I promise you that traduction Turc
2,750 traduction parallèle
I promise you that... but I won't lie to you
Orası kesin. Ama sana yalan söylemeyeceğim.
He smelled real enough, I promise you that.
Çok fena kokuyordu orası kesin bak.
I promise you that.
Buna emin olabilirsiniz.
I promise you that you will live forever.
Sonsuza kadar yaşayacağına söz veriyorum.
Charlotte, I... I know this is hard for you to hear right now, but I promise you that when all of this is over, you're gonna understand.
Charlotte, şu an bunu duymak sana çok zor gelecek biliyorum ama seni temin ederim ki tüm bunlar sona erince beni anlayacaksın.
- I promise you that.
- O orospuçocuğundan korkmam ben.
I promise you that.
Sana söz veriyorum.
I promise you that it does.
Sana söz veriyorum.
I promise you that whoever hurt you will not win.
Söz veriyorum sana bunu yapan kişi kazanmayacak.
Taking Jessica's life may have been easy for you, but living with it... that's gonna be hell, I promise you.
Jessica'nın hayatını almak senin için rahatlatıcı olabilir ama bununla yaşamak, senin için bir cehenneme dönecek, söz veriyorum.
I promise you, he's using a burner that he's changing up every few months.
Sana söz veriyorum ki o adam bir brilör kullanıyor ve her dakika vitesi arttırıyor.
I can promise you that.
Bunun sözünü verebilirim.
I can't be friends with you, Meera, but don't worry I will never cross any line, and for that I don't need to make any kind of promise to God
Seninle arkadaş olamam, Meera, Ama merak etme, benim tarafımdan asla çizgi geçilmeyecek. ve bunun için Allah'a söz vermem gerekmiyor.
I just want you to promise me that if you ever find yourself running things, that you'll make me queen.
- Eğer bir gün işin başına geçersen beni kraliçe yapacağına söz vermeni istiyorum.
If you help me get in touch with the ones that sold her to you, and I promise to turn your baby here, into the best porn star money can buy.
Eğer sana onu satanlarla bağlantıya geçmeme yardım edersen sana bu bebeği paranın satın alabileceği en iyi porno yıldızına dönüştüreceğime dair söz veririm.
So if I tell you something, will you promise that you won't judge me?
Sana bir şey söylersem, beni yargılamayacağına söz verir misin?
If you promise I won't get in trouble for stealing that meth lab stuff.
Çaldıklarım için başımın belaya girmeyeceğine söz verirseniz olur.
But I promise you... I can and will build a team that meets your needs.
Ancak sizi temin ederim ki ihtiyaçlarınıza uygun bir ekibi kurabilirim ve kuracağım da.
I will let you blast all the after-hours seger you want if you promise me you will stop hanging out at that bar.
Eğer o barda takılmayacağına dair söz verirsen sana bir iyilik yapabilirim.
I made a promise to someone that I won't kill you.
Birine seni öldürmeyeceğime dair söz verdim.
I had to promise that you wouldn't be involved so he'd agree to help.
- Yardım etmeyi kabul ederken bu olaya dahil olmayacağına dair ona söz verdim.
Just that I can't promise that everyone will be quite so pleased to see you back.
Sadece, dönüşüne herkesin çok sevindiğini söyleyemeyeceğim.
I promise you there won't be a single story that grabs you in the way that this one will.
Size söz veriyorum, sizi bunun etkileyeceği şekilde etkileyecek tek bir hikaye bile olmayacaktır.
I can't promise to protect you, it was wrong to promise you that.
Seni korumaya söz veremem, sana bunu söz vermek yanlış olur.
And in return I will promise you immunity from prosecution, I will keep you out of jail, and I'll make sure that your kids have their mother to put presents under the tree.
Karşılığında da, seni kovuşturma dışı tutup hapisten uzak tutacağıma ve anneleri olarak, ağacın altına hediyelerini koyabileceğine söz veriyorum.
It's just a temporary reprieve, and I promise that I will only kill you with kindness and not with biscotti.
