English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ J ] / Jewellery

Jewellery traduction Turc

757 traduction parallèle
Hobart can check the jewellery in pawn shops, see if anything turns up.
Hobart rehinci dükkanlarındaki mücevherlere bir baksın, bakalım bir şey çıkacak mı.
Sam, tell me, do you purchase second-hand jewellery, by any chance?
Sam, söyler misin, hiç ikinci el mücevher alırsın mısın?
So, you can do me a favour - tell me why you were trying to sell Mr Foster's stolen jewellery.
Yani bir iyilik yap da, Bay Foster'ın çalıntı mücevherlerini niye satmaya çalıştığını anlat.
Well, I was clearing out my jewellery box, and it's vanished.
Mücevher kutusunu temizliyordum, kaybolmuş.
- Nice jewellery, Barb?
- Güzel takılar Barb.
"Jewellery store... specialising in high-quality..."
"Mücevher dükkânı... yüksek kalitenin uzmanı..."
"Ingenious jewellery heist..."
"Usta işi mücevher soygunu..."
" Jewellery stolen valued at 250,000 marks.
" 250 bin mark değerinde mücevher çalındı.
INGENIOUS JEWELLERY HEIST
USTA İŞİ MÜCEVHER SOYGUNU
STOLEN JEWELLERY VALUED AT 250,000 MARKS
ÇALINAN MÜCEVHERLERE 250 BİN MARK DEĞER BİÇİLDİ
We stumbled across something that might lead us to the jewellery robbers.
Şan eseri bizi mücevher soyguna ulaştıran bir şey bulduk.
So far all we know is that she's the sweetheart of a scoundrel who's an expert on anything having to do with jewellery robberies.
Şimdilik sadece, onun mücevher hırsızlığında uzman alçak bir herifin sevgilisi olduğu.
And when it comes to jewellery, I'm sure you like the real thing.
Mücevher olduğunda eminim gerçek olması hoşuna gider.
- No jewellery, folks. Just cash.
- Mücevher değil, para.
No jewellery, thank you just the same.
Mücevher değil, sağolun.
I'd been given a tip on some hot jewellery.
Bazı çalıntı mücevherlerle ilgili bir ihbar almıştım.
That woman's too nice looking to have stolen all that jewellery.
O kadın, o kadar mücevheri çalmayacak kadar kibar görünüşlü.
Big jewellery robbery at the Grand Hotel!
Grand Otel'de büyük mücevher hırsızlığı.
Read all about it! Jewellery worth 5 million!
5 milyonluk mücevher hakkındaki her şeyi okuyun.
He sends me dresses and jewellery every day
Bana her gün elbiseler ve mücevherler gönderir.
As the train was leaving Bolbec in jumped a bearded man carrying a stick and wearing gold jewellery
Tren Bolbec'ten ayrılırken bastonu olan ve altın mücevherler takmış sakallı bir adam binmişti.
You don't ask me where I get my jewellery!
Mücevherlerimi nereden edindiğimi sorma!
Where you were born, how you came out west, where you got that dress, where you got your jewellery, what stories about you are true and what aren't.
Nerde doğmuştun, Batı'ya nasıl gelmiştin, şu elbiseyi nereden almıştın, mücevherlerini nereden almıştın, senin hakkında doğru yanlış bir dolu hikaye.
The jewellery Frenchy gave you...
Frenchy mi bu takıları sana verdi...
You just wait to see the jewellery that I'm going to get you!
Sana getireceğim takıları bekle de gör!
I knocked off a broken-down jewellery store outside of Tulsa.
Tulsa'ya yakın küçük bir kasabada bir kuyumcuyu soymuştum.
It would seem that by the bones there is some jewellery which the two had stolen.
Düşündüğümüze göre kemiklerle birlikte ikisinin çaldığı bir hazine yatıyor.
Don't you ever let me catch you wearing this or any other of her jewellery while someone's in this house.
Evde başka biri varken onun mücevherlerini taktığını görmeyeyim.
I only took the jewellery so as you'd notice me.
Sadece mücevherleri almıştım, senin de bildiğin gibi.
He just took her jewellery.
Sadece bir takısını almış.
$ 3600, my watch, and most of the jewellery we were robbed of.
3600 Dolar, saatim, ve çaldırdığımız bir sürü mücevher.
Yep. $ 4,000 and a lot of jewellery.
Evet. 4,000 dolar ve bir sürü mücevher vardı.
Jewellery's supposed to be a good investment.
Mücevher iyi bir yatırım olmalı.
In a few years, the nephew-chauffeur will make off with the car and the latest model will wear Helen's jewellery.
Bir kaç yıl içinde yeni yeğen-şoför arabasıyla hava atar... Ve manken sevgili Helen'in mücevherlerini takar.
I've left some jewellery behind
Bazı mücevherlerimi orada bıraktım.
I'll leave this jewellery with you in case you want to send him to boarding school
Mücevherleri sana bırakıyorum belli olmaz, yatılı okula göndermek isteyebilirsin.
I feel like such a tramp, taking jewellery from a man under false pretences.
Kendimi, sahtekarlıkla adamdan mücevher alan sürtük gibi hissediyorum.
And since she knew what I longed for... she only wore jewellery around her neck.
Ve onu tanıdığımdan beri tek özlemim.. .. giydiği tek şeyin boynundaki mücevher olması.
- I'm not interested in jewellery.
- Mücevher istemiyorum.
What kind of jewellery are you sellin'?
Ne tür mücevher satıyorsun sen?
Atomic-ray jewellery.
Atomik-ışınlı mücevherler.
- You always been a jewellery salesman?
- Hep mücevher satıcısı mıydın?
I am not a jewellery salesman at all.
Ben mücevher satıcısı falan değilim.
You mean the jewellery store?
Mücevher dükkânını mı kastediyorsunuz?
It isn't that I give a hoot about jewellery, except diamonds, of course.
Mücevherlere tek kuruş vermem, tabii elmas olanlar dışında.
I'll only wear my jewellery at home.
Söz veriyorum, mücevherlerimi sadece evde takacağım.
- Schmuck, jewellery.
Schmuck. Mücevher.
I could put up my hair and wear jewellery.
Saçlarımı yaptırıp mücevher takabiliyordum.
The women are wearing jewellery.
Kadınlar mücevher takmışlar.
Travel, see the world, wonderful places, wear good clothes, jewellery.
Hepsinden de önemlisi, bu çiftlikte gömülmemek, senin deyişinle.
My jewellery!
Mücevherlerim!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]