Judge traduction Turc
20,466 traduction parallèle
Wouldn't judge me.
Beni yargılamayacağın için.
That's one of the things we're here to determine, DI Cottan and I'll be the judge of that, thank you.
Saptamaya çalıştıklarımızdan biri bu DM Cottan ve kararını ben vereceğim, teşekkürler.
That's up to the judge.
- Yargıcın kararına bağlı.
Get the judge to accept it.
Yargıcı bir şekilde ikna edin.
The witness is still recovering from her gunshot wound, and the 911 call alone is enough to send this to trial, judge.
Tanık hâlâ iyileşme sürecinde ve 911 araması bile bu davanın açılmasına yeterli efendim.
- Hell no. The judge just threw out your statement.
Yargıç yazılı ifadeyi reddetti.
Judge, she's on mind-altering painkillers...
Efendim, zihin karıştıran ilaçların etkisindeyken... Artık değilim.
When, in reality, Joyce is just getting to be judge and jury.
Gerçekte, Joyce yargıç ve jüri olmaya hazırlanıyor.
It's what the judge wants.
Jürinin istediği bu.
We could sue you for a wrongful diagnosis or file an injunction with a judge to get him released.
Seni yanlış teşhisten seni dava ettirebilir veya çıkması için mahkeme kararı çıkartabiliriz.
Might have to file a motion for the judge to grant immunity under the Fifth Amendment.
Yargıç için 5. yasa değişikliği altında dokunulmazlık ayrıcalığı talebi ile ilgili dosya olmalıydı.
We're gonna bring that to the judge as precedent, and we're gonna tell her that the original deal should stand.
Örnek karar olarak yargıça götüreceğiz ve ona orijinal antlaşmanın kalması gerektiğini söyleyeceğiz.
So now you're blaming the judge?
Şimdi yargıcı mı suçluyorsun?
Demand the D.A. present the original deal, Judge.
D.A.'den orijinal antlaşmayı talep et, Yargıç.
I want to take this deal, judge.
Antlaşmayı yapmak istiyorum.
Your job is to protect your client at all costs, from the prosecution to the judge, our failed justice system, but mostly, you protect them from themselves.
Sizin göreviniz daima müvekkilinizi korumak savcıdan yargıca kötü adalet sistemimizden en önemlisi de kendilerinden korumaya kadar.
There is no felony if there's no proof, and I'm guessing we have time since you don't have the judge's signature on the warrant yet.
Kanıt yoksa suç da yok. Yargıcın onayını da daha almadığına göre vaktimiz yeterince var.
The judge hasn't signed the warrant.
Yargıç henüz izin vermemiş.
Find the judge on duty for emergency search warrants.
Acil arama emirleri için görevli yargıcı bulun.
Judge Hamilton is on call for warrants.
- Emirler için Yargıç Hamilton görevde.
I am calling from Judge Hamilton's office.
Yargıç Hamilton'ın ofisinden arıyorum.
I was hoping we could get verbal confirmation on the judge's approval on this.
Yargıcın iznini sözel olarak doğrulayabiliriz diye umuyordum.
Oh, the judge didn't sign off on any warrant?
Demek yargıç herhangi bir arama emri imzalamadı?
- Judge me.
- Yargılayacağını.
Seems hypocritical to judge me when we're standing a few feet from where you offed Rebecca.
Rebecca'yı boğduğun yerin iki adım ötesinde beni yargılaman nasıl bir çelişki.
I stood in front of a judge and I admitted what I'd done... that I killed a man.
Jürinin önünde durdum ve yaptığım şeyi, birisini öldürdüğümü kabul ettim.
Who are you to judge my life?
Sen kimsin ki benim hayatımı yargılayasın?
Just someone who didn't judge, accepted her.
Ben sadece onu yargılamayan, olduğu gibi kabul eden biriyim.
- Judge me by my actions, and Kaidu by his.
- Benim tepkim Kaydu'dan farkli olacak.
My advisor was a retired federal judge...
danışmanım emekli federal yargıç...
And one of the dead was William Fennell, a judge who sentenced two Black Claw soldiers to prison.
Ölenlerden birisi William Fennell. İki Kara Pençe askerini hapse mahkum eden hakim.
You must answer to judge and jury an'if you're found guilty...
Yargıç ve jüriye cevap vermelisin, eğer suçlu bulunursan...
If only one knew who the judge would be!
Keşke yargıcın kim olduğunu bilseydim.
Well, if I were the judge, I would sentence him to be returned to his wife without delay!
Yargıç ben olsaydım ona vakit kaybetmeden karısına dönmeye hüküm verirdim.
No. No. I-I wouldn't dream of trying to persuade a judge.
Bir yargıcı ikna etmeyi aklımdan dahi geçirmem.
But the surest way of attaining the opposite would be to try and influence the judge.
Ancak yargıcı etkilemeye çalışmak amacınıza ulaştırmayacağı kesindir.
So let me ask Your Lordship, how can a body judge if a person be telling the truth?
Size sorayım, Lord Hazretleri. Kişinin doğru söylediğine nasıl hüküm verilir?
We could not have hoped for a better judge.
Daha iyi bir yargıç olamazdı.
The judge's summing up.
- Jüri toplanıyor.
First I'm supposed to say that I see the error of my ways, and then you tell me that that's not good enough, and then you judge me harder.
İlk olarak ben yöntemlerimdeki hatayı anladığımı söylemem lâzım. Ve sen de bana bunun yeterli olmadığını söylemelisin. Sonra beni daha sert yargılaman gerekiyor.
So don't judge me, alright?
O yüzden beni yargılama.
I don't judge you. Please, don't judge me.
Ben seni yargılamıyorum.
She's drafted an executive order mandating Keen's transport to the Federal Courthouse for a closed hearing - with Judge Trotter.
Keen'in Yargıç Trotter ile kapalı bir duruşma için federal mahkemeye götürülmesi konusunda kesin bir emir var.
And not just any courtroom, but a courtroom of my choosing, with the judge of my choosing. - God bless America.
Sadece mahkeme salonunu söyle yerini ve hakimi ben ayarlarım.
- The head judge?
- Baş jüri?
Which is a perfectly reasonable position in spite of how you judge me.
Ki bu da beni yargılamak yerine gayet mantıklı bir bakış açısı.
Allow me to be the judge of that.
- İzin verin de buna ben karar vereyim.
When'Is Worshipfulness, the judge, he says to me,
Muhterem Yargıç hazretleri bana...
I think I ought to be able to judge that for myself.
Buna kendim karar verebileceğimi sanıyorum.
I'm not here to judge.
Buraya yargılamaya gelmedim.
Head judge.
Baş jüri.