Like me traduction Turc
91,982 traduction parallèle
See, I went to a school where there weren't a lot of people who looked like me.
Gittiğim okulda benim gibi görünen fazla kişi yoktu.
Uh, would you like me to prepare it for you, sir?
- Hazırlayayım mı?
I told her that you're a hybrid, like me.
Ona senin melez olduğunu söyledim, benim gibi.
And you can tell me where in this big, wide world you'd like me to take you next.
Sonra sen de bana bu büyük, geniş dünyada, seni nereye götürmemi istediğini söyleyebilirsin.
Like me.
Benim de yaptığım gibi.
But listen, you gotta make sacrifices if you wanna look DIY fly like me.
Ama benim gibi doğal görünmek için fedakârlık yapmanız lazım.
All right, so now, ladies, what would you like me to say?
Hanımlar, siz ne söylememi istiyorsunuz?
Yeah, um... yeah, no, it's not a lot of money, but it's exposure, which is way more valuable for someone like me, so.
Çok fazla para vermiyorlar ama ismim duyulacak. Bu da benim gibi biri için çok daha önemli.
Would you like me to discuss rent?
Kirayı görüşmek için bana ister misiniz?
Have you noticed the charming fellows in brown shirts who call me Jewish swine and want people like me dead?
Kahverengi gömlekli şık adamları fark ettiniz mi? Bana yahudi domuzu diyen ve benim gibilerin ölmesini isteyen.
I need you to let me in like you would let a real friend in.
Beni gerçek bir arkadaşın gibi kabul etmelisin.
You speak like that to me again and you will feel the consequences.
Bir daha benimle bu şekilde konuşursan, sonuçlarına katlanırsın.
This is like the third time you have directly spoken to me.
Benimle direkt konuştuğun üçüncü sefer falan bu.
Although I don't appreciate you looking at me like some kind of a pathetic dog you see in a shelter.
Ama bana barınakta gördüğün zavallı bir köpekmiş gibi bakman hiç hoş değil.
You notify me next time she makes a request like that before you fucking fulfill it... unless you want to start thinking about another career besides trading equities.
- Vermedim ama. Bir daha böyle bir talepte bulunursa önce bana haber ver. Yoksa değerli varlık ticaretinden başka bir kariyere başlarsın.
I mean, your boss offered to put me in a place like this. - Really?
Patronun beni böyle bir yere koymayı teklif etti sonuçta.
You shouldn't have to see me like this.
Beni bu şekilde görmemelisin.
And when you win... does that make me, like, First Boyfriend?
Kazandığın zaman First Sevgili mi olacağım?
Sounds like a crook to me.
Gerçekçi gelmedi.
But I do know that people leave me when I like them.
Fakat şunu biliyorum ki, sevdiğim insanlar beni bırakıyorlar.
You owe me, Robert, and you have the fucking temerity to act like I'm other people?
- Bana borçlusun, Robert,... ve bana diğer insanlar gibi mi inanıyorsun?
You were the only one who never treated me like a misfit.
Bana uyumsuzum gibi muamele etmeyen bir tek sen vardın.
But given that the Hollow is, like, pure evil incarnate, maybe you should consider reaching out to people who are just a little more powerful than me.
Hollow'un saf kötülüğün can bulmuş hali olduğunu düşünürsek benden daha güçlü kişilerin kapısını çalmayı düşünmelisin belki de.
And I'll tell you, Josh, as strong as I am, she took me down like I was nothing.
Josh, ne kadar güçlü olsam da beni hiç zorlanmadan yere serdi.
When the Hollow grabbed me, it was like... I was shoved down into some dark corner of myself.
Hollow beni ele geçirdiğinde sanki kendi zihnimde karanlı kuytu bir yere sokulmuş gibiydim.
I always wondered what my parents might have been like, what they might have thought of me.
Ailemin nasıl göründüğünü ve benle ilgili düşüncelerini her zaman merak ettim.
Yeah, that sounds like fun, but on the way, can you drop me off at the ER?
Evet, eğlenceli duyuluyor.
But like all the rest of you, she's nothing compared to me.
Ama hepiniz gibi, o da bana kıyasla bir hiç.
You all want me to do something to stop people like him.
Onun gibi insanları durdurmak için hepiniz bir şey yapmamı istiyorsunuz.
It's hard for me to write grades like this on your work, Janae.
Ödevlerine böyle notlar yazmak bana ağır geliyor.
Seems like a pretty good... deal to me.
Ben pek korkulacak bir durum göremiyorum.
This is the only picture they have of me that I like, okay, and it's in there?
Ellerinde olup sevdiğim tek resmim bu tamam mı, ve buraya koymuşlar?
'Cause it-it looked like you spent the whole morning with my folks, laughing and ganging up on me and making fun of me for not coming down to breakfast. Lucy, we're just "Bananagraming."
Lucy, sadece Bananagram oynadık.
But she's, like, hanging out with all these cool, successful people, and I'm worried she's, gonna, like, outgrow me, you know?
Ama sürekli şu havalı ve başarılı insanlarla takılıyor ve beni bırakacak diye endişelenmeye başladım.
If I'm being totally honest here, to me, it kind of looks like a picture of you sucking a dog's dick.
Tamamen dürüst olmam gerekirse, bence kendini bir köpeğin aletini emerken resmetmişsin.
It looks like a painting of me sucking a dog's dick.
Bir köpeğin aletini emerken resmedilmişim gibi görünüyor.
So then I was like, "Maybe I'll just paint me blowing an owl,"
Ben de belki ortaya bir kâse elma çıkabilir diye..
It hurts me when you talk like that. You understand?
Bu şekilde konuşman canımı sıkıyor.
And it kills me to think that our boys are gonna wind up just like you.
Evlatlarımızın senin gibi olacak düşüncesi beni korkutuyor.
You like it here... with us. With me.
Burayı seviyorsun, bizi, beni.
I told you, do not look at me like that!
Söyledim sana, bana öyle bakma!
She doesn't obey me like that.
Beni bu kadar dinlemiyor.
Don't look at me like that.
Bakma bana öyle.
Why didn't you get a room next to me, like we said?
Niye konuştuğumuz gibi yan yana odaları seçmedik? Ne?
Maybe to you two years feels like the blink of an eye, but to me, it's an eternity.
Size göre iki yıl göz açıp kapayana kadar geçiyor olabilir ama bana göre sonsuza kadar sürüyor.
Fucking DK'd me like I was a ghost.
Sanki hayaletmişim gibi davrandı.
She treated me like I was just the wife, like my business wasn't ready.
Kadın sadece bir eşmişim gibi davrandı. Sanki işletmem yetersizmiş gibi.
Rhoades fucked me like you thought he would.
Rhoades aynen yapacağını söylediğin gibi ağzıma sıçtı.
Maybe you should have, like, grabbed me by the shoulders, and whispered something real sexy in my ear.
Belki de omzumdan tutman, kulağıma şöyle harbiden seksi bir şeyler fısıldaman gerekiyordu.
Honesty is, like, the only thing that matters to me.
Dürüstlük benim için önemli olan tek şeydir.
Jessica, would you like to help me demonstrate?
Jessica, bir örnekle açıklamama yardım eder misin?