't die here
o burda ölmeyecek!
- Don't worry, he won't die.
- Merak etmeyin, ölmeyecek.
Tommy won't forget us. You'll get a shot if he don't die.
Tommy seni yaşadığı süre unutmaz.
Why won't he die?
Neden ölmüyor?
We'll be partners! You'll never be your own boss. He won't die for another 200 years!
Ortak olabiliriz!
He will die, he will die One of us will die but it won't be me.
O, ölecek. Ölecek. Bu dünyada ikimizden biri mutlaka ölecek.
He won't die. He is now like a silkworm spinning a cocoon around himself.
acaba... ölmeyecek!
If you won't help him, he'll die
Yardım etmezsen, ölecek!
And he won't die.
İyi, ölu değil.
Tell me he won't die.
O ölmeyecek.
He won't die and won't be eaten, but he'll never find his way back home.
Tamam, ölmeyecek, yem olmayacak ama asla evin yolunu da bulamayacak.
He won't die so easily.
O ölmeyecek ve buraya gelecek. Bundan eminim.
You won't die unless He wants you to.
O istemezse ölmezsin.
I have this idea if I'm sitting there and I'm talking, he won't die.
Eğer orada oturur ve konuşursam, o ölmez diye düşünüyorum.
He won't let the little girl die
Küçük kızın ölmesine izin vermez.
He won't die.
Bir şey olmaz.
He is so weak, when I undo the voodoo He won't be able to take it and will die.
bu durumdayken, bırakırsak... dayanamaz ölür!
How do you know he won't be your friend until the day that you die?
Bu adamın öleceğin güne kadar arkadaşın olarak kalmayacağını nereden biliyorsun?
If we keep him moving, he won't be discharged, then he won't die in some rooming house somewhere.
Hastanede kalması için onları devamlı başka servislere yatırmamız gerekiyor.
He won't die.
Ölmeyecek.
Don't worry, he won't die.
Merak et, o ölmeyecek.
He won't let me die.
Ölmeme izin vermeyecek.
The risk is that it won't work, and if it doesn't, he'll die.
Risk sadece işe yaramaması. Ve yapılmazsa zaten ölecek.
He won't let me die.
Ölmeme izin vermiyor.
I told you. He won't let me die.
Size ölmeme izin vermediğini söylemiştim.
Now he makes me suffer because he won't let me die.
Şimdi de, ölmeme izin vermeyerek bana acı çektiriyor.
He won't let you die.
- Ölmene izin vermiyor.
He kills our wives and children, but he won't let us die.
Eşlerimizi ve çocuklarımızı öldürdü ama bizim ölmemize izin vermiyor.
Now, everybody relax, and he won't die.
Herkes sakin olursa o ölmez.
He won't die unless he wants to.
İstemediği sürece ölmeyecektir.
He dares not die until he knows they won't pull the whole thing apart as soon as he's dead.
Kral, ölümünün ardından her şeyi yerle bir etmeyeceklerinden emin olup huzur içinde ölmek istemektedir.
I'll hold back enough so that he won't die!
Daha fazla beklersem o ölmeyecek!
And he won't die. I know, I killed him once and he isn't dead.
Ve ölmüyor. Bunu biliyorum çünkü onu bir keresinde öldürdüm ve ölmedi.
If we don't set it he'll die. lt won't heal.
Yerine yerleştirmezsek ölür. İyileşmez.
He may faint, but he won't die.
Bayılabilir ama ölmeyecek.
- He won't die, will he?
- Ölmeyecek değil mi?
He won't eat. If he stays in here, he'll die within days.
Burada kalırsa, bir kaç gün içinde ölecek.
he won't be long 18
he won't wake up 17
he won't come back 18
he won't be there 16
he won't talk to me 33
he won't get far 29
he won't bite 22
he won't stop 34
he won't go 16
he won't leave me alone 16
he won't wake up 17
he won't come back 18
he won't be there 16
he won't talk to me 33
he won't get far 29
he won't bite 22
he won't stop 34
he won't go 16
he won't leave me alone 16
he won't listen to me 40
he won't hurt you 37
he won't 538
he won't tell me 18
he won't do it 41
he won't leave 16
he won't mind 28
he won't be back 17
he won't listen 30
he won't come 42
he won't hurt you 37
he won't 538
he won't tell me 18
he won't do it 41
he won't leave 16
he won't mind 28
he won't be back 17
he won't listen 30
he won't come 42
he won't say 32
he won't talk 40
he won't be 27
died 275
diego 372
diesel 55
diet 45
dies 46
dietrich 40
dierdre 28
he won't talk 40
he won't be 27
died 275
diego 372
diesel 55
diet 45
dies 46
dietrich 40
dierdre 28