Lemons traduction Turc
531 traduction parallèle
- And the lemons?
- Ya limon?
He's got a load of lemons he's dying to get rid of.
Bir kamyon limonu var, satmak için can atıyor.
There's a flu epidemic up north and they're hot for lemons.
Kuzeyde grip salgını var, limon için yanıp tutuşuyorlar.
- Lemons.
- Limon.
- A load of lemons.
- Bir kamyon limon.
I really don't want no lemons, but I guess it won't hurt if I take a look.
Limon istemiyorum ama bir bakmaktan zarar gelmez.
- I hate lemons, even if they're good.
- Limonun iyisinden bile nefret ederim.
- Three lemons, 100 lire.
- 3 limon, 100 Liret.
The oranges, the lemons.
Portakal, limon kokusu.
Are we lemons to thrown out after we're squeezed?
Bizler sıkılacak limon muyuz?
It's not true that he dumps you like squeezed lemons.
Sizi sıkılmış limon gibi attığı doğru değil.
Short lemon tree with many lemons
Limonu bol kısa limon ağacı
- Say, you know the soap in the bathroom, shaped like lemons?
Banyonuzda limon şeklindeki sabunlar var ya...
- Lemons.
- Limonlar.
Fresh lemons!
Taze limon!
I love the smell of lemons.
Limon kokusuna bayılırım.
Danish pork and fresh lemons.
Danimarka domuzu ve taze limonu vardı.
Give me apples from Syria, peaches from Amman, jasmine from Aleppo, lemons from Egypt, sultanas, myrtle, camomile, pomegranates, white roses, little pastries, nutmeg ring cakes, sweets, short pastry, puff pastry, sugar and incense, amber, musk and candle wax.
Bana Suriye'den elma Amman'dan şeftali, Halep'ten yasemin Mısır'dan limon kuru üzüm, mersin, papatya nar, beyaz güller minik tatlılar, hindistan cevizli halka kurabiyeler, şekerler kısa pastalar, puf pastalar şeker ve tütsü kehribar, misk ve bal mumu al.
Get your hands on those lemons?
Limonlara dokundun mu?
- Lemons?
- Limon mu?
Well, I hate your lemons!
Ben de limonlarından nefret ediyorum!
And a couple of lemons, too.
İki tane de limon.
My little lemon tree, full of lemons, woman of Vissani,
Benim küçük limon ağacım, limonla dolu.
Tolitto's mom sends him to buy a banana and two lemons.
Annesi Tolitto'dan bir muz iki limon almasını istiyor.
"What's wrong?" I dropped my lemons and banana.
"Neyin var?" diye soruyor. Tolitto da iki küçük limonla muzumu düşürdüm diyor.
Tolitto tells him about the two lemons and the banana.
İki küçük limonla muzumu düşürdüm diyor.
After that, the nun grabs... the priest's dick... and he gets a hold of the two lemons... of the nun.
Sonra kız kardeş yakalıyor papazın p.. sini. Papaz, o da kız kardeşin iki küçük limonuna yapışıyor.
They're lemons.
Onlar ahmak.
Lemons. You hang out with nice people, you get nice friends.
İyi insanlarla takıl, iyi arkadaşların olsun.
And lemons!
Limon da.
Why do you use lemons?
Neden limon kullanıyorsun?
I even went to a supermarket to look at lemons.
Hatta süpermarkete gidip limonlara baktım.
Then you take a bottle of gold perfume and put it on the sink. Then you slice the lemons.
Altın sarısı bir parfüm şişesi çıkarıyorsun, lavaboya koyuyorsun, limonları kesiyorsun,
Ah, the lemons.
- Ah, limonlar.
Sucking Lemons?
Sucking Lemons?
Sucking Lemons!
Sucking Lemons!
120 simoleons on Sucking Lemons, please.
120 dolar Sucking Lemon'a, lütfen.
I'm low on lemons.
Limonumuz biraz az da.
They gave me a head with three lemons in it.
Kafanın içi limon doluydu.
Some nights it was so cold we could hardly move but Blackitt'd be slicing the lemons, mixing the sugar and the almonds.
O kadar soğuk oluyordu ki, kıpırdayamıyorduk. Ama Blackitt limon dilimleyip, şekerle bademleri karıştırdı.
"Oranges and lemons, say the bells of St. Clement's"
"Portakallar ve limonlar," der St. Clement'in çanları.
Juicy lemons, juicy...
Sulu bunlar. Sulu.
Lemons, juicy lemons!
Haydi, sulu limon, sulu.
- Lemons, come.
- Limona gel.
- Are lemons good?
- Limonlar sulu mu?
Lemons were bad.
Limonlar kof çıktı.
I need apples, raisins, cinnamon, currants, lemons crackers, sugar, oranges, nutmeg, flour, salt, pepper cloves, eggs, and some candy for the children.
Elma, üzüm, tarçın, kuşüzümü, limon... kraker, şeker, portakal, hindistancevizi, un, tuz, biber... karanfil, yumurta ve çocuklar için şekerleme istiyorum.
You have pink lemons?
Pembe limonlarınız mı var?
Plants, fruits, oranges... apples, lemons, limes.
Bitkiler, meyveler, portakallar... elmalar, limonlar, misket limonu.
Lemons.
- Limon.
I've got lemons, you never know...
Limon bile aldım.