Liberating traduction Turc
325 traduction parallèle
Now I delight in the robust and liberating feeling of being able to think, act and look for whatever is above me.
Sevinçliyim çok sevinçliyim. En derin en özgür duygular içindeyim. Düşünebiliyorum, karar verebiliyorum. "
Liberating Imagination.
Hayal gücünü salıveriş.
Up north, at the time, they were liberating Paris.
O sırada kuzeyde Paris'i özgürlüğe kavuşturuyorlardı.
There is talk about "liberating the cinema."
Sinemayı özgürleştirmek hakkında konuşuluyor.
Were you in command of troops liberating concentration camps?
Toplama kamplarının boşaltılmasını sağlayan birliklerin başında mıydınız?
your grandfather hypnotized our tanks, liberating Prague.
Büyük baban, Prag'ı özgürleştiren tanklarımızı hipnotize etti.
First, we're not in the business of liberating cities, not even capitals.
Birincisi, şehirleri kurtarmak bizim işimiz değil başkentler de dahil.
No cremating today, but they should cremate on Christmas when so many souls need emancipating, need liberating into space to find new bodies.
Bugün ölü yakılmaz, fakat onlar Noel'de ölü yakabilirler. Bazı ruhlar özgür kalmaya ihtiyaç duydukları zaman, yeni bedenler bulabilmek için boşluğa doğru serbest kalmaya ihtiyaçları vardır.
4000 liberating orgasms in every woman's and man's life... are 4000 explosions of liberated life energy.
Her kadın ve erkeğin yaşamındaki 4,000 özgür orgazm özgür kalmış yaşam enerjisinin 4,000 kez patlamasıdır.
Only by liberating both love and labor... can we create a self-regulating workers'society.
Ancak hem aşkı hem de işçi sınıfını özgür bırakarak kendi kendini düzenleyen bir işçi toplumu oluşturabiliriz.
The Germans had crossed the border, received as liberating for the population sudeta.
Alman birlikleri sınırı geçtiklerinde, Sudet ahalisi tarafından kurtarıcı gibi karşılandılar.
For the few antinazistas Germans, Russians had arrived as liberating.
Küçük bir avuç dolusu, Nazi karşıtı Alman için Ruslar birer kurtarıcı gibiydi.
The Red Army was seen as liberating, not as avenging.
Kızıl Ordu kendisini öç alan olarak değil, özgürleştiren olarak gördü.
because of the destroyed submarine e that was liberating air.
Sonuç itibariyle denizaltı parçalarına ayrılmış ve havaya saçılmıştı.
Like a liberating army, wave after wave of cumulus surges across the African plains.
Kurtarıcı bir ordu gibi, dalga dalga kümülüsler Afrika düzlükleri boyunca kabarıyorlar.
Russian troops have just finished liberating the concentration camp of Auschwitz.
Rus askerleri, Auschwitz toplama kampındakileri tahliyeye yeni başladılar.
Like a kind of liberating consciousness.
Bilincin özgürleştirilmesidir.
Overcoming and liberating nations and tongues... he saw the depths of Asia.
Muzaffer olarak ve halkları ve dilleri özgürleştirerek... Asya'nın derinliklerine kadar gitti.
And that prayer is the action of liberating these enchained embryo-like spirits... and that every action of ours in life... whether it's, uh, doing business, or making love... or having dinner together, or whatever... that every action of ours should be a prayer... a sacrament in the world.
Ve dua ettiğin zaman bu embriyoya benzeyen ruhlar özgür kalıyorlar ve hayatımızda yaptığımız her eylem ister iş yapmak olsun, ister sevişmek olsun... veya yemek yememiz olsun, her ne olursa yaptığımız her eylemimiz bir dua, bir dinsel tören olmalı dünyada.
By liberating it of the water of all the oceans, it would be lighter by 72 quadrillion tons and distance itself from the sun by 30 million kilometers.
Tüm okyanus suları başka bir yere akıtılsaydı dünya 72 katrilyon ton daha hafif olurdu. Ve güneşten 30 milyon kilometre daha uzak olurdu.
Our brother Savonarola... sees in you the root of all our ills... and the possible liberating vehicle... that will grant us eternal rest.
