It's there traduction Turc
68,354 traduction parallèle
There's only one thing for it.
Bunun için tek bir şey var.
- It's there!
- İşte orada!
Be it sacrilege to say so, I believe there be miracles after all.
Bunu söylemek kutsal şeylere saygısızlık olsa da, nihayet mucizelere inanıyorum.
It's not as if there's any urgency to be rid of her.
Ondan kurtulmak için acele etmemize gerek yok.
I want to help you, kid, but it's got to be the full 50, or else... There's nothing I can do.
Sana yardım etmek istiyorum evlat ama 50 binin tamamı olmak zorunda yoksa yapabileceğim hiçbir şey yok.
It's on my account, so there's no limit.
Benim hesabıma bağlı, o yüzden limiti yok.
Well, if there's anything here to find, it's gone now.
Eğer burada bulacak bir şey varsa, şimdiye gitmiştir.
There's no point in complaining about it.
Şikayet etmenin bir anlamı yok.
There's still blood on it.
Üstünde hâlâ kan var.
And then, um... Well, you know, a little whisper here, a little shadow there, and then one day, it was just... kapow!
Sonra küçük fısıltılar duyulmaya, küçük gölgeler belirmeye başladı.
What's left of me in there, that's how it ends.
Sonunda bizden geriye kalan içerideki oluyor.
Okay, there's gonna be lots of blood, so it'll be hard to see.
Çok fazla kan olacağı için görmek zor olacaktır.
Uh, you know, maybe in another life, there's nothing messing us up and nothing getting in the way of us giving this thing a chance, but, uh... doesn't look like it's this one.
Belki başka bir hayatta bizi rahatsız eden farklı meseleler olmaz ve ilişkimize şans vermemizin önüne hiçbir şey çıkmaz. Fakat bu hayat, o hayat değil.
But now that she's gone, that firm is gonna turn upside down, and I don't want you there when it does.
Ama şimdi o gitti şirket altüst olacak ve bu olurken seni orada istemiyorum.
Then you're even less prepared to be a leader than I thought, because your partner's out there coming after my firm, and you don't even know it!
O zaman yöneticiliğe düşündüğümden daha az hazırmışsın çünkü ortağın şirketimin peşinde ve bundan haberin yok!
Well, now that you mention it, before you hand over your reins, there's something you can do to cement the future of this firm.
Bundan bahsetmişken ipleri vermeden önce şirketin geleceğini sağlamlaştırmak için yapabileceğin bir şey var.
It's, right inside that office right there.
Şu sağdaki ofis.
- They wanna kick her out to get out of rent control, and now that we've missed the deadline, there's nothing we can do about it.
Kira denetiminden kurtulmak için tahliyeye çalışıyor süreyi de kaçırdık yapabileceğimiz bir şey yok.
And you're gonna want it to have as much love as it possibly can, and that means having a good relationship with its father, because there's nothing more important than family.
Ama senin de bebeğin. Çocuğun olabildiğince seni sevmesini isteyeceksin bu da onun babasıyla iyi ilişki kurmandan geçiyor çünkü aileden daha önemli bir şey yoktur.
How's it going out there?
Nasıl gidiyor?
I tried to leave you half of everything and... If there's anything you still want, you just come and take it.
Her şeyin yarısını sana bırakmaya çalıştım, ama hâlâ istediğin bir şeyler varsa gelip alabilirsin.
And there's nothing we can do about it.
Durdurmak için hiçbir şey yapamazsın.
Damn it, my son's in there!
Lanet olsun, oğlum arabada!
It's just lucky I was there.
Şans eseri oradaydım.
It's been 3 weeks since you shifted there
Siz taşınalı 3 hafta oldu.
Trust you? It's humiliating. My kids are out there, man!
Kucuk dusecegim. cocuklarim burada!
Like it or not, she runs oldies night, and there's nothing more fun.
Sev ya da sevme, nostalji gecesini o yapıyor ve daha eğlencelisi yok.
But it's right there in the name.
Adı üstünde.
Oh, it's... still not there yet.
Hâlâ tam olmadı.
And there's not enough for the both of us, so I'm just gonna take it.
İkimize yetmez, o yüzden ben içeceğim.
Oh, there we go. It's okay.
Başladık.
I don't wanna hear how it was a one-time thing, like there's something special about a rehearsal studio.
Nasıl tek seferlik bir şey olduğunu, prova stüdyosuna has özel bir durum olduğunu duymak istemiyorum.
It's not in there.
Orada değil.
- It's right there.
Hissediyorum.
Two, there are plenty of people who work here whose only job is to get cabs, and three, get it yourself, Claritin D-bag.
İki, burada işi taksi çağırmak olan bir sürü insan çalışıyor ve üç, kendin çağır, Claritin D kafa.
There's precedent and you know it.
Emsalleri var gayet iyi biliyorsun.
Louis, if this woman needs to know she's special to us, there's more than one way to do it and Harvey's not the only one you can bring.
Louis kadın özel hissetmek istiyorsa bunun başka yolları da var. Harvey tek yol değil.
If there's one thing Tulip O'Hare can do, it's look after herself.
Tulip O'Hare'in iyi bildiği bir şey varsa o da başının çaresine bakmaktır.
It's just sitting there empty.
Orada boş boş duruyor.
If there's one thing I know, trust me, it's that.
Bildiğim bir şey varsa o da budur.
Yeah, well, you stand there with a straight face and try to sell this like it's your choice.
Evet orada ciddi bir suratla durup sanki bu senin tercihinmiş gibi davranıyorsun.
It's exciting, there could be a cure.
Heyecan verici. Tedavisi olabilir.
There's this guy who claims to have it. Name's Anton.
Kitabın elinde olduğunu söyleyen Anton diye biri var.
I opened it expecting to find ice cream and instead there was a dead guy with a look on his face like I surprised him.
Dondurma bulmayı umarak açtım. Onun yerine, sanki ben onu şaşırtmışım gibi bakan ölü bir adam vardı.
If there's another Mount Weather out there, the Grounders will know about it.
Dışarıda başka bir Weather Dağı varsa Dünyalılar mutlaka biliyordur.
For what it's worth, there's nobody I trust more to do this than you.
Bir şey ifade eder mi bilmiyorum ama senden başka bu işi yapabileceğine güvendiğim kimse yok.
Okay, when you're dealing with workers in sex trafficking, in manual labor, in any area where there is a possibility of abuse, it's all about seeing the signs.
Tamam, cinsel ticaretle ilgili işçilerle uğraşırken, manuel işçilikte, istismar olasılığı bulunan herhangi bir alanda, hepsi işaretleri görmekle alakalı.
It's all there.
Hepsi orada.
I don't mean you, but it's fun that you're right there.
Seni kastetmedim ama burada olduğun için komik oldu.
It's like there's no more moisture left in my body.
Vücudumda nem kalmadı gibi.
I'll concede that spending all my time inside of a house with you scrawny code jockeys, the Incredible Shrinking Hendricks, and whatever the fuck Jared is here may have blunted my conventional masculinity a hair, but it's always been there.
- Kabul ediyorum. Bütün zamanımı sizin gibi sıska kodcularla geçiriyor olabilirim. Muhteşem Küçülen Hendricks, ve ne bok olduğu belli olmayan Jared da burada.
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48