It's always me traduction Turc
1,128 traduction parallèle
People always whisper it to the waiter, " Excuse me I'm sorry, you're gonna have to give me the doggy bag.
İnsanlar daima garsona doğru fısıldar : " Affedersiniz, üzgünüm, ama kalanları paket yapar mısınız?
If you ever want to tell me about it, the door to my office is always open.
Bana anlatmak istersen, ofisimin kapısı her zaman açık.
It's always seemed to me to be intoxicating, somehow.
Bir şekilde bana daima bir sarhoşluk verir.
That's how you always looked at me, isn't it...?
Beni hep bu şekilde gördün değil mi...?
Say that Faust will render his soul only at the end of 24 years after a life of perfect voluptuousness it being understood that during this time you will always attend me and supply me with whatever I require.
De ki Faust şehvetle geçen 24 yıllık bir yaşamdan sonra ve bu yaşam içinde her isteğinin yerine getirilmesi ve ne dilerse onu alması karşılığında ruhumu satacakmış.
Dear old things, as you know, I've always been proud that there's not a wedding ring between the lot of us. Over the passing of the years, it's beginning to distress me.
Sevgili eski şeyler, bildiğiniz gibi her zaman hiçbirimizde nişan yüzüğü olmamasıyla gurur duymuşumdur.
You've been really great with me, Leon... and it's not always like that. You know?
Bana karşı çok iyisin, Léon.... herkes böyle davranmaz, biliyor muydun?
You've always taken... everything that's important to me and wrecked it!
Sen daima herşeyi yokedersin...
She told me, that from now on I could always have it.
Bana tepeye her çıkışımda sütünü verebileceğini söyledi
Always did have me a... mind for names, all the good it done me.
İsimleri hep hatırlamışımdır. Pek de bir faydası olmadı.
It's always me who is scolded by Professor Fuyutsuki when you are late for a meeting.
acil durum. bırak şunu Kaptan Katsuragi.
- It's what she always wanted. - What if he forgets all about me?
- Bunu her zaman istemişti.
Every time that I do something, I get it wrong and somebody's always laughing at me.
Ne zaman bir işe kalkışsam, elime yüzüm bulaştırıyorum, ve hep birileri bana gülüyor.
i've one good characteristic i'm a pessimist so i always imagine the worst always to me the future is a black hole we have talked about fear if i fear something it's the future it frightens me
Gerçekten çok iyi bir özelliğim vardır : Ben bir kötümserim. Böylece daima en kötüyü düşünürüm.
Like you said, I never start a conversation unless I know where it's going... but I always leave a little room for someone to disappoint me.
Senin de söylediğin gibi, nereye gideceğinden emin olmadığım bir sohbete girmem ama hayal kırıklıklarına her zaman hazırlıklıyımdır.
"Couldn't you second-guess yourself sometimes instead of me always having to do it?"
"Ara sıra kararını sorgulasan da hep ben yapmak zorunda kalmasam?"
It's always amazed me how you can elevate and demean in the same sentence.
Beni hep şaşırtıyorsun. Aynı cümle içinde hem yüceltip hemde alçaltabilmen.
It's very hard on me to have you always fighting.
Sizin sürekli kavga etmeniz çok zoruma gidiyor.
It's just an observation, of course but it's always seemed to me that you've never been comfortable with it.
Tabii bu sadece bir gözlem. Ama bana her zaman, o unvandan hiçbir zaman memnun olmamış gibi göründün.
It's always, "Bring me my purse."
Asla bakamazsın. Her zaman ; çantamı getir derler.
It's those girls that I always come in here with. They're trying to use magic against me.
Buraya birlikte geldiğim kızlar bana karşı büyü yapıyorlar.
It's just that you could always push that button in me.
Sadece sen her zaman bendeki o düğmeye basıyorsun.
Broke the dear woman's heart when it turned out I was tone-deaf, but she was always on at me to be careful with my hands.
Müzik kulağımolmadığı ortaya çıkınca değerli kalbi kırıldı, ama ellerimi iyi kullanmam konusunda hep dikkat etti.
But with Amado you know, he's always had difficulty reading and me being a teacher and caring about those things, it's like a betrayal.
Ama Amado... okumakta hep güçlük çekti, ben de öğretmen olduğum... ve böyle şeylere önem verdiğim için bu bana ihanet gibi bir şey oldu.
Do you think God's punishing me for vanity, or is it always that way?
Sizce Tanrı beni kibirim yüzünden cezalandırıyor mu? yoksa her zaman böyle midir?
With me it's always different.
Bana gelince her zaman farklı oluyor.
How do you always know it's me?
Ben olduğumu nasıl anladın?
That's why my father always taught me to respect nature,'cause it has no respect for you.
Babam her zaman, doğanın sana saygı duyması için sebebi yoktur ama sen ona saygı duymalısın, derdi.
It's always looked good on me though
Gerçi bana da çok yakışırdı.
