Is more like it traduction Turc
857 traduction parallèle
But that's a big word, "innocent." "Stupid" is more like it.
Ama "masumiyet" büyük laf. "Aptallık" demek daha doğru.
This is more like it, breakfast in bed.
Tabii ya yatakta kahvaltı...
Well, this is more like it. That other place was a creep joint.
Diğer yer tam bir deli kovuğuydu.
This is more like it.
Böylesi daha iyi.
Now, this is more like it, fellas.
Böylesi daha iyi beyler.
Well, now, gentlemen, this is more like it.
Evet beyler, böylesi daha iyi oldu şimdi.
Well, that is more like it!
Bu daha iyi.
Forty-five is more like it!
45 desen daha iyi olur.
_ Three and a half is more like it.
- Üç buçuk daha uygun olur.
This is more like it.
Burası daha iyi.
- This is more like it, huh?
- Burası daha uygun, değil mi?
Lurid is more like it.
Parlaklık demek istiyorsun.
This is more like it, dolt.
Bu daha iyi, salak.
Two or three is more like it.
İki üç gün desek daha doğru.
Famous is more like it.
- Hayır daha çok ününüz.
This is more like it.
Chiefs'i savaş alanında görmek beni çok sevindirdi, deyim yerindeyse. Şimdi daha iyi.
Incredible is more like it.
Evet. İnanılmaz demek daha doğru olur.
Now this is more like it.
Bunu daha çok sevdim.
- Now, this is more like it.
- İşte bu benziyor.
- What is it? - Émile, I hate to trouble you like this but the butcher refuses us any more credit.
- Emile, seni bu şekilde rahatsız etmekten nefret ediyorum ama artık kasap bize veresiye yazmak istemiyor.
Seems like the longer I live, the more there is of it.
Yaşadığım sürece daha çok geç kalacak gibi görünüyor.
This jacket svelte is made of felt But it feels more like a mat
Bu ceket keçeden Ama görüntüsü keçiden
"And here let me say that the weather is more like cricket weather - it's stopped raining."
" Şunu söylemek lazım ki hava kriket oynamaya uygun.
- And I'd like more sympathy now that you see how tough it is. - Sympathy?
Bu işin ne kadara zor olduğunu gördüğüne göre daha çok anlayış bekliyorum senden.
So I go up to Little Fawn Lake... thinking all the time I don't like this case any more... and what I like least about it is Adrienne Fromsett.
Böylece Little Fawn gölüne gittim... Aklımdan sürekli, artık bu davadan hoşlanmadığım düşüncesi geçiyordu. En az hoşuma giden kısmı da, Adrienne Fromsett'ti.
It is more like a winter of the mind.
Daha çok zihinlerdeki bir kış mevsimi gibidir.
It is far more likely that, in madam's presence they feel like ambassadors.
Bana kalırsa daha çok, sizin yanınızda kendilerini büyükelçi gibi hissetikleri içindir.
However, with a million refugees from China in Hong Kong now, and more arriving each day, it is like looking for a needle in a haystack. And more arriving each day, it is like looking for a needle in a haystack.
Ancak, Hong Kong'da şu an Çin'den gelen bir milyon mülteci ve hergün daha çok ulaşanlarla, bu iş samanlıkta iğne aramaya benziyor.
I think you will find it properly terrifying... but like the other plays of our series, it is more than mere entertainment.
Büyük ihtimal korkunç bulacaksınız fakat diğer bölümler gibi, eğlenceden daha fazla şey ifade ettiğini göreceksiniz.
If... if i sit out there in the darkness, then the whole world is dark, and i'm more a part of it like that, not just... one grotesque, ugly woman with a bandage on her face
Karanlığın içinde oturacak olursam, tüm dünya karanlık oluyor. Onun daha çok parçası oluyorum. Yüzü bandajlı, tuhaf ve çirkin bir kadın oluyorum.
And though it is with some regret that I finally satisfy the greed of my relatives I nevertheless do devise and bequeath that my entire estate be divided equally between my fourth cousin, George Crossfield in order that he no longer need borrow from his clients'funds my niece, Rosamund Shane in order that she may support her husband in the style to which he would like to be accustomed to my nephew, Hector Enderby, in order that he may be able to afford to hunt every day, rather than once a week thereby providing more opportunity for breaking his neck and finally, my sister, Cora Lansquenet out of gratitude that she stayed out of the country for 30 years and didn't bother me.
