English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ J ] / Judge not

Judge not traduction Turc

1,635 traduction parallèle
Judge not, Veronica. Et cetera. Et cetera.
Yargılama Veronica, vb. vb.
- I'm not some old-world Ottoman judge.
- Kadılık yapmıyoruz burada.
It is not my position to judge what you did or why.
Ne yaptığını yada neden yaptığını yargılamak bana düşmez.
- Rana, this is not "judge Judy."
Rana "Judge Judy" de değiliz
But if budget's not important, then you can judge a project on any grounds you want - you know, morals, ethics.
Ama eğer bütçe önemli değilse bir projeyi istediğin açıdan yargılayabilirsin manevi değerler, ahlak gibi.
How dare you judge whether he's got talent or not
Yeteneği olsa da olmasa da, onu nasıl yargılarsın?
It's not really for us to judge, is it?
Onu yargılamak bize düşmez, değil mi?
Maybe not the way that I wanted you to, but still... but I had no right to judge you.
Belki o şekilde olmasını istemezdim ama hala... Ama seni yargılamaya hakkım yoktu.
It's not enough for an acquittal but the judge may view it as a mitigating circumstance.
Beraat için yeterli değil ama hakim hafifletici sebep olarak görebilir.
WHO AM I TO JUDGE HIM... OR NOT TO TRUST HIM?
ve ben kimim ki onu yargılıyorum ya da ona güvenmiyorum?
It's not good but, you know, it's up to a judge now.
İyi değil ama, bilirsin, artık yargıca kalmış.
Mom, I'm not gonna judge you.
Anne, seni yargılamayacağım.
But I do think I'm a pretty good judge of character, and I know that you would never sacrifice an innocent man, not even if he was a complete stranger, to save yourself.
... ama çok iyi bir kişilik yargıcı olduğumu düşünüyorum ve senin asla masum bir adamı her ne kadar tamamiyle yabancı biri olsa bile kendini kurtarmak için kurban etmeyeceğini biliyorum.
I'm not a judge.
Ben yargıç değilim.
Oh, please, let's not judge.
Ahi lütfen, yargılamayalım.
Well, it sure don't feel like no freedom, Judge Duke, not when your son can beat us whenever he pleases, then pay us in worthless paper.
Kesinlikle özgür hissetmiyoruz, yargıç Duke, oğlunuz keyfine göre bizi dövdüğünde ya da bize değersiz kağıtlarla ödeme yaptığında.
They're not slaves anymore, Judge.
0nlar artık köle değil.
It is up to you to judge, whether or not he be on my conscience!
Vicdanımı rahatsız etse de, yargılamak sana kalmış.
If everybody in the whole world would just not look at what's on the outside and don't judge people by the way they look, but instead see into their hearts and see their souls.
Eğer bu dünyadaki tüm insanlar sadece dış görünüşe bakmamalılar, insanları yargılamamalılar, bunun yerine, insanların kalplerine ve ruhlarına bakmalılar.
I bit him again, I cared and I do not judge.
Umurumda degildi. Onu mümkün oldugunca aci çektirmek istedi
I'm not here to judge you, and I won't make any decisions.
Seni yargılamak için gelmedim ve kararlar vermeyeceğim.
It is the Lord's place to judge, not mine.
Onu Tanrı yargılayabilir, ben değil.
I'm not here to judge her, either.
Ben de onu yargılamıyorum.
I promised the judge proof our clients are legal, which is gonna be hard to produce since they're not.
Göçmenlik hakimine müşterilerimizin yasalara uygun olduklarını kanıtlayacağıma söz verdim, Onlar vatandaş olmadığına göre bu biraz zor olacak.
You, your fiancée, arguing in front of Judge Simms. - And not just arguing, but arguing.
Nişanlınla Hakim, Simms'in önünde tartışmışsın, pek tartışma sayılmazmış ama tartışma tartışmadır.
- You're not a judge.
- Sen hakim değilsin.
I do not judge you.
Sizi yargılamıyorum.
Do not judge me.
Beni yargılamayın.
You do not get to judge me.
Beni asla yargılayamazsınız.
I'm not a judge.
Ben yargıç değilim..
I'm not even going to look at them, Judge.
Onlara bakmayacağım bile, hakim bey.
Judge Knopwood room. They can not read, you know?
Diğer gardiyanların okuması yok biliyorsun.
