I'm playing traduction Turc
5,830 traduction parallèle
See, I don't like the game Rowena's playing at.
Rowena'nın oynadığı oyundan hoşlanmadım.
I'm kind of playing hooky for the rest of the afternoon.
Bu saatten sonra büroya gitmeyeceğim.
I know you think she's playing on my affections, but I truly believe...
Benim duygularımla oynadığını düşündüğünü biliyorum... Ama aslında inandığım...
- No, I'm not playing.
- Hayır oynamıyorum.
- I'm not playing you anything.
- Geçen gün duyduğumdan beri aklımda.
- I'm not playing it.
- Çalmayacağım.
Yeah, I decided to come home for a few days, but then I ran into Sean, and we ended up playing Xbox till like 4 : 00 in the morning.
Eve birkaç günlüğüne gelmeye karar verdim ama sonra Sean'a bir uğradım ve sabah 4'e kadar Xbox oynadık.
- [screeches] - Mildew, I have to say I never thought I'd see the day You'd be playing nanny to a nursery of dragons.
Mildew, itiraf etmeliyim ki ejderhalarla dolu bir yerde onlara bakıcılık yaptığını göreceğimi sanmazdım.
[scatting ] [ chaotic klezmer music playing] All I have are my grandma's old klezmer records, And I still haven't quite figured out
Elimdeki tek şey büyükannemin eski geleneksel düğün müzikleri ve hala tam anlamıyla nasıl ritimleri senkronlayacağımı çözemedim ama yine de fena değil, değil mi?
I mean, I always heard you were good. But, man... playing us this whole time, conning me, Coulson.
Yani iyi olduğunu hep duyardım ama bunca zaman bizimle oynamak, beni kandırmak, Coulson'ı da.
I should have been the one playing detective at Kessler's.
Kessler'in evine gizlice giren ben olmalıydım.
I've been playing by the rules, but the game is rigged.
Kurallara göre oynadım ama bu oyun hileli.
I'm not playing this game with you.
Seninle bu oyunu oynamayacağım.
I'M PLAYING AGAINST YOU.
O rakibin.
I feat bad he's having the crap beaten out of him in holding, but I'm playing this smart.
Onun içinde kendini dövme isteğini tutmaya çalışma saçmalığını yenmeyi başardım,... ama bunu zekice oynamalıyım.
- Well, I'm not "playing" it. - Oh.
- Bir şey oynadığım yok.
No, I'm just playing with you
Hayir, ben sadece seninle oynuyorum.
I think it came out while we were playing, and I have to find it'cause it's the earrings my boyfriend gave me for... our...
Sanırım oynarken düşürdüm ve onu bulmak zorundayım.
- Hey, I'm not playing dummy.
- Mankencilik oynamıyorum. - Kahretsin.
I can't front a band without knowing what we're playing?
Ne çaldığımızı bilmeden gruba öncülük yapamam.
I'm not playing this game, Mr. Gibson.
Bu oyuna dahil olmayacağım bay Gibson.
And not only that, I have written these scripts so that everybody knows exactly what they're playing.
Sadece o da değil, senaryoları bile yazdım... -... böylece kim hangi rolü oynayacağını bilecek.
I'm playing a teenage runaway who hitchhiked her way to the Big Apple in search of her dreams.
Ben hayallerinin peşinden New York'a otostop çekerek gitmeye çalışan... -... genç bir modeli canlandırıyorum.
I just thought we were role playing, uh, injured lady and paramedic who likes to hook up with injured lady.
Rol yapıyoruz sandım, yaralı kadınla sevişmek isteyen bir sağlık görevlisi ile yaralı kadın.
I tell my husband I'm "playing squash" because I don't want him to know I'm coming here.
Kocama Skuaş oynadığımı söyleyeceğim, çünkü buraya geldiğimi bilmesini istemiyorum.
Of course I find you here, not at the jail investigating this new witch, not with Mercy Lewis, but here, alone, playing with your blasted toys.
Seni burda bulduğuma hiç şaşırmadım, Şu yeni cadıyı hapiste sorgulamaktansa, Mercy Lewisle olmaktansa... burada, tek başına saçma sapan oyuncaklarınla oynuyorsun.
I'm not playing.
- Yutmayacağım.
Ah! I am not playing house with a human.
Bir insanla evcilik oynamayacağım.
Are they playing any games I invented?
Benim icat ettiğim oyunları da oynuyorlar mıdır?
Thank you, Andrew, but fun or not, playing music is something I like to keep private, along with my family, my conversations, and my whereabouts at all times.
