Jewelry traduction Turc
3,357 traduction parallèle
Tonight, the robbery of an Evanston jewelry store caught on tape.
Bu akşam, Evanston'daki kuyumcu soygunu kamerada görüntülendi.
Every cool piece of jewelry I've ever owned is right here in this glass case.
Sahip olduğum tüm havalı mücevheratlarım şu cam dolabın içerisinde.
Don't you love finding new places to wear jewelry?
Mücevherleri takacak yeni yerler bulmayı sevmiyor musun?
Well, in the divorce she got custody the jewelry.
Peki, boşandıktan sonra mücevherleride aldı.
Um... and you were aware that T.C. still had possession of your daughter's jewelry?
Kızınızın mücevherlerinin T.C.'de olduğunu biliyormuşsunuz.
I was able to pull up the inventory photos of the jewelry that we took before we made the exchange with Red Hat.
Kırmızı şapkalıyla takası yapmadan önce bütün mücevherlerin fotoğrafını çekerek bir envanter oluşturmuştum.
$ 2 million worth of jewelry, and the kidnapper takes this.
İki milyon dolarlık mücevher içinden kaçıran sadece bunu alıyor.
She knew about the jewelry.
Mücevherleri biliyordu.
Then our next stop is a jewelry store.
O zaman sonraki durağımız bir mücevher dükkanı.
Midtown Jewelry Appraisers and Crowder Diamonds.
Midtown Kuyumcusu ve Crowder Elmas.
What's with the plastic jewelry?
Plastik mücevher ne iş? Onlar benim balık kartlarım.
What's with the plastic jewelry?
Plastik mücevher ne iş?
Just that her taste in jewelry scares the hell out of me.
Sadece takı zevki gerçekten beni korkutuyor.
She likes making jewelry, meditating, and dancing in my dreams.
Mücevherleri, meditasyonu ve düşlerimde dans etmeyi sever.
I was curled up in my jewelry closet, hoping to die.
Mücevher dolabıma saklanıp ölmek istedim.
I've lost jewelry in the cushions before.
Daha önce yastıkların arasında mücevher kaybetmiştim.
I would like to buy her jewelry as I should.
Ona gereken mücevheri almak istiyorum.
There was a jewelry store robbery two years earlier.
Evet. İki yıl önce kuyumcu dükkanı soygunu olmuş.
So, this jewelry store hold up from two years earlier, did you take note of who the supervising officer was at the scene?
Demek, bu kuyumcu dükkanı iyi yıl önce soyuldu,... peki olay yerindeki polis amirinin kim olduğuna dikkat ettiniz mi?
That Officer Zimmerman retrieved it from the jewelry robbery and planted it...
Memur Zimmerman kuyumcu soygunundan bu silahı bulup getiriyor ve yerleştiri...
He discovered Officer Zimmerman took a gun from the jewelry story robbery into evidence, but never inventoried it.
Memur Zimmerman'ın kuyumcu soygununda aldığı silahı kanıt olarak aldığını görmüş,... ama listeye hiç eklememiş.
Two armed assailants in full costume, took all the gifts, cash, wallets, jewelry...
Tam kostümlü iki saldırgan bütün hediyeleri, paraları, cüzdanları ve mücevherleri çalmış.
Told us to take out our wallets, our phones, our jewelry, they even pulled off my brooch.
Cüzdanlarımızı, telefonlarımızı, mücevherlerimizi vermemizi istediler. Broşumu bile söktüler.
Had all my detectives reach out to informants in the stolen jewelry trade.
Dedektiflerime, çalıntı mücevher konusunda bilgili muhbirlere ulaşmalarını söyledim.
Looks like our victim was a modern-day alchemist, turning stolen jewelry into untraceable gold.
Kurban, zamane simyacısı gibi bir şey. Çalıntı mücevherleri izi bulunamayan altına çeviriyormuş.
Control 101, we've got a 444 originating at Van Der Meer Jewelry.
Merkez, Van Der Meer kuyumcusunda bir 444 vakası var.
Yeah, she had a jewelry storefront.
Evet, kız kuyumcuda tezgâhtar.
Found these hidden in a false bottom underneath her jewelry box.
Bunu mücevher kutusunun altında gizli bir bölmede saklı halde buldum.
Candy, jewelry, carriage ride.
Şeker, mücevher, at arabası.
Most of Simon's girlfriends want something from him- - trips, jewelry, marriage.
Simon'ın kız arkadaşlarının çoğu ondan bir şeyler isterler. Geziler, mücevherler, evlilik.
And I don't like expensive jewelry.
Pahalı mücevherleri de sevmem.
Castles, apartments, jewelry.
Şatolarımız, dairelerimiz, mücevherlerimiz var.
Jewelry and electronics may have greased that wheel.
Mücevher ve elektronik eşyalar o işi görüyor.
This man was still wearing fine clothes, jewelry...
Bu adamın güzel elbiseleri ve takıları vardı.
I was expecting a few family heirlooms, and like jewelry, maybe, but her house!
Birkaç aile yadigârı, belki mücevher bekliyordum. Ama onun evi!
No wallet, no tattoos, no jewelry, no face.
Cüzdan yok, dövme yok, ziynet eşyası yok, yüzü bile yok.
What's up with the jewelry?
Takılar ne iş?
Money, finances... this is my thing. If we were at a copper-plated jewelry sale,
Eğer bakır kaplama mücevher satışında olsaydık direksiyona senin geçmene izin verirdim.
I'd buy you jewelry to compensate for being a lousy husband.
Kötü bir koca olduğumu... telafi etmek için sana mücevherat alırdım.
As you start to get closer, anything metal on you would be ripped away - - your earrings, your jewelry.
Yaklaşmaya başladıkça üzerinizdeki tüm metaller sökülmeye başlardı. Küpeleriniz, mücevherleriniz.
The jewelry store.
Kuyumcu.
You're casing the jewelry store across the street.
Sokağın karşısındaki kuyumcuyu izliyorlar. Vay.
Which they left behind as they made off With thousands of dollars worth of jewelry.
Arkalarında binlerce dolarlık mücevheratı bırakıp gitmişler.
Hey. Isn't that Lauren's boyfriend in that jewelry store?
Şu kuyumcudaki Lauren'in sevgilisi değil mi?
There's money and jewelry upstairs.
Üst katta para ve mücevher var.
That this piece of jewelry would have ended this.
... o mücevher parçası her şeyi sonlandırabilir.
Wine, art, jewelry, cars, and yachts.
Şarap, sanat, kuyumcu, araba, ve yat.
He took a jewelry box on his way out.
Giderken yanında bir mücevher kutusu götürmüş.
So my guy says the jewelry we're looking for 24-karat gold, high-quality diamonds. Oh, that's gonna make a long flight home feel a lot longer.
Uzun bir uçak yolculuğu yapacaklar o zaman.
I found this hidden in the lining of my mother's jewelry box.
Bunu annemin mücevher kutusunda saklanmış bir şekilde buldum.
That was a jewelry store.
Mücevher dükkanıymış.