".. her ne kadar akrabalarımın aç gözlerini doyurmak beni üzüyorsa da, bütün mal varlığımın aşağıda ismi bulunanlar arasında eşit olarak dağıtılmasını vasiyet ediyorum : Kuzenim, George Crossfield'e, artık müşterilerinin fonlarından ödünç almaktan vazgeçsin diye. Yeğenim, Rosamund Shane'e, kocasının pek heves ettiği zevk ve sefa alemini kolayca sağlaması için.
It's more like a Holy Rollers meeting every minute.
Bu iş giderek çığırından çıkıyor.
Since when did it take more than one Danby to take care of a thing like this?
Ne zamandan beri bir iş için birden fazla Danby gerekti?
It discovers there's another system like itself Realizes that we don't know, tells us about it but knowing a little is not enough, it wants to know more.
Aynı kendi gibi bir sistem daha olduğunu keşfediyor ve bunu bizim bilmediğimizi fark edip bize söylüyor ancak bu kadar az bilmek ona yetmiyor ve daha fazlasını öğrenmek istiyor.
But it's not all work and for relaxation they like nothing more than a day's fishing.
Ama her şey iş değil. Dinlenmek için en sevdikleri şey, balığa çıkmak.
No, I don't believe this is gout, it is more like rheumatism.
Hayır, bunun gut olduğuna inanmıyorum, daha çok romatizma gibi.
Hate is a good feeling, it's fiery and violent like love, only more so.
Nefret ise iyi bir duygudur, ateşli ve vahşi aşk gibi, yalnızca daha fazlası.
Is it going to be in and out of institutions like this though more in than out for most of you?
Burası gibi hapishanelere girip çıkıp duracak mısınız gerçi çoğunuz çıkamayacak ama?
This is no fish in aspic, it tastes more like strychnine.
Bu balık jölesinden başka her şeye benziyor.
Your look is more like nuclear fucking winter, and nobody wants it.
Bakışların daha ziyade nükleer bir kış gibi ve kimse bunu istemez.
Biology is more like history than it is like physics.
Biyoloji, fizikten ziyade sanki bir tarih dersi gibi.
Jupiter is made mostly of hydrogen and helium, just like the sun and had Jupiter been a few dozen times more massive the matter in it might have undergone thermonuclear reactions in the interior and Jupiter would have begun to shine by its own light.
Jupiter ağırlıklı hidrojen ve helyumdan oluşmuştur, ve Güneş gibi kat be kat büyük olsaydı içerdiği yoğunluk ile iç termo nükleer reaksiyonlar ile birlikte Jupiter de bir güneşe dönüşebilirdi.
I dislike pushy people I'd like more heart and wisdom I'm a father and a civil servant I think the most difficult thing is to live in accordance with one's conscience lt may sound banal, but it's very hard
Israrcı insanları sevmem. Sevgi ve bilgelik istiyorum. Ben bir baba ve kamu görevlisiyim.
There's more. "My grandpa is in a terrible state because you don't like the lady. " but he'll get over it, I'm sure. "
Bekle dahası var dedem çok kızgın hanımı sevmiyor ama geçer sanırım
- Please god... no one seemed to hit him, and yet, the ball squirted, just like magic... black magic, more like it, Danny... pass the ball... is there a black cat in the house?
- Allahım, yalvarıyorum... Kimse topa vurmamış. Sanki biri büyü yaptı vr topu düşürdü.
This is more like it.
Böyle daha iyi.
Now this is more like it already.
Böyle daha çok seviyorum.
The barometer is steady, and it looks like more of the same for your Memorial Day weekend.
.. hava tahminleri gösteriyorki bu durum.. .. hafta sonundaki kutlamalara kadar sürecek..
Knight's got trouble getting around the Caddy, but he barely made it. Two more cars flying over that Cadillac, our field is further reduced. And now it looks like...
Şimdi de kaza yapan Cadillac ileride yolu kapatmış durumda ve iki araba ona çarpıp takla atıyor!
It is more festive like this.
Böylesi daha şenlikli.
But the thing is, I like it. I want more.
Ama durum şu ki, beğendim, dahasını istiyorum.