Inflatable traduction Turc
213 traduction parallèle
An inflatable raft.
Şişirme bot.
Unfortunately for us, however, dinghy sailors don't carry inflatable life-rafts in their dinghies.
Ancak, ne yazık ki dingilerde denizcilerimiz hiç şişme bot bulundurmazlar.
They're inflatable waders.
Şişirilebilir tulum.
Inflatable waders.
Şişirilebilir tulum.
Well, I tested the inflatable waders this morning. How did they work?
Şey, Bu sabah şişirilebilir tulumu test ettim.Nasıl gitti?
And my Luger pistol, my cyanide pills and my inflatable Batman suit.
Luger tabancam, siyanür haplarım, şişirilen Batman kostümüm de yanımda.
Ladies and gentlemen, We give you Ken Buddha and his inflatable knees.
Sayın seyirciler huzurlarınızda Ken Buddha ve şişme dizleri.
A life-size inflatable doll, guys!
O şişme bebekti... Araba yanınızdaydı...
I don't think the inflatable doll will care one way or the other.
Öyle ya da böyle olmuş, şişme kadının umurunda olacağını sanmıyorum.
Love suicide, by an exploding inflatable doll!
Aşk nedeniyle intiharmış, şişme kadını patlatmış!
I am... an inflatable doll...
Ben bir şişme kadınım...
Sounds like an inflatable doll!
Şişme kadın gibisin!
Fortunately, Professor Balls... took refuge behind a new shipment of inflatable goiters... which cushioned the force of the explosion.
aslında, Profesör Balls'un... yeni getirtmiş olduğu şişme kalplerin arkasında olmamız... bombanın etkisini azalttı.
Inflatable goiters?
Şişme kalpler?
Unless your date's inflatable.
Partnerin şişme kadın değilse tabii!
The guy who, uh, tied up the inflatable.
Şişme botu bağlayan şu adam...
As always in Japan, one admires the fact that the walls between the realms are so thin that one can in the same breath contemplate a statue, buy an inflatable doll, and give the goddess of fertility the small offering that always accompanies her displays.
Japonya'da insan, her daim, alanlar arasindaki ayrimin inceligine hayran kaliyor o kadar ki, bir solukta bir heykel üzerine düsünüp, sisme bir bebek satin alip bereket tanriçasina ufak bir sunuda bulunabilirsiniz, ona vitrinlerinde sürekli eslik edenlerden...
He left the yacht voluntarily, alive, on an inflatable raft that he had hidden away before we set sail.
Yattan kendi isteğiyle, canlı olarak ayrıldı şişme salda biz gemide gezmeden önce gizlenmişti.
WEERD : Yes, sir, you'll be flying in style in this twin-engine craft fully equipped with its very own inflatable rubber ducky.
Evet bayım, bu çift motorlu tam aksesuarlı şişirilebilir ördeğiyle birlikte.
- "Inflatable Surprises Catalogue."
- "Şişirilebilir Sürprizler Kataloğu".
It's an inflatable house.
- Haydi ama.
And someday there'll be college football, And department stores, And a parade with a giant inflatable underdog.
Ayrıca ileride kolej futbolu, bölüm hikayeleri, ve devasa şişirilmiş mazlum gösterileri olacak.
I thought I might send away for an inflatable date.
Şişme bir sevgiliye yollayabilirim diye düşündüm.
An inflatable clown to play with in the pool.
Havuzda oynaman için şişme palyaço.
Just remember that the inflatable women over there blow up on the left side.
Oradaki şişme kadınların sol taraftan şiştiğini unutma da.
It's inflatable.
Uçakta kullanırsın. Şişiyor.
If you were drowning and I threw you a life preserver you think you could tell me if it was an inflatable?
Boğuluyor olsan ve sana cankurtaran simidi atsam şişirilebilir mi söyleyebilir miydin?
Ah, just get one of those inflatable women.
Ah, şu şişme kadınlardan al bir tane.
Oh, we had another fight over the inflatable bath pillow.
Patlamaz banyo yastıklarıyla kavga ettik.
There's an inflatable bath pillow that Mother and I both enjoy.
İkimizin de sevdiği şişme bir banyo yastığı var.
I didn't recognize it without that inflatable sheep.
Şişme kuzuları olmayınca anlayamadım işte.
But this time it's not about that giant inflatable Dos Equis bottle.
Ama bu sefer, o şişme Dos Equis şişesi hakkında konuşmayacağım.
She's the one in the TV room with the inflatable seahorse around her waist.
Onu mutlaka görürsün. Televizyon odasında, belinde şişme denizatı olan kadın.
But I mean, more like inflatable furniture or Last Supper TV trays. Or even this bowling shirt.
Ama benim kastettiğim, açılan mobilyalar ya da Son Akşam Yemek Televizyon tepsisi, hatta bu bowling gömleği.
Not just the inflatable kind. A real live girl.
Hem de şimdiye kadar tanıdığım en güzel kızla.
Did you break up with the inflatable one?
Korkarım ondan da ayrılmak zorunda kalacaksın.
Your Honour, was this mannequin inflatable?
Bu oyuncak bebek şişirilebiliyor mu, efendim?
"There's that smart girl who almost'chem'd'herself to death inside the inflatable funhouse."
"İşte şişme eğlence yerinde neredeyse kendini zehirleyerek öldürecek olan zeki kız."
Why? They got caught trying to steal the giant inflatable panda from the car lot.
Bir arabadan büyük peluş panda çalmaya çalışırken yakalandılar.
Inflatable slide - I'm in charge of that.
Şişme kaydırağı açmakla yükümlüyüm.
I'll get an inflatable mattress and 2 bottles of rum and paddle out into the pacific.
iki şişe rom alıp... atacağım kendimi pasifik okyanusunun ortasına.
- Inflatable mattress...
- Şişme yatak...
You want to take a seat in the inflatable chair?
Yanmayan iskemleye oturmak ister misin?
If you want to get him something inflatable, make it a blonde.
Eğer ona şişirilmiş bir şey vermek istiyorsan, git ona şişme kadın al.
Weighed down and tied to something inflatable which had been pierced with an arrow, yeah? Yes, sir.
Bağlanmış bir şekilde ve yanında da bir okla delinmiş bir cisimle, değil mi?
It's a big, exciting, huge inflatable cock. God...
Büyük, heyecan verici, devasa bir şişme penis.
I'd only have spent it on a huge inflatable cock.
Hepsini dev şişme penislere harcardım zaten.
Tell me he's got pumps in the closet, or an inflatable Scorvian, or Winona
Bana onun klozete pompaladığını söyle, ya da şişme bir Skorviyalı ya da Winona ile uğraştığını
WE HAVE AN INFLATABLE MATTRESS AND A SPARE KEY.
Şişme yatağımız ve yedek anahtarımız var.
- We hate dating. The inflatable man's dead.
Randevulardan nefret ediyoruz.
Instead, I sleep with an inflatable doll and have clients who suck toes.
Büyük aile yaşantısı. Büyük iş yaşantısı.