It took traduction Turc
24,570 traduction parallèle
No, no, it took over a minute to get up here by elevator.
Hayır, hayır asansörün buraya gelişi bir dakikadan fazla sürer.
Max, it took you three months and a palette of Cheetos to get over him.
Max, bu adamı unutman üç ay ve bir çuval cips kadar sürdü.
Sorry it took so long, but the lady in front of me paid for her Jujubes with a third-party check.
Önümdeki kadın aldığı jelibonun parasını üçüncü parti çeki yazarak ödemeye çalıştı da.
Sorry it took so long.
Geciktiğim için kusura bakma.
I mean, it took me a while to get used to it.
Benim de alışmam zaman aldı.
Sorry, it took a couple tries to get here.
Üzgünüm, buraya gelmek için birkça deneme gerekti.
It took me years 5 in Hell to turn into someone capable of going out there.
Dışarıda olabilecek biri haline gelebilmem için cehennemde 5 sene geçirmem gerekti.
It took a lot for me to come work with you.
Seninle çalışabilmek biraz zamanımı aldı.
I mean, it took you all of, what, an hour to get to me?
Yani, beni bulmanız ne kadar zamanınızı aldı? Bir saat mi?
Do you realize it took me five years to get a massage from him?
Onun bana masaj yaptırmasını sağlamak beş senemi aldı.
Oh, it's true. You know, it took me a while to realize that Tandy wasn't a dangerous lunatic, but in fact the man of my dreams.
Tandy'nin tehlikeli bir kaçık olmadığını anlamam biraz zaman aldı ama aslında rüyalarımdaki adammış.
It means in the last two weeks it took us to cross the Pacific, they dismantled the entire military.
Bu, Pasifiği geçmek için geçirdiğimiz iki haftada bütün bir orduyu dağıttıkları anlamına geliyor.
Why do you think it took her so long to tell us about this place?
Bize buradan bahsetmesi neden bu kadar uzun sürdü sence?
What a time it took.
Ne kadar da uzun sürdü açman.
It took her weeks to find a rhyme for "aspirations."
"Emellerine" kelimesine kafiye bulmak için bir hafta uğraştı.
I guess it took the 10-year-old version of himself to bring it out of him.
Sanırım 10 yaşındaki versiyonu iç yüzünü dışarı çıkarmıştı.
The fire not only took his lab, it took his sanity.
Yangın sadece laboratuarını elinden almadı. Akıl sağlığını aldı.
It took his credibility.
Güvenirliğini aldı.
It took him away from us.
Onu bizden aldı.
It took me very long to understand that the royal family honor is more important than any relation.
Bunu anlamam çok uzun sürdü kraliyetin aile şerefi herhangi bir ilişkiden daha önemli.
Oh, God, I can't believe it took me this long.
Tanrım, bu kadar uzun sürdüğüne inanamıyorum. Burdan, burdan.
Well, I'm sure it took a lot of nights and weekends to build a firm with her name on the door.
Eminim kapısında kendi adı yazan kocaman bir şirket kurmak baya zamanını almıştır.
He took it upon himself to change the timeline, and, because of it, my brother was killed.
Zaman çizgisini değiştirmeyi kendine vazife edindi. Bu yüzden kardeşim öldü.
Took me a while to realize it, but he's just resaying everything that we're saying in a different way.
Anlamam biraz zaman aldı ama aslında söylediğimiz her şeyi farklı bir biçimde tekrarlıyor.
Felicity, he took it upon himself to change the timeline. And because of it, my brother was killed.
Felicity, kafasına göre... zaman çizelgesini değiştirdi... ve bunu yüzünden abim öldürüldü.
I took it off the Dominator ship that crashed in Central City.
Central City'ye inen Hakimiyetçi gemisinden almıştım.
Because 4 years ago, the Hood took down Justin Claybourne, the CEO of the pharmaceutical company that manufactures it.
