It matters traduction Turc
3,176 traduction parallèle
If it matters so much to you.
Madem senin için bu kadar önemli.
I don't think it matters to you whether we get the money or not.
Paramızı alsak da almasak da senin umrunda olduğunu sanmıyorum.
It matters not, Doctor.
Sorun değil Doktor.
I don't think it matters what I believe.
Benim neye inandığımın hiç bir önemi yok.
- Not that it matters. lt doesn't matter.
- Fark edeceğinden değil. Fark etmez.
Of course it matters.
Elbette önemi var.
It matters, a good heart.
İyi kalpli olmak önemlidir.
It matters.
Bu önemli.
I've trusted you, I did everything you asked me to, and none of it matters.
Sana güvenmiştim, benden istediğin her şeyi yaptım, ve hiçbiri işe yaramadı.
It matters to get the work right and to get it right now, and that's all that matters, because that's what lasts, and you think you have all the time you need to learn and grow and create?
Bu yaptığın iş dışında bir şeyin önemi yok. Kalıcı olan tek şey, yaptığın bu iş. Öğrenmek ve yaratmak için yeterince zamana sahip olduğunu mu düşünüyorsun?
I wanted to believe that I was in love with you in the way that it matters.
Kendimi sana âşık olduğuma inandırmaya çalıştım.
This matters to me as much as it matters to you.
Bana ne ifade ediyorsa, sana da aynısını ifade ediyor.
It matters to us that an innocent man is about to be charged for Marty O'Connor's murder.
Marty O'Connor cinayeti yüzünden masum bir adam tutuklanabilir, bu yüzden anlatacakların ona yardım etmemizi sağlayabilir.
I'm not sure it matters if it was real or not.
Gerçek olup olmaması bir şeyi değiştirir mi bilmiyorum.
It matters what you think.
Senin ne düşündüğün önemli.
It matters to me that it is not the children.
Umarım çocuklarla değildir.
Not that it matters.
Fark ettiğinden değil tabii.
You break every rule when it matters enough, Papa. lam the evidence.
Yeterince önemli olunca her kuralı çiğniyorsunuz baba. Bunun kanıtı benim.
I mean, not that it matters now.
Demek istediğim, şuan bunun bir önemi yok.
It matters, yeah.
Evet, önemli.
It looks like it matters to you.
- Senin için önemi varmış gibi.
Sort of looking... like it matters.
Galiba... önemliymiş.
It matters to someone.
- Bazıları için var.
It matters that you carry it.
Önemli olan onu taşıyabilmendir.
But what you're not seeing, and what I didn't really see until recently is, none of it matters.
Ancak anlamadığın şey şu, ben de daha yeni anladım. Hiçbirisi önemli değil.
'Cause this isn't about whether Peter Rumancek gutted those girls which, if it matters,
Çünkü konu Peter Rumancek'in o kızları deşmesi değil.
Not that it matters.
Önemli olduğundan değil.
Well, it matters because you keep telling us this affair meant nothing to you, but you can't stand still. You're nervous, and you're hiding something.
Fark eder, çünkü bu ilişkinin anlamı yok diyorsunuz ama sabit duramıyorsunuz gerginsiniz ve bir şey saklıyorsunuz.
Well... it don't make a bit of difference when the only one that matters doesn't.
O kişi beni sevmedikten sonra milyonlarca insan beni sevse ne değişir.
It's only... All that matters is if you're acting sincere.
İçten diliyormuş gibi yaparsan olur.
You got this job because whether the general public chooses to acknowledge it or not, voice over matters.
Bu işi aldın, çünkü halk farkına varsa da varmasa da seslendirme önemlidir.
She's so funny. Well, it was loads of fun for everyone. But, uh, Gus and I have to tend to some serious matters now.
Herkes çok eğleniyor, ama Gus'la çok ciddi bir konuyla meşgul olmalıyız, Rachel.
It's what you believe that matters.
Önemli olan senin neye inanıp inanmadığın.
- I can deal with the legal matters. You work it out with your God.
Sen de Tanrın ile sorunlarını çöz.
It is yours, Reid. Me, I have other matters to attend to.
Senin işin Reid, benim ilgilenmem gereken başka işlerim var.
It is not who you were at birth that matters but what you do with the time you are given.
Önemli olan doğduğunda kim olduğun değil sana verilen zamanda neler yaptığın.
It's only the band that matters, not Elis.
Eğer önemli olan grupsa ve Elis değilse.
It's only... all that matters is if you're acting sincere.
İçten diliyormuş gibi yaparsan olur.
When it comes to the matters you believe in, society is inconsequential.
İnandığınız meseleler karşısında toplumun görüşleri size vız geliyor.
If it even matters.
Fark eder mi?
It seems like you're talking to everyone in that family except for the one that matters.
Görünüşe göre o ailede önemli olan tek kişiyle konuşmuyorsun.
I don't think that it really matters, because whoever put that car in your garage has probably made copies.
Bunun önemli olduğunu sanmıyorum çünkü o arabayı oraya kim koyduysa onda muhtemelen bir kopyası vardır.
Couldn't do it when it matters, eh?
Ezik Nato kafa nato mermer
It hardly matters right now.
Haberim yoktu. Ne fark eder ki artık?
It's times like now that we see what really matters.
Gerçek hususun ne olduğunu görmenin tam vakti.
The petty things that we argue about and wish we could change about the other person, it... you want to know the only thing that matters?
Tartıştığımız ufak konuların değiştirmeye çalıştığımız huyların, hiçbirinin önemi yok. Tek önemli olan ne, biliyor musun?
- Oh... it's all that matters.
Çok önemi var.
All that matters is that, uh, I can't fix it.
Önemli olan bunu telafi edememem.
It's the fight that matters, Artie.
Önemli olan mücadele, Artie.
And that matters to you? It does, yes.
Evet, önemli.
It matters why you'd want to.
Önemli olan senin neden yapmak istediğin.
it matters to me 106
it matters not 21
it makes no sense 207
it makes me feel 18
it makes sense to me 16
it makes me happy 38
it makes sense 359
it makes me nervous 21
it makes me sick 76
it makes no difference 88
it matters not 21
it makes no sense 207
it makes me feel 18
it makes sense to me 16
it makes me happy 38
it makes sense 359
it makes me nervous 21
it makes me sick 76
it makes no difference 88