- I am not your judge.
0nun yargıcı ben değilim.
You better pray a judge shows you leniency because I will not.
Dua et de yargıç sana merhamet etsin, çünkü ben etmeyeceğim.
You know it's not your place to judge.
Biliyorsunuz ki bunu yargılamak size düşmez.
It's hard for me to judge people and it's hard for them... not to judge me.
İnsanları yargılamak benim için çok zor ve onların beni yargılamaması çok zor.
Do not presume to judge me, young Fisk.
Beni yargılayayım deme, genç Fisk.
But remember, it's important not to judge him.
Fakat şunu unutmayın ; önemli olan yargılamamaktır.
Mr. Shelby, this is not a court of law, and you're not a judge.
Bay Shelby, burası mahkeme salonu değil, ve siz de yargıç değilsiniz.
Judge Derek Green now had to rule on whether or not to throw out the entire case, which would take place on October 18th, which was delayed four days until October 22nd, where Judge Green told Piercey to forget about it
Yargıç Derek Green şimdi bütün davayı reddedip reddetmeyeceğine karar vermek zorundaydı. Duruşmayı 18 Ekim'e erteledi. Sonra duruşma 22 Ekim'e ertelendi ve o duruşmada Yargıç Green, Piercey'e bu konuyu unutmasını söyleyip iade duruşmasına 14 Kasım'da devam edeceklerini ifade etti.
- I'm not here to judge you.
- Ben seni yargilamak için burada degilim.
I hadn't been covering courts that long, but I knew a decision by a judge was supposed to be a decision by a judge and was not to take in any advice from any other person other than what was there in the law books, what had been entered into evidence in the case.
Mahkemelerde uzun süre bulunmamıştım ama bir hakimin kararının hakim tarafından verilmesi gerektiğini ve yasa kitapları ile davada kayda geçen kanıtlar haricinde hiç kimseye akıl danışmaması gerektiğini biliyordum...
At that time, the judge said he was not going to follow the recommendation of the probation department.
O zaman yargıç şartlı tahliye raporuna uymayacağını belirtti.
I said, " Judge, we had not expected this.
Ben de ona " Hakim bey, bunu beklemiyorduk.
On the basis of two psychiatric evaluations, the judge ruled that Polanski was not a mentally disordered sex offender, but he did order Polanski to undergo 90 days further psychiatric testing at Chino state prison, postponing a final sentence until the testing is completed.
İki psikiatrik değerlendirmeye dayanarak yargıç, Polanski'nin akli dengesi bozuk bir cinsel suçlu olmadığına karar verse de Polanski'nin 90 gün boyunca Chino devlet hapishanesinde daha çok psikiyatrik inceleme altında tutulmasına ve nihai kararın test sonuçları alındıktan sonra verilmesine karar verdi.
The judge says that 42 days is not enough time in custody, that he expected him to be in there 90 days, and so somehow he has to make up these 48 days of the intended sentence of 90.
Hakimin söylediğine göre 42 gün tutuklu kalması yeterli değildi ve 90 gün kalmasını bekliyordu bu yüzden bir şekilde 90 günün geriye kalan 48 gününü tamamlaması gerekiyordu.
It became obvious to me that he wanted him deported, because he did not want him around here, embarrassing the judge any more than he already had.
Sınırdışı edilmesini istediği belliydi çünkü onun daha fazla yakınlarda olup yargıca yaptığından daha fazla zarar vermesini istemiyordu.
Whether the DA succeeds in extraditing Polanski or not, Judge Laurence Rittenband plans to impose Polanski's sentence on February 14th, with or without the filmmaker's presence.
Savcı Polanski'yi iade ettirsin ya da ettirmesin Yargıç Laurence Rittenband Polanski'nin cezasını 14 Şuba  ta yönetmen orada olsun ya da olmasın açıklamayı düşünüyor.
I've had another person living inside me, I've encountered not one, but two different versions of myself, so who am I to judge?
... içimde başka biriyle beraber yaşadım, bir tane değil,.. ... iki tane başka kendimle tanıştım, yani ben kim oluyorum ki seni yargılıyorum?
We are going to present the complaint before the judge, but I do not think it's sufficient to expedite an accelerated divorce.
Şikayetinizi alacağız. Ama bunun hızlı boşanma için yeterli olacağını sanmam.
Not judge coleman.
Yargıç Coleman'ın değil.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]