Çünkü 4 sene önce, Hood, onu üreten ilaç firmasının CEO'su Justin Claybourne'u indirmişti.
My money... it's whoever took those pictures.
Bence... bu resimleri çeken her kim ise o.
See, I used to be an actor and I took a class in falling, trying to make it look like I fell.
Eskiden bir aktördüm. Düşme dersi almıştım, gerçekten düşmüş gibi göstermek için.
Took it all from teacher's purse.
- Öğretmenin çantasından aldım.
One of them took a bite of his candy bar and gave it to the other man.
Birisi çikolatasından bir ısırık alıyor diğer adama veriyor.
Just not when it comes to Morland. Yes, I took matters into my own hands, but I did not kill those people in the diner.
Evet, sorunu kendim çözmeye çalıştım ama lokantadakileri ben öldürmedim.
Maybe a family member who thought he belonged in a mental health facility, took it out on Dr. Naylor.
Belki de akıl hastanesine gitmesi gerektiğini düşünen bir yakını Doktor Naylor'ı öldürtmüştür.
I'm taking the test because you said Arthur Tetch took it.
Testi yapıyorum çünkü Arthur Tetch de yaptı.
They took all the weapons, those bastards!
Bütün silahları almış it herifler! Bütün silahları!
I took too long trying to figure it out with Tessa.
Tessa'da olan biteni anlamak çok uzun sürmüştü.
Was it when you took your vows?
Yeminlerini ettiğin an mıydı?
- I took his file, and the journal was in it.
- Dosyasını aldım ve içinde günlük vardı.
I asked, but my parents never took me and Alex never cared, and now I can't even enjoy it because of this fucking patient that...
İstedim ama ailem beni buraya hiç getirmedi ve Alex hiç ilgilenmedi ve şimdi bu kahrolası hastam yüzümden buranın zevkini dahi çıkaramıyorum.
I gave the money back to the kid that I took the test for and I'm making him take it himself, and to use whatever score he gets.
Çocuktan test için aldığım parayı geri verdim ve sınava kendisinin girmesi için ikna ettim ve ne puan alırsa onu kullanacak.
You put a suicidal mission in office, and I took advantage of it.
Bir intihar saldırısı başlattınız ben de işe ortak oldum.
In fact, it's time you hurried up and took over.
Aslında elinizi çabuk tutup dünyayı elinize geçirin.
Yeah, sorry, I can't take your decortication procedure'cause I already took it.
Üzgünüm ama dekortikasyon işlemini alamam çünkü zaten aldım.
Someone took him, and it is your fault. Amy :
- Biri onu kaçırdı, bu ikinizin suçu.
If I took this moment and put it in a cup of tea, I wouldn't need sugar.
Bu anı alıp çaya koysam şekere gerek olmazdı.
George had said that he wished he could find those little punks that took the truck because he wanted to thank them, because if it wasn't for them, he would've been there when the bomb went off.
Çünkü onlara teşekkür etmek istedi. Onlar olmasaydı bomba patladığında orada olabilirdi.
The garden of Eden doesn't just represent the beginning of humanity, it is the beginning of our conversation with god and finding out when and where that took place would tell us an awful lot about who we are.
Aden bahçesi insanlığın başlangıcını simgelemekle kalmıyor. Tanrıyla olan iletişimimizin de başlangıcı. Bunun ne zaman ve nerede başladığını öğrenmek bize kim olduğumuz hakkında çok bilgi verecek.
Our truck, he took it!
Kamyonetimiz, onu almış!
I just needed a morning, so I took it.
Biraz dinlenmem gerekti o yüzden gelmedim.
That money you took, I need it back.
Aldığın paraya ihtiyacım var.
He'd never admit it, but I think he took Liz's death almost as hard as Aram did.
- Muhtemelen. İtiraf etmiyor ama Liz'in ölümü onu da en az Aram kadar etkiledi.