English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ I ] / It was awful

It was awful traduction Turc

942 traduction parallèle
Sure, it was awful to take his money and watch.
Evet, sırf saatini ve parasını almak için yapılması korkunç bir şey.
It was awful.
Korkunçtu.
Her voice, it was awful!
Sesi çok kötüydü.
It was awful, Kiki.
Çok korkunçtu Kiki.
It was awful sweet of Anne to give us the whole floor of this house for our apartment.
Bize evin bütün bir katını vermekle Anne büyük bir incelik gösterdi.
- It was awful.
- Korkunçtu.
I kept reading for a long time. It was awful dull.
Bir süre okumaya devam ettikten sonra, oldukça sıkıcı bulmaya başladım.
Tony. It was awful!
Berbattı!
At first it was awful, but she'd given me a pill, so the pain lessened.
İlkin çok ağrı vardı, ama sonra ağrı kesici bir hap verdi böylece biraz düzeldim.
It was awful.
Çok üzüldüm.
It was awful.
Berbattı.
And it was awful.
Korkunç bir şeydi.
It- - It was awful.
Korkunçtu.
It was awful.
- Hayır, korkunçtu.
It was awful.
Berbat bir şey.
Or maybe I'll say, "He stepped on a mine, sir. It was awful."
Veya mayına bastı efendim, korkunçtu derim.
And then the doctor came in, who was supposed to do the... and he said he thought it was awful.
Sonra ameliyatı yapacak doktor geldi. ... o da bu işin iğrenç olduğunu söyledi..
It was awful, Pierre.
Çok kötüydü, Pierre.
It was awful
Korkunçtu.
It was awful!
Korkunçtu!
At first it was awful, like living in a zoo.
İlk başlar çok kötüydü, hayvanat bahçesinde gibiydim.
For a moment I was glad though it was awful.
Bir anlığına memnundum düşününce korkunç bir şeydi.
It was awful, but at the same time... I feel that it is my duty to say this to you.
Fenaydı, ama bunu size söylemenin benim görevim olduğunu düşünüyorum.
It was awful to see.
Korkunç bir manzaraydı.
This awful guilt... which I know will never leave me. Never. It was fated.
Bu korkunç suçluluk duygusu beni asla terk etmeyecek, biliyorum.
It was kind of awful waiting, wondering if something had happened to you.
Başına bir şey geldiğini düşünerek beklemek korkunçtu.
Oh, it was an awful thing.
Korkunç bir şeydi.
It was an awful explosion.
Korkunç bir patlamaydı.
I tried not to show it, but I was quite hysterical inside... as though the whole thing were my fault - a sort of punishment, an awful, sinister warning.
Belli etmemeye çalıştım, ama, içim içimi yiyordu sanki bütün olanlar benim suçummuş gibi bir tür ceza, ilahi bir uyarıymış gibi.
Two years ago, when Gen. Stilwell was run out of Burma... he said among other things, that we took an awful pasting... and somebody ought to go back in there and do something about it.
İki yıl önce, General Stilwell Burma'yı elinden kaçırdığında... berbat bir yenilgi aldığımızı ve birinin geri dönüp... bunun için bir şeyler yapması gerektiğini söylemişti.
It was just awful.
Berbattı.
I thought how awful it was.
Bu ne berbat bir şey diye düşündüm.
There was blood and fire and thunder...... and something awful was moving in the middle of it.
Kan, ateş, gök gürültüsü vardı. Ve ortasında yürüyen korkunç bir şey.
It was an awful thing I did.
Yaptığım korkunç bir şeydi.
But he was my first friend who did that, and it made me feel awful.
Fakat o bunu yapan ilk arkadaşımdı, ve kenimi kötü hissettirdi.
I was awful good in it.
Gerçekten iyi oynamıştım.
It was an awful performance, but of course you should be paid.
Berbat bir gösteriydi, ama tabii ki ödemeniz yapılacak.
It was an awful coughing ft.
Çok kötü öksürüyor.
It was just awful.
Çok korkunçtu.
It was an awful night.
Korkunç bir geceydi.
And if we were to know which of you it was, what an awful sight it would be.
Biz, ne olacağını bilenler için ne kötü bir manzara.
As you can plainly see, it was bloody awful!
Açıkça gördüğünüz gibi, kahrolası durum berbat!
It was an awful...
Bu korkunçtu... Bir dakika bekle.
It was so awful!
Çok korkunçtu!
It was more awful than Dante's Inferno.
Öğlen sonu bir bloğun gazlanmasındaydım. "
Was it - Was it awful?
Çok mu kötüydü?
It was an awful day. Everything was so overwhelming.
Benim için oldukça zor bir gündü.
From the minute I first laid eyes on it, I was lost, helpless completely caught up in this awful compulsion.
İlk gördüğüm dakikadan itibaren tutku derecesinde bir bağlılığa yakalandım adeta.
And it was plain awful.
Çok berbattı.
But it wasn't too awful since it was so beautiful.
Çok güzel olduğu için o kadarda korkunç değildi.
It was all the more awful in that the Germans, in an effort to block and ruin the roads for the soldiers didn't hesitate in bombing these columns of refugees.
Askerlerin yollarını kapatma ve tahrip etme çabalarıyla Almanların bu mülteci selini bombalamakta tereddüt etmemesi çok daha korkunçtu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]