Die young traduction Turc
509 traduction parallèle
Lucky Harald to die young.
Şanslı Harald, genç öldü.
Good Americans usually die young on the battlefield.
İyi Amerikalılar genellikle genç yaşta cephede ölür.
Those women die young.
Genç öldü.
Are yu sure they all die young?
Hepsinin genç öldüklerine emin misin?
Did he die young or old?
Genç ya da yaşlı öldü mü?
All poets whatever age they may seem to others, die young.
Başkalarına hangi yaşta görünürlerse görünsün, bütün şairler genç ölür.
And have you never wondered why so many of them die young?
Birçoğunun neden gencecik öldüğünü hiç merak ettin mi?
I'm gonna live it up and die young!
Kısa, heyecanlı bir yaşam bana uyar!
Nicky told me that the good die young, and that's why Daddy died.
Nicky dedi ki, iyiler genç ölürmüş. Babam o yüzden öldü.
So it's better to die young, when there's still time left... to recover and live again.
O yüzden, yeniden başa dönüp, yaşamak için henüz vakit varken ölmek daha iyidir.
The good die young, and people like you come back.
İyi insanlar genç yaşta ölür, senin gibiler de böyle geri döner.
But what the hell you want to do, die young?
Ne halt ediyorsun, genç yaşta ölmek mi istiyorsun?
But it's prophesied that he'll die young and hated by his own people.
Ama onun genç yaşta öleceği ve halkı tarafından nefret edileceği öngörülmüştü.
You looking to die young? 'Cause you can do it inside in lock-up or outside with this wanna-be gang ban er stealing cars crap.
Çünkü bu işi böyle grup halinde araba çalmaya devam ederek her an becerebilirsiniz.
The hottest stars are destined to die young.
Daha sicak olanlarinin ömrü nispeten daha kisa.
But they are born and die like us l must say, I wonder how caterpillars have their young
Ama onlar da bizler gibi doğup, bizler gibi ölüyorlar. Aslında ben de tırtılların gençlik dönemlerini merak ediyorum.
He did not die Friend, young friend
Arkadaşım... benim arkadaşımdı.
I do not, I'm too young to die!
Asılmak istemiyorum, ölmek istemiyorum!
He's young and he loves life, but he may die.
Genç ve hayata bağlı, ama ölebilir.
I would not die in Springtime When all is bright around And fair young flowers are peeping From out the silent ground.
# Bahar zamanı ölemem... # #... ışık kapladığında her yanı... # #... saf küçük çiçekler filizlenmeye başlar... # #... sessiz toprağın altından. #
The young men die.
Genç erkekler ölür.
What is he offering young men like Cola... men at the end of their rope... doomed to die of hunger... shackled like dogs on a chain?
Cola gibi, Acitrezza'da açlıktan bitap düşmüş ve ölmek üzere olan, zincirlenmiş köpek gibi çocuklara ne vaat ediyor?
Johnny's too young to die for nothing but cockeyed loyalty to his brother.
Ama Johnny çok genç. Ağabeyine sadakatten ölmemeli.
Because I am too old for many things, Samarra, but I am too young to die.
Çünkü pek çok şey için yaşlıyım, Samarra, Ama ben ölmek için çok gencim.
So young to die.
Ölmek için çok genç.
She's much too young to die
Ölemeyecek kadar genç
Oh, what a weeping shame to die so young and so fair.
Azgın bir kurbağa.
He must have been young to die.
Çok genç ölmüş olmalı.
There. under whip and chain and sun... he lived out his youth and his young manhood... dreaming the death of slavery... 2.000 years before it finally would die.
Orada, kırbaç darbeleri ve prangalarla, güneşin altında... ilk gençlik ve delikanlılık günlerini... köleciliğin yok oluşunu düşleyerek yaşadı. Ama bunun nihayet gerçekleşmesi için 2000 yıl daha geçmesi gerekecekti.
Pan American gibt die Ankunft des Clippers 306 aus London bekannt. Melanie, let me handle this young man.
Tatlım, bırak bu gençle ben ilgileneyim.
My dear young friend, what can it matter whether I die 10 or 20 minutes beyond that point when I shall die at any rate?
Genç dostum, zaten öleceksem öleceğim andan on ya da yirmi dakika önce ya da sonra ölmemin ne önemi var ki?
A few more years'delay, and Mademoiselle will die a young girl.
Birkaç yıl sonra, Matmazel genç bir kız olarak ölecek.
26 is awfully young to die, little prince.
26 ölmek için çok erken küçük prens.
Why do the young die?
Neden gençler ölüyor?
Rome cannot let us die. Our young Caesar will send us help.
"Sezarımız bize yardım gönderecek." diyordu.
I'm too young to die.
Ölmek için çok gencim.
Still, why should all those young men die in senseless wars?
Yine de, neden onca genç adam o saçma savaşlarda ölsün ki?
Even if you're an idiot, I don't see why you wanna die so young.
Her ne kadar aptal olsan da, bu kadar genç ölmek için niye acele ediyorsun anlamadım.
We will all die! The Controller is young and powerful.
Kontrolcü genç ve güçlü.
Hundreds and hundreds of young heroes fight and die for that inaccessible and unreal thing.
Yüzlerce genç cesur ve kahraman insan savaşıp ölür bu ulaşılamayan ve gerçek olmayan şey uğruna.
She's young and very beautiful, would you like her to die?
Henüz çok genç ve güzel, ölmesini ister miydiniz?
It does no good if the young clan members die.
Klanın gençlerinin ölmesinin bir faydası olmaz.
I don't want to die so young!
Genç yaşta ölmek istemiyorum!
I know I can't fool you. But I know I will die this time. You're so young, you have a future.
ne kadar zor olacağı umrumda değil seni kandıramayacağımı biliyorum ama beni idam edecekler sen ise daha gençsin, uzun bir hayatın var neden kendini harcıyorsun?
Because no cause is worth a poor, young guy having to die... like a dog.
Çünkü hiç bir dava, zavallı, genç bir adamın ölmek zorunda olmasına değmez... bir köpek gibi.
In a desperate blow it stops to hinder the last attack, Japan congregated one more time its young ones to fight and to die as its ancestor.
Japonya, umutuszca bir atılışla, nihai saldırıyı engellemek için bir kez daha gençlerini ataları gibi savaşmak ve ölmek üzere, göreve çağırdı.
I was sent there to die, but I was young and strong.
Ölmeye gönderildim, ama genç ve güçlüydüm.
Girl, pride is a deadly sin and you is too young to die.
Kızım, gurur ölümcül bir günahtır ve sen ölmek için çok gençsin.
Dear God... grant these young men... die in peace and quiet.
huzur içinde ölen... bu genç adamları bağışla.
Aren't we too young to die?
- Ölmek için yok genç değilmiyiz?
Here I am getting along in years and I'm about to die of a young person's disease.
B ¡ r taraftan yaslanirken... b ¡ r taraftan da gençlerde rastlanan b ¡ r hastaliktan ölüyorum.
young 1055
younger 104
young man 1667
young blood 22
young girl 46
young love 41
young one 29
young lady 1202
young master 235
young girls 24
younger 104
young man 1667
young blood 22
young girl 46
young love 41
young one 29
young lady 1202
young master 235
young girls 24
young guy 16
young fella 42
young and old 19
young fellow 27
young woman 79
young mr 18
young men 35
young sir 32
young women 31
young people 40
young fella 42
young and old 19
young fellow 27
young woman 79
young mr 18
young men 35
young sir 32
young women 31
young people 40