Bu geçici bir şey. Sana karşı sadece nezaket göstereceğim.
If my brother you paid $ 10,000 you will promise me that I will not be killed?
Eğer kardeşim sana 10.000 dolar verirse beni öldürtmeyeceklerine söz verir misin?
I promise you, I do not see you that way.
- Sana söz veriyorum, seni öyle görmüyorum.
I'm-I'm now the guy that made you break your promise to Jesus?
Seni İsa'ya olan sözünden döndüren adam mı?
Yeah, but... You have promise that all that horrific stuff I think I remember about you is just false memories?
Evet ama senin hakkında hatırladığım tüm o korkutucu hatıraların yanlış olduğuna söz ver.
I told you that I was not going to disturb you again but that's the last time, promise.
Seni bir daha rahatsız etmeyeceğimi söylemişdim ama bu son, söz.
Put that ball in there, I promise I will leave you.
Şu topu şuraya sok, söz ayrılacağım senden.
Charlotte, I like that you've taken control of this problem, and I need you to promise me that you'll stay on this track.
Charlotte, bu sorunu kontrol altına alman hoşuma gidiyor ve bana bu yolda devam edeceğine dair söz vermen gerek.
Carol, you know I can't promise that.
Carol, biliyorsun ki buna söz veremem.
I'm gonna bring Wyatt to next week's session, but you guys have to promise me that you are not gonna be weird.
Wyatt'ı haftaya seansa getiririm ama tuhaf olmayacağınıza dair söz vermelisiniz.
I want you to promise that no one will ever drop a penny.. .. at any of the religious places.
Size söz veriyorum, artık hiç kimse, din için tek kuruş para vermeyecek.
I need you to promise that you won't say anything about what just happened.
Senden neler olduğu konusunda hiçbir şey söylemeyeceğine dair... söz istiyorum.
I promise on Goddess Sunkulamma, with 1000 homes in that village, if you find in which home your Ammu is, your dead father's wish would come true.
tanrıça Sunkulamma, özerine söz veriyorum. bu köyedeki 1000 evden, Ammu hangi evde olduğunu bulursan.
I got to check on milo first, and then I promise, tonight, that we are gonna, you know...
Ama ondan sonra söz veriyorum. Bu akşam biz biliyorsun işte.
I mean, Father, we can promise you that we'll raise our children with a strong set of values.
Çocuklarımızı güçlü değerlere sahip olarak yetiştireceğimizin sözünü verebiliriz.
Remember when I was thirteen and you took me to that grown-up lunch and you... You made me a promise to allow me to be me.
Hatırlıyorum da, 13 yaşındayken beni yetişkinler yemeğine çıkarmıştın ve bana bir söz vermiştin ;
I can promise you that Gus Fring is dead.
Gus Fring'in öldüğüne söz verebilirim.
You made me promise on my children's lives that I guaranteed your safety.
Güvenliğini garanti etmem için çocuklarımın başı üstüne yemin ettirdin.
I can promise you that.
Bunu garanti ederim.
But any promise... That I ever made about you... About how you were...
Ancak seninle ilgili verdiğim tüm sözlere örneğin ömrümü tamamlayan son parça olduğunla ilgili olana bugüne kadar sadık oldum.
My love. Do you remember how I made you promise me that you'd let me die before you?
Sana benden önce ölmeyeceğine söz verdirdiğim günü hatırlıyor musun?
I can promise you that.
Söz veriyorum.
And I want to promise you, Rusty, and everyone else here, I will never hit you like that again.
Sana ve buradaki herkese söz veriyorum Rusty sana bir daha asla öyle vurmayacağım.
How can I trust that you will keep your promise?
Sözünü tutacağına nasıl güvenebilirim?
Oh, oh... okay, t-that's horrible, but I promise you, I am fine.
Peki, bu korkunç ama güven bana, iyiyim ben.
When I came back from Mexico I made you a promise... That I would do whatever it takes, to make this thing work.
Meksika'dan geri döndüğümde sana işleri yeniden yoluna koymak için ne gerekiyorsa yapacağımın sözünü vermiştim.