- Sağ ol, Andrew, ama eğlenceli olsun olmasın müzik yapmak bana özel kalsın istediğim bir şey tıpkı ailem, konuşmalarım ve herhangi bir zamandaki konum bilgim gibi.
I'm tired of you kids always being indoors and playing video games.
Sürekli evin içinde atari oynamanızdan sıkıldım.
This was the day I started to like playing inside.
O gün evde oynamaya başladığım gündü.
I'm not playing your game, Kurutsu.
Oyununda yer almayı planlamıyorum.
I'm not playing, man.
Oyun oynamıyorum.
I was my age when I started playing it.
Benim yaşımdayken oynamaya başlamıştım.
Now, since I'm sure you're presenting as my lawyer so this conversation can't be recorded, my burning question is, for whose team are you playing?
Avukatım olduğunuza emin olarak bu konuşma kaydedilemeyecektir aklımı kurcalayan soruyu sorayım : kimin takımında oynuyorsunuz?
I-I am in my... my dream show, playing my dream part, and I'm not going to turn my back on that, I'm sorry.
Hayallerimin gösterisinde, hayallerimin rolünü oynuyorum.
And that's the story of why I never suggested role-playing again.
İşte bu da size bir daha rol yapalım demeyeceğimin hikâyesi.
M-m-me and Junior are playing catch in the yard one day and... and suddenly I start talking to a figment of my imagination while my child chases a ball into the street.
Bir gün ben ve ufaklık bahçede oynuyoruz çocuğun topu caddeye kaçtığı sırada... ben... ben birden bir halüsinasyonla konuşmaya başlıyorum.
I left word for the ADA on the case. - Playing both sides?
Bölge Savcısı Ofisine davayla ilgili mesaj bıraktım.
But what if all I've done was just throw a few more people into the gears while playing God?
Ama ya tek yaptığım Tanrı'yı oynarken bir kaç insanı daha çarkların arasına kaptırmaksa?
- I'm playing poker.
- Poker oynayacağım.
I know... I know that I forget about appointments sometimes, and I leave my clothes around the apartment, and I get distracted playing video games, but that doesn't mean I'm a joke.
Biliyorum bazen randevularımı unutuyorum kıyafetlerimi etrafta bırakıyorum....... ve video oyunları oynarken dikkatim dağılıyor.
Listen, Zoe, I'm not playing here, okay?
Dinle Zoe, burada oyun oynamıyorum, tamam mı?
I'm gonna call the next stop on my book tour and tell'em Don Todd is playing through.
Kitap turumdaki bir sonraki mekanı arayıp, Don Todd oynamaya devam ediyor diyeceğim.
Take it easy, I'm just playing!
- Sakin ol. Sadece şaka yapıyorum!
I'll stop playing Betty if you stop playing a killer.
Sen katil rolünü bırakırsan ben de Betty rolünü bırakırım.
I'm not playing around.
Dünkü çocuk yok karşında.
And, you know, I was thinking about playing Fanny night after night after night, and I honestly...
Fanny'i gece gündüz çalışacağımı düşünüyorum.
So, I will be playing the role of Rachel.
Ben Rachel rolünü oynayacağım.
I'm not playing, bro!
Taşak geçmiyorum!
playing 440
playing games 28
playing hard to get 22
playing video games 17
playing cards 21
i'm proud of you 850
i'm pretty good 48
i'm pretty sure 173
i'm pumped 23
i'm pretty tired 21
playing games 28
playing hard to get 22
playing video games 17
playing cards 21
i'm proud of you 850
i'm pretty good 48
i'm pretty sure 173
i'm pumped 23
i'm pretty tired 21
i'm pregnant 951
i'm pissed off 37
i'm pissed 75
i'm proud 31
i'm perfect 45
i'm packing 31
i'm pretty 39
i'm positive 260
i'm practicing 23
i'm prepared 28
i'm pissed off 37
i'm pissed 75
i'm proud 31
i'm perfect 45
i'm packing 31
i'm pretty 39
i'm positive 260
i'm practicing 23
i'm prepared 28
i'm phil 28
i'm proud of us 16
i'm paying 69
i'm paul 45
i'm praying 24
i'm proud of it 27
i'm pretty busy 17
i'm pathetic 49
i'm pre 24
i'm peter 53
i'm proud of us 16
i'm paying 69
i'm paul 45
i'm praying 24
i'm proud of it 27
i'm pretty busy 17
i'm pathetic 49
i'm pre 24
i'm peter 53