Jog traduction Turc
910 traduction parallèle
Maybe this will jog your memory.
Belki bu belleğini harekete geçirir.
There are times when it's advisable to jog a young man's memory.
Genç bir adamın hafızasını, arada sırada yenilemek gerekir.
I see. You need a widow who can jog your memory and take dictation.
Hafızanızı yerine getirecek ve size yardımcı olacak bir dula ihtiyacınız var.
IF IT HELPS TO JOG YOUR FAILING MEMORY.
Eğer hatırlamadığın anılarını yerine getirmeye yardımcı oluyorsa.
If you can jog his memory, you may find the hideout.
Eğer hafızasını canlandırabilirseniz, gizli kalmış bilgileri ortaya çıkarabilirsiniz.
Right now : a healthy jog and a couple of tutorials, an indescribable lunch with the faculty at 12 : 45...
Şu an, sağlık koşusu ve birkaç özel dersim var 12.45'te fakültede tarifsiz bir yemek ile...
Take the alley to Bloomingdale and jog left to Wood.
Bloomingdale'dan gidin ve ordan sola dönüp Wood'a ilerleyin.
Call it to mind or you'll speak with those who can jog your memory.
Hatırla yoksa onlar aklını başına getirecek.
You just... instead ofjoggin'to the left, jog to the right.
Sola değil de sağa döneceksiniz sadece.
Jog to the right down there?
Aşağıdan sağa döneceğim.
Another jog again.
Bir kavşak daha.
Jog to the right.
Sağa dön. Sola dön.
Jog to the right.
Sağa dön.
"Jog off down here," he says.
"Buradan defol git." dedi.
Jog off! Jesus.
Defol git!
Jog off.
Defol git!
And seeing this gives George a jog.
Bunu görmek George'da bir dürtüye sebep olur.
Well, when I went for my jog this morning, I thought it was going to be pretty warm.
Daha sonra! Bu sabah, koşuya çıkarken... oldukça ılık olacak diye düşünmüştüm.
Too tired to jog and you could barely walk, swearing'for the hell of it.
# Too tired to jog # # and you could barely walk, # # swearin'for the hell of it. #
Just had to jog your thinking.
Düşünmen için seni kışkırtmam gerekiyor.
Also, in fact, this evening I'm gonna jog about a mile and a half, two miles.
Bir de, aslında, bu sabah bir buçuk iki mil kadar jog atacağım.
Why don't you jog, Hans, for about 30 minutes?
30 dakikadan beri neden koşmuyorsun, Hans?
Does he do anything except swim and jog on the beach?
Yüzmek ve koşmak dışında bir şey yapıyor mu?
He makes me happy, so I let him swim and jog on the beach.
Beni mutlu ediyor, onun için bırakıyorum yüzsün, koşsun.
What I gotta do first, jog?
- Ne yani, koşu mu yapayım?
Mind if I jog with you?
Sana eşlik edebilir miyim?
Mind if I jog with you?
Sana katılmamda sakınca var mı?
Jog, swim and feel good with SunTrip everyday.
Jogging, yüzme ve iyi hissetme... Her gün SunTrip ile...
Then jog right when I tell you.
Sana söylediğimde sağa kır.
I said jog right! Asshole.
Sağa kır demiştim pislik.
I was gonna take a jog after the S. A. T. S, so I wanted to park by the field.
S.A.T. sınavından sonra koşuya gidecektim, bu yüzden oraya yakın park ettim.
The pictures might jog your memory.
Resimler hafızanızı canlandırabilir.
When I called to tell him Garber was through... he started making plans to jog home.
Onu arayıp Garber'a olanları anlattığımda eve koşarak gelmeyi plânlamaya başladı.
Hey, you wanna jog a few laps?
- Birkaç tur koşmak ister misin?
That fat-gut shrink, he wants me to jog up your brain by getting you to remember the things we did together.
O şişko doktor, beynini sarsıp beraber yaşadıklarımızı sana hatırlatmamı istiyor.
You go straight through this door here, down the hall, turn right, and then there's a little jog, about 30 feet.
Şu kapıdan geçin, koridordan inin, sağa dönün, 30 feet kadar yürüyün. Soldan devam edin.
- It ´ s time for my morning beauty jog.
- Sabah güzellik jimnastiği zamanı.
And if I were you, I sure wouldn't jog without a muumuu.
Ben de senin yerinde olsam geniş bir Hawaii elbisesi giymeden koşuya çıkmazdım.
Maybe this'll jog your memory!
Belki bu hatırlamana yardım eder!
Jog with me, Wally.
Benimle beraber koş, Wally.
i jog at night.
Gece yapıyorum.
I used to jog behind her for hours.
Peşinden saatlerce koşardım.
ln the meantime, maybe this will jog your memory.
Şimdilik, belki bu senin hafızanı yerine getirir.
Into a nice slow jog.
Yavaş tempolu koşuya geçelim.
I didn't meant to jog him so hard.
Bu kadar sert olsun istememiştim.
I jog, I exercise, -
Koşuyorum, egzersizler yapıyorum...
Let's go see if the reports... ... on Ambassador Leland's assassination jog my memory.
Gidip, Büyükelçi Leland'ın suikastı ile ilgili raporlar aklımı açacak mı bakalım.
I returned to the hospital with Ludwig's records to try to jog Nordberg's memory.
Nordberg'in hafızasını tazelemek için Ludwig'in kayıtlarıyla hastaneye döndüm.
I'm gonna jog up the highway and get some gasoline. You gonna do nothing of the kind.
- Buna ne dersin?
Round and round we jog towards each futile anniversary, pass "go,"
Seks, seks bir oyundur, evlilik cezası.
Fezzik, jog his memory.
Fezzik, hafızasını bir yerine getir bakalım.