English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ I ] / I'm broken

I'm broken traduction Turc

2,264 traduction parallèle
You broke me. I'm broken.
Ne oldu?
You're gonna have to do the horse chores,'cause I'm broken.
Fırında makarna yaparken sızdınız.
That may be so, but while at the crime scene, I collected broken glass associated with the impact.
Öyle olabilir ama olay yerinde, çarpışmadan kaynaklanan kırık camlar toplamıştım.
If I wanted to, I wouldn't have broken up with her in the first place.
Eğer geri dönmek isteseydim, ondan ayrılmazdım zaten.
I think it's broken.
Sanırım kırılmış.
If that were me, I would have broken the bottle.
Ben olsam şişeyi kırardım.
I think your filter's broken though.
Gerçi filtren bozulmuş sanırım.
I've broken your confidence in me.
Bana olan güvenini kırdım.
Just trying to fly it off, but I think it may be broken.
Uçmaya denedim, ama sanırım kırılmış.
Zedd, I'm sorry about her husband, but from what you told us Cara was broken not just once but twice.
Zedd, kocası için çok üzgünüm ama bize anlattığın kadarıyla Cara bir değil iki kez kırılmış.
I do hope he doesn't end up with a broken one of these.
Umarım kalbi kırılmaz.
I was under the impression that you'd broken up.
- Hayır. Ayrıldığınız izlenimine kapılmıştım.
I believe this is some sort of sea turtle feces, a rusty paper clip, and the broken spine of a lionfish.
Bu da sanırım bir tür deniz kaplumbağa dışkısı, paslı kâğıt raptiyesi ve aslan balığının kırılmış bir omurgası.
- Oh... Come on, I'm sure you've broken a few hearts in your time.
- Oh... hadii, gençken az kalp kırmamışsındır.
I didn't hear, the storage bell is broken
Duymadım, depodaki zil bozuk.
I could break it off, but the repercussions- - well, better a broken engagement than a broken marriage.
Ayrılırdım ama yansıması - Nişanı atmak boşanmaktan iyidir.
I mean, I don't want to get married, but I've never broken up with anyone before.
Evlenmek istemiyorum ama daha önce kimseden ayrılmadım.
You are not the burnt and broken Shell of a man That I believed you to be.
Sen olacağına inandığım boş insan değilsin.
I searched the torso for subdermal bruising, any broken bones or fatal internal injuries to major organs and found nothing.
Gövdede deri altı morarma,.. ... kırık kemik ya da ölümcül iç kanama var mı diye araştırdım ama hiç bir şey çıkmadı.
I've already broken every rule in the book letting you in here.
Sizi içeri alarak kuralları hiçe saydım zaten.
Continue. Well, because having a broken heart's not bad enough, a month later, I lost the contract with my biggest distributor.
Kalbimin kırılmış olması yetmezmiş gibi bir ay sonra, en büyük dağıtıcı ile kontratım sonlandırıldı.
- I'm from a broken home.
Evim dağılmıştı. Hepsinin nedeni var.
I'm just a kid from a broken home.
Ben sadece dağılmış bir ailenin çocuğuyum.
I'm like a broken dishwasher.
Bozuk bir bulaşık makinesi gibiyim.
Okay, I have been so upset about your lost phone that I forgot to tend to my virtual horse's virtual broken leg, and I had to virtually shoot him in the head.
Senin telefonunu kaybetmene o kadar çok üzüldüm ki, sanal atımın,... kırılmış olan sanal bacağıyla ilgilenemedim,... ve sanal olarak onu kafasından vurmak zorunda kaldım.
Look, I'm going to start by saying that I have no right to be here, And I've probably broken a couple of laws Just finding you.
bak, burda bulunmaya hakkım yok diye konuşmaya başlayacağım, ve büyük olasılıkla seni bulabilmek için bir kaç kanunu çiğnemiş olacağım, ama yardımına ihtiyacım var.
I think I've broken a tooth.
Sanırım dişimi kırdım.
My heart was broken, and like a bitter, old picklepuss, I took it out on robosexuals everywhere.
Kalbim kırılmıştı, ve bu üzgün mutsuz halimle robocinselliğe her daim karşı çıktım.
I'm not broken. I'm not some psychodrama.
Ruhen zayıf düşmüş değilim.
When it affects our patient, it is. I'm not trying to fix something because my life is broken.
Hayatım kötü olduğu için bir şeyleri tamir etmeye çalışmıyorum.
But when I did, it was like... it was like I was broken... and Lucas fixed me.
Ama bunu yaptığımda, bu... Ben kırılmışım da Lucas beni düzeltmiş gibiydi.
Kids... The letter was a device I'd invented To remind myself why I'd broken up with somebody.
Çocuklar mektup, bir kızla neden ayrıldığımı bana hatırlatması için bulduğum bir yöntemdi.
- I am a professional. I have never broken during a performance, ever.
Hiç bir sahnem sırasında kopmadım.
While we were broken up, I slept with Oscar.
Biz ayrılmıştık, bende Oscar'la yattım.
I just stepped on broken glass.
- Ne oldu? Kırık cama bastım.
That I've taken advantage of your strength and your selflessness... And that I've... I've broken you somehow.
Senin gücünden, özverinden yararlandığımı ve seni bir şekilde kırdığımı düşünüyorum.
That's why I'm here... to see if I can repair what's broken with us, to meet Sarah...
Burada olma sebebim bu... Aramızda kopan şeyleri onarmak, Sarah ile tanışmak...
Even a broken bat can be quite effective, and I have played cricket for several years.
Kırık bir kriket sopası bile oldukça etkilidir. Ki ben yıllarca kriket oynadım.
I'm surprised she hasn't broken you yet.
Seni henüz çözememesine şaşırdım.
I've been devastated, I've been broken...
Harap oldum, yıkıldım...
It's just so frustrating, being in this place and having all this power, and then in the real world I'm nothing but some stupid, broken robot.
Burada böylesine bir güçle bulunduğum halde, gerçek dünyada basit ve bozuk bir robot olmak çok sinirimi bozuyor.
Even the crazy broken deer knows I'm Boog.
Kırık boynuz bile Boog olduğumu biliyor.
I made out with Krista Bloom in the 11th grade, when Denise and I were broken up.
Lise son sınıfta Denise ile ayrıldığımızda Krista Bloom ile birlikte oldum.
I am afraid my health is too far broken to be mended.
Korkarım ki, sağlığım artık düzeltilemeyecek kadar bozuldu.
I've broken Destiny's master code.
Destiny'nin ana şifresini kırdım.
Once I'd broken the code, I had access to the ship's complete archive.
Şifreyi kırdıktan sonra geminin bütün arşivine erişim kazandım.
I think the Farnsworth is broken.
Sanırım Farnsworth bozuldu.
Then I guess you could have figured out the way you live with a broken heart.
O zaman, sanırım kırık bir kalple yaşamanın bir yolunu bulmanız gerekecek.
I played with two broken ribs because of you.
Senin yüzünden iki kırık kaburga kemiğiyle sahaya çıktım.
The Michael I knew would have left a trail... of twisted, broken bodies lying in his wake.
Benim tanıdığım Michael, arkasında darmadağın olmuş cesetlerden bir iz bırakırdı.
He has a broken leg, which I'm paying for, I promise.
Sadece bacağı kırıldı. Tüm masraflarını ben karşılayacağım, söz veriyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]