Key traduction Turc
26,019 traduction parallèle
A few of our key laws were passed to protect our women from repression
En önemli kanunlarımızdan bazıları kadınlarımızı baskıdan korumak için çıkarıldı.
It's a key that allows someone to access pockets of inter-dimensional space-time.
Kullananın boyutlar arası uzay-zaman cepçiklerine ulaşmasını sağlayan bir anahtar.
There's a war coming, and they hold the key to victory.
Bir savaş yaklaşıyor ve zaferin anahtarı onların elinde.
I can't just toss a quarter key out the window.
Malı camdan öylece saçamam ya.
Cabe, I'm throwing every hurdle I can at them- - they're just an entry key away from countless people dying.
Cabe, elimden gelen her tür engeli koyuyorum sayısız insanın ölümünden sadece bir tuş uzaktalar.
If I may be so bold, sir, I say we find the darkest hole in Leavenworth and throw away the key.
- Haddim değil ama, efendim bence Leavenworth'teki en karanlık deliği bulup, hepsini içine tıkalım.
Key of A.
A anahtarı.
- Transformers are the key.
- Kilit noktası trafolar.
And the key, which Kev keeps in the register right there.
Ve anahtarı da alayım, Kev şu kasada tutar.
It's a key piece of evidence in the murder case against Luke Waiola ;
Luke Waiola'nın aleyhine açılan soruşturmada cinayet silahıymış. Davası şu günlerde görülüyor.
It's a suite of malware that includes key loggers, root kits, and fingerprint evasions
Key logger, rootkit ve parmak izi önleyiciden oluşan bir virüs topluluğu.
Could we be a little low-key with the Movement thing around them?
Onların etrafındayken Hareket konusunda biraz gösterişten uzak olabilir miyiz?
How did you get a key?
- Anahtarı nasıl buldun?
Key.
Anahtar.
Correct dosage is the key...
Doğru doz vermek işin anahtarı...
Because I gave our apartment key to a guy named Julio.
- Julio diye birine evin anahtarını verdim.
Low-key vibe.
Sade bir havası var.
Okay, guys, the key is attached to a small plastic Mr. T.
Pekâlâ millet, anahtarın üzerinde Bay T isimli küçük bir plastik adam var.
Get in, get in! I got the key!
Binin, binin, anahtar bende.
- I got the key!
Aptallara acıyorum.
He is still under lock and key.
Hala kilit altında.
Because you've got a lot going on, you know, and your grades junior year are very key at getting into college.
Çünkü başında çok şey var biliyorsun işte ve üçüncü sınıftaki notların üniversiteye girebilmen için çok önemli.
The more specific my thoughts are, the more she can key in on me psychically.
Ne kadar kesin düşünürsem daha çok aklıma girebilir.
Okay. Well, Jackson is the key.
Evet, Jackson kilit faktör.
See if you can find the key.
Bakalım anahtarı bulabilece miyiz.
And the Paulie Sheriff's Department, it has become evident that the original investigation was far from thorough, neglecting to interview key witnesses and failing to correctly identify the individuals who raped Hanna Dean on the night of her death.
Ve Paulie Şerif Departmanı'nın asıl soruşturmada titiz davranmadığı önemli tanıklarla görüşmediği ve Hanna Dean'in öldüğü gece ona tecavüz edenleri belirlemekte hataya düştüğü tespit edildi.
Eddie's the key to clearing Audrey.
Eddie, Audrey'i temize çıkarmanın anahtarı.
- It's the key to the handcuffs.
- Kelepçelerin anahtarı.
The key is figuring out what that is.
İşin anahtarı onun ne olduğunu bulmak.
I don't even have a key.
Anahtarım bile yok zaten.
Maybe I can borrow your key ring and check myself?
Anahtarlığını alıp kendim bakabilir miyim?
I keep Jessans key, ok?
- Jessan'ın anahtarları bende kalsın, olur mu?
That's the key to everything.
Bu her şeyin anahtarı.
The key to life these days is just to not have it be ended by some kind of frenzied animal.
Şu sıralarda hayatın kilit noktası çıldırmış bir hayvan tarafından sonlandırılmaması.
Where's the key?
Anahtar nerede?
Where's the fucking key, Dillon?
Kahrolası anahtar nerede, Dillon?
You know where the key is.
Anahtarın nerede olduğunu biliyorsun.
He's just gonna call the FBI so he can get a key to the city or some shit.
O da FBI'yı arar böylece de ona şehrin anahtarını filan verirler.
We have the key to her house, And I'm pretty sure that half our clothes in our closet are hers.
Evinin anahtarı bile bizde. Ve eminim ki dolaptaki kıyafetlerin yarısı onundur.
Not sure what you want to do with the spare key, but...
Yedek anahtarı ne yaparsın bilmiyorum ama...
You really think I'd go into business with a company and not do background checks on all of its key players?
İş yapmayı düşündüğüm şirketin kilit oyuncularının özgeçmişine bakmadan onlarla gerçekten iş yapabilceğimi mi düşündün?
So, you think of me as a "key player"?
Yani sen benim kilit oyuncu olduğumu mu düşünüyorsun?
Okay, this one... this key's for the building.
Tamam, bu... bina girişinin.
This key is for the ladies room, for the men's bathroom, and those two are for the front door.
Bu anahtar kadınlar tuvaletinin, bu da erkekler tuvaletinin şu ikisi de ön kapı için.
I was gonna call tonight, a few key words, and you would decide to hire me.
Bu gece arayıp, birkaç kilit söz söyleyip kendimi işe aldıracaktım.
The car key is with you now, right?
Arabanın anahtarı sende, değil mi?
= Come out give the key to me! =
Dışarı çıkıp anahtarı bana ver!
What about the key?
Anahtarlar?
That chip is the key to the mission!
Al şunu Toby!
Key words : alien spaceship.
Anahtar kelimeler :
You need a key.
- Anahtara ihtiyacın var.