Sun's always shinin'But it's never for me
Güneş hep parlıyor Ama asla benim için değil
Make no mistake about it, my friend, it is a gift from me to you, so you'll always remember us.
Yanlış anlama dostum. Bizi hep hatırlaman için benden sana bir hediye.
Come on, Nisha, it's time for your flight. I always told Rahul that there could never be another dancer like me.
Rahul'a asla benim gibi bir dansçı bulamayacağını söylerdim.
The summer vanishes all at once and it always amazes me, maybe because since I've come here it's always been like a holiday.
Yaz bir anda kayıplara karışıyor. bu her sene beni çok şaşırtıyor, belki de buraya geldiğimden beri, kendimi bir tatildeymiş gibi hissettiğim için.
It's always seemed to work pretty well for me.
Bu düzen, her zaman işime yaramıştır.
Believe me, it's always difficult... but once the transition's been made... and the older generation's taken care of, in most cases, things go back to normal.
İnan bana, her zaman zordur... ama geçiş bir kere yapıldı mı... ve yaşlı jenerasyonla ilgilenildi mi, çoğu zaman işler normale döner.
You are lucky, man Your wife is apologizing... In over forty years of my marriage... it's always been me who ends up apologizing
Şanslısın çünkü karın özür diliyor... 40 yıldır evliyim ve daima ben özür diledim
That's been always very important to me and... it gives me a sense of freedom.
Benim için daima çok önemli olmuştur ve bana özgürlük hissi vermiştir.
I just had to do a show right here and it's brilliant to do it in Times Square because there's always a bunch of people who can hang around and watch me talk complete rubbish.
Tam burada bir gösteri yapmak zorundaydım. Ve bunu Times Meydanı'nda yapmak mükemmel, çünkü burada devamlı takılan insanlar olur ve beni saçma sapan konuşurken dinlerler.
And he thought it was me because he has always loved my thighs.
Ve seni ben sanmış. Benimkileri çok beğenirdi.
Are you always this arrogant, or is it just me?
Herkese bu kadar küstah mısındır, yoksa sadece bana mı?
You know, it's not always me.
Biliyor musun, sorun her zaman ben değilim.
You always say, "Let's talk," and then you throw it to me.
Hep konuşalım diyorsun sonrada, bana atıyorsun.
You know, Frasier, every year you and Niles, you go overboard trying to find these great presents for me, and, you know, I gotta be honest, it's always made me uncomfortable.
Her yıl sen ve Niles, bana harika hediyeler alarak işi abartıyorsunuz. Açıkçası bu beni rahatsız ediyor.
You know, my daddy always told me it's gonna get a lot worse before it gets better.
Babam hep derdi : "biraz kötüye gitmeden, iyiye gitmez."
My mother's dates were always bringing me presents... in their feeble attempts to win me over, but it never worked.
Annemin flörtleri bana daima hediyeler getiriyordu,.. ... kalbimi kazanmak için basit girişimlerdi bunlar, ama pek işe yaramıyordu.
It's always me.
- Her zaman bendim zaten
In fact, I..... well, I encourage you to always, er... challenge me when you feel it's appropriate.
Aslında gerek duyduğunuzda her zaman fikirlerime karşı çıkmanızı isterim.
You, me, we're exactly the way we've always been and I am SO tired of it!
Sen, ben, ikimiz de her zaman olduğumuz gibiyiz ve ben bu durumdan çok sıkıldım.
Ah, well, tell me something, Mr. Hobson. How is it you always seem to manage to turn up at the moment du crise, as it were.
Söyler misiniz Bay Hobson nasıl oluyorda, şimdi olduğu gibi kriz anlarında ortaya çıkıp olayı halletmeye çalışıyorsunuz?
Bishop Brennan is always threatening to send me somewhere unpleasant and this time I think he just might go through with it.
Sıradaki sürgün yerimi düşünüyordum. Piskopos Brennan beni sürekli bir yere yollamakla tehdit eder.
Do you think it's possible there might be someone out there who's as good... or, dare I say it, better than you? Yes, of course it's possible, but you always said it rested on me.
Sen dışarıda senden daha iyi yada neredeyse seinin kadar iyi biri olabileceğini düşünüyor musun?
it's always there 23
it's always been you 39
it's always you 16
it's always something 28
it's always been there 23
it's always a pleasure 23
it's always good to see you 18
it's always the same 117
it's always like that 28
it's always like this 28
it's always been you 39
it's always you 16
it's always something 28
it's always been there 23
it's always a pleasure 23
it's always good to see you 18
it's always the same 117
it's always like that 28
it's always like this 28
it's always the same thing 20
it's always about you 25
it's always 69
mexico 335
metro 61
merci 624
menu 31
melanie 499
merida 43
metres 235
it's always about you 25
it's always 69
mexico 335
metro 61
merci 624
menu 31
melanie 499
merida 43
metres 235