His eyes traduction Turc
5,746 traduction parallèle
His eyes are very blue.
Gözleri masmaviydi.
'If you strictly listen to the voice of Jehovah your God... and do what is right in His eyes and indeed give ear to His commandments and keep all His regulations I shall put none of the maladies upon you that I put upon the Egyptians ;
"Tanrınız Yehova'nın sözünü dikkatle dinler gözünde doğru olanı yapar buyruklarına kulak verir bütün kurallarına uyarsanız Mısırlılara verdiğim hastalıkların hiçbirini size vermeyeceğim çünkü size şifa veren Rab benim." dedi.
Trust me, I've seen it in his eyes.
- İnan bana, bunu gözlerinde gördüm.
I loved his eyes, but when I cut the tether, all I remember in them is betrayal, blame, stars...
Gözlerini sevmiştim. Ama kabloyu kestiğim zaman bana yaptıkları ihaneti hatırladım. Suçlamalar, yıldızlar...
I saw it in his eyes.
Gözlerine bayıldım.
Look at his eyes!
Gözlerine bakın!
He should've known because the minute she opened her legs, it made your eyes water, I mean, his eyes water.
bunu bilmeliydi çünkü kız bacaklarını açtığı anda, gözlerini yaşartıyordu, yani, onun gözlerini.
- His eyes are just like Deepu's!
- gözleri Deepu'ya benziyor!
His eyes.
Gözleri.
If you think about it, all those years, all the things that he saw with his eyes through those lenses.
Düşünsene, yıllar boyunca gözleriyle gördüğü her şey o lenslerden geçti.
I know a man's character by looking into his eyes.
Adamın kişiliğini gözlerine bakarak anlarım.
And I remember him crying his eyes out, but he never did give that kid up.
Gözlerinde yaş kalmayana kadar ağladığını hatırlıyorum. Ama asla o çocuğu ele vermedi.
You should have seen his eyes.
Gözlerini görmeliydin.
He won't shut his eyes!
Adam gözleri açık gitti.
And his eyes don't work.
Ayrıca gözleri görmüyor.
I'm gonna be his eyes on this.
Bu işte onun gözleri ben olacağım.
His eyes.
- Gözleri!
First, his eyes had to be clear.
Bir : Gözleri keskin olmalıydı.
I look into his eyes and they are red with blood like from Peter's ass.
Adamın gözlerine baktım ve gözleri Peter'ın götü gibi kan çanağına dönmüştü.
I stood in Will's shoes, looked through his eyes, and I saw death how I imagined he would see it.
Will'in yerine geçtim onun gözlerinden baktım ve ölümü gördüm onun nasıl görebileceğini hayal ettim.
Whoever sits on this carpet, closes his eyes and says the magic word'Tangu'may be transported through the air in an instant.
Bu halının üstüne her kim oturur, gözlerini kapatır ve sihirli kelime olan "Tangu" yu söylerse bir anda havada, bir yerden bir yere ışınlanıyor.
'The prince closed his eyes and said tangu.
Prens gözlerini kapattı ve Tangu dedi.
Oh, that is gonna bring tears to his eyes.
Gözlerinden yaş gelecek.
But Jackson already had his eyes on his next conquest, Sandra Panitch!
Ama Jackson'ın gözü bir sonraki fethi, Sanra Panitch'teydi.
That guy is so mired in Palestinian politics, he opens his eyes, they're still covered in shit.
Herif, Filistin politikasına batmış hâlde gözlerini açsa, hâlâ boka batmış hâlde olduklarını görüyor.
He wanted make this clear to us CLAY in his eyes wasn't more than whining babies.
CLAY'in onların gözüde oynayan bir bebekten fazlası olmadığını açıkça göstermekti.
I flicked my fingers in front of his eyes, and he didn't respond.
Gözlerinin önünde parmaklarımı şıklatmama rağmen tepki vermedi.
His lungs are clear. His eyes are blue. And he still likes his aftershave.
Ciğerleri temiz, gözleri mavi ve hâlâ bu tıraş losyonunu seviyor.
Look at his eyes.
Gözlerine bak.
I can still see him staring at me with so much hate in his eyes.
Gözlerindeki nefretle bana baktığını hâlâ görebiliyorum.
A guy shows up on my doorstep... with bloody knuckles and tears in his eyes... you think I'm gonna turn him away?
Kanlı elleriyle ve gözlerinde yaşlarla bir adam kapıma geliyor sence onu geri mi çevirecektim?
I wanted to see the look in his eyes when he knew it was over.
Bittiğini anladığı zaman gözlerini görmek isterdim.
he blasts those beams out of his eyes, right?
Gözlerinden ışın atabiliyor, değil mi?
To save Blackbeard, damn his eyes.
Karasakal'i kurtarmaya, kör olasica.
He... he had this look in his eyes.
Gözlerinde bir bakış vardı.
With His eyes that never slumber
# #.giy pijamanı, kapat gözünü. # #
With His eyes that never slumber
# #.Benim parlak gözlerime. # #
I mean, you can see his eyes.
Gözlerini görebilirsin.
I've seen his eyes before.
Gözlerini daha önce görmüştüm.
They took his eyes.
Gözlerini almışlar.
His eyes were gouged out.
Gözleri çıkarılmıştı.
But he knew, you could see it in his eyes.
Ama biliyordu gözlerinde görebiliyordunuz.
He looks normal, other than the eyes and the breathing spiracle in his neck.
Gözler ve boynundaki hava deliği dışında normal görünüyor.
But in his own eyes, he is a coward and a deserter..... not in mine.
Ancak kendi gözünde korkak ve firari benim gözümde değil.
The fire goes right out and he takes his hand up and there's a flame shooting'up from his palm, and he just looks me in the eyes and goes... "Happy birthday."
Yangın çıktığında elini uzatıp avucunu alev topunun içine daldırıp gözlerini de bana dikerek "Mutlu yıllar" dedi ve üfledi.
Cover his eyes.
- Yap işte.
I'll be the last thing his bulging eyes see before he takes his long trip to the dark recesses of hell.
Cehennem çukuruna doğru başlayan yalculuğunda şişkin gözleriyle gördüğü son şey olacağım.
Looking at everyone with his beautiful big eyes
Şunun güzel, büyük burnuna baksanıza..
You can hurt a man ; you can cause him torments to make him damn the eyes of God ; but you can't really torture him until you learn his most intimate terrors, like I know yours.
Bir adamin canini Tanriya lanet edecek kadar yakabilirsin ona eziyet edebilirsin ama en derin korkularini ögrenene kadar ona gerçekten iskence edemezsin ve ben seninkileri biliyorum.
" Justice and your father's wrath... should he take me in his dominion... could not be so cruel to me as you, o dearest of creatures... would even renew me with your eyes.
" Adaletin ve babanın gazabı.. benden uzakta olduğun için, verdiği ızdırap kadar acımasız değil, varlıkların en sevgilisi, gözlerinle beni canlandır.
Think about it, we could be the first eyes cast upon his name in over 2,000 years.
Bir düşünün, 2000 yıldan fazla bir süredir onu gören ilk kişiler olabiliriz.
eyes 364
eyes on the prize 41
eyes on me 42
eyes up 51
eyes up here 21
eyes open 53
eyes on the road 42
eyes down 32
eyes here 16
eyes forward 43
eyes on the prize 41
eyes on me 42
eyes up 51
eyes up here 21
eyes open 53
eyes on the road 42
eyes down 32
eyes here 16
eyes forward 43