Kardeşimiz Savonarola....... seni tüm dertlerin dermanı....... özgürlüğümüzün anahtarı.... ve ruhlarımızın özgürlüğe kavuşmasında ki tek yol görüyor.
Pleasure was liberating me.
zevkin doruklarına çıktım.
In his arms I was truly liberating myself.
beni kollarına alınca kendimi çok özgür hissettim
We're liberating the country for democracy.
Ülkeyi demokratikleştirmek için geldik.
Very liberating.
Çok rahatlatıyor.
It's very liberating if you think of it as... therapy.
Çok rahatlatıcı eğer şey gibi düşünürsen... terapi.
Liberating this town in the name of the Republic.
Cumhuriyet adına burayı özgürleştiriyoruz.
- It's so liberating.
- Amının suyunu akıtır.
I don't know what corner you crawled out of, bub, but we don't find nuclear missiles all that liberating.
Senin nereden sürünüp çıktığını bilmiyorum ama nükleer füzelerde özgürlük falan göremiyoruz.
I'm liberating you.
Seni özgür kılıyorum.
- It might be liberating, if nothing else.
- En azından rahat edersin. - Onu tanımıyorum bile.
They stormed in with shotguns and after liberating the place of all the firearms they could carry and various personal idiosyncratic knickknacks they killed every customer without hesitation.
Ellerinde tüfeklerle, fırtına gibi içeri... daldılar, dükkanda üzerlerinde taşıyabilecekleri ne kadar silah... ve çeşitli malzeme varsa çaldılar... sonra da tüm müşterileri... göz kırpmadan öldürdüler.
It's liberating, isn't it?
Çok rahatlatıcı, değil mi?
Dress reform is about liberating the body from its artificial constraints.
Kıyafet reformu bedeni yapay baskılardan serbest bırakmak içindir.
Some Americans in other border towns have followed sheriff Boomer into Canada with the hope of liberating that country.
Diğer sınır kentlerinde oturan bazı Amerikalılar Şerif Boomer'i Kanada'ya kadar takip ettiler. akıllarından sadece Kanadalılara ders vermek geçiyor.
I've done it a trillion times. It's liberating.
Bunu milyonlarca kez yaptım, insanı özgür kılıyor.
- It might be liberating.
İçini dökebilirsin.
- You should be thanking me for liberating you from your world of loneliness and isolation.
- Bana seni yalnızlığın hüküm sürdüğü dünyandan kurtardığım için teşekkür etmelisin.
You have no idea what a liberating experience it is to be in a liquid state.
Sıvı halde olmanın nasıl özgürleştirici bir deneyim olduğu hakkında hiç bir fikrin olamaz.
By doing what? By liberating another animal.
- Başka bir hayvanı daha kaçırarak.
Well, alimony aside, I found it rather liberating.
Nafaka bir yana, kendimi özgür hissederdim.
- Yeah, so do I! It's unattractive, yet liberating. Like the one and only time
Hiç hoş değil ama insanı rahatlatıyor.
Perhaps that's why it's so liberating.
Belki de bu yüzden, böylesine serbest kalıyor.
No, it's liberating, love.
Hayır, buna özgürleştirme denir.
Liberating.
Özgürleştirmek.
At times, it's the disorganization that's liberating.
Bazen örgütsüzlük özgürlüktür.
It was so liberating.
Öyle özgürceydi ki.
I have to say it's liberating knowing that I'm not going to be called.
"Çarpışma Süresi : 4 Hafta 2 Gün" Aslında seçilmeyeceğimi bilmek oldukça rahatlatıcı.
I told you the truth was liberating.
Sana gerçeğin özgürleştirici olduğunu söylemiştim.
You run away from anyone and anything, and you think it's so unconventional and liberating, when in tact, it's just cowardice and juvenile... and unable to face the real world!
Herkesten, her şeyden kaçıyorsun. Bunun sıradışı ve özgürce olduğunu sanıyorsun, Aslında sadece korkaklık bu, olgunlaşmamışsın ve gerçek dünyayla yüzleşemiyorsun.
It's liberating.
Dürüst olmak gerekirse evet.