Living room traduction Turc
3,908 traduction parallèle
I fired one of the 99 %, and now she's occupying our living room.
Birini % 99 kovdum, ve şimdi salonumda oturuyor.
Chloe, please, June is in the middle of a makeshift living room presentation.
- Chloe, lütfen. June, kendi çapında bir ev sunumu yapıyor.
No more naked leap frog in the living room when little Mikey's in there watching Road Runner, and gnawing on a big wheel of cheese.
Küçük Mikey oturma odasında çizgi film izleyip koca bir parça peyniri kemirirken oynaşamazsınız.
Also, he took something from the living room.
Ayrıca, oturma odasından bir şey almış.
Couldn't stop think about the ringbox he stole from Amy Damper's living room.
Amy Damper'in oturma odasından çalınan yüzük kutusunu düşünmeden duramıyorum.
So, for example, that often there Cases in the living room to watch the fights on TV.
Rehabilitasyondayken sık sık ortak odada toplanıp maçları izliyorduk.
The living room.
Oturma odası.
So you've gone into business with a woman who drove her car into your living room because you chose me over her?
Onun yerine, beni seçtin diye salonuna arabayla giren bir kadını mı seçtin iş için?
Used to hang on our living room wall... covering a damp patch.
Rutubet izini kapatmak için oturma odamıza asmıştık.
It's Sunday morning... and my four-year-old is in the living room... talking on the telephone with her father.
Pazar sabahı dört yaşındaki kızım oturma odasında babasıyla telefonda konuşuyor.
I heard he got shot right in his living room.
Oturma odasında vurulduğunu duydum.
I figured he was watching TV in the living room, but when I got up in the morning...
Odada televizyon izliyordur diye düşünmüştüm ama sabah uyandığımda- -
First, we'll extent the front, then we'll expand the back to create a living room.
İlk, ön cephedeki alanı düzenleyeceğiz, ondan sonra arka alanı genişletip oturma odası oluşturacağız.
If it's like this, the former doorway... Will become a brand new living room like this.
Eğer böyle olursa, önceki kapı aralığı... bunun gibi yepyeni bir oturma odası haline gelicek.
The living room will be increased by 3600.
Oturma odası 3600 ü geçiçek şekilde yükseltilebilir.
Then, according to what you wished for, the height of the living room will be increased, and it will be very spacious.
Daha sonra, senin ne isteğine göre oturma odasının yüksekliği artırılacak, ve böyle daha geniş olacak.
Here will be the living room, and here will be the bedroom.
Burda bir oturma odası olmalı, ve burdada yatak odası.
Here is the living room.
Burası.. oturma odası.
It's been in his living room three different times.
Üç kere adamın salonuna girdi o kupa.
Lot of seats out here in the living room. In the bedroom, just one bed.
Oturma odanda bir sürü oturacak yer var, yatak odasında ise sadece yatak var.
Hey, guys, come into the living room ;
Çocuklar, oturma odasına gelin, size bir şey göstermek istiyorum.
Wow, it's like having Lawrence Welk in the living room.
Wow, sanki Lawrence Welk bizim salondaymış gibi.
Nice to meet you, what are you all doing in my living room in the middle of the night?
Tanıştığıma memnun oldum ama gecenin köründe oturma odamda ne işiniz var?
If I want to leave the laundry basket in the middle of the living room, nobody stops me.
Çamaşır sepetini salonun ortasına bırakmak istesem beni durduracak kimse yoktu.
Not the one in the living room.
- Oturma odasında değil.
In the middle of the living room with a whisk.
Hayır. Salonun ortasında elimde çırpma teliyle olmaz.
Well, that's your weather, folks, straight from my lips to your living room.
Hava durumu böyle olacak dudaklarımdan dökülen cümleler, oturma odalarındaki sizlere gelsin.
I'm in your kitchen, moving to your living room.
Mutfağınızdayım, oturma odasına doğru gidiyorum.
If everybody could come to the living room, my grandmother had a video she made before she died, she wanted everyone to watch.
Şimdi herkes oturma odasına gelebilirse,... büyükannem ölmeden önce herkesin izlemesini istediği bir video hazırladı.
Yeah, and it's probably best if you guys don't have your first eye-to-eye in 20 years in my living room.
Evet, ve 20 sene sonra ilk bulusmanizin benim salonumda olmasi iyi fikir degil.
Yeah, and you've got half a canoe in our living room.
Salonumuzun ortasında yarım bir kanon var.
Well, we got the kitchen right there behind you, living room out there and, uh, two bedrooms.
Arkanda mutfağımız var orada oturma odası ve yataklarımız.
She said I had to tie in the living room, so I did that, too.
Oturma odasını da mutfağa uydurmam gerektiğini söyledi ve oraya da el attım.
- Stay in the living room.
- Oturma odasında kalın.
- Mark and Mindy are making small talk with our friends in our living room.
- Mark ve Mindy, arkadaşlarımızla oturma odamızda, havadan sudan konuşuyorlar.
Johnny was working in the living room on a list for a casting call, and his mother was alone in the den.
Johnny, oturma odasında oyuncu kadrosu listesi üzerine çalışıyordu ve annesi odasında yalnızdı.
He listened for a while longer and then hurried guiltily back to his work in the living room.
Bir süre daha kulak kesilmiş,... suçluluk ve aceleyle oturma odasında işinin başına dönmüştü.
Oh, I'm good with the living room couch.
Oh, kanepede iyiyim ben.
In the living room.
Oturma odasında.
Are they bulldozing my living room and putting in a new shopping mall?
Niye ki? Oturma odamı buldozerle kazıp yerine alışveriş merkezi mi koyuyorlar?
Well, there's a tree in my living room, so go nuts, and thanks, by the way.
Oturma odamda bir ağaç var, o yüzden istediğini yapabilirsin, bu arada teşekkür ederim.
So, the dining room is also the living room and the kitchen.
Peki, yemek odası aynı zamanda oturma odası ve mutfak.
Yeah, but, I mean, the kitchen and the living room are the same room.
Evet, ama, demek istediğim mutfak ve oturma odası aynı odada.
Best explanation they've come up with so far is a giant microwave, or a jet flew through the living room, breaking the sound barrier.
Şimdiye dek buldukları en mantıklı açıklama büyük bir mikrodalga fırın. Ya da oturma odasından bir jet geçti ve ses duvarını geçtiği için camlar kırıldı.
Now, the living room is the centerpiece of the Catalina's 4,000-square-foot living area.
Oturma odası Catalina'nın 372 metrekare yaşam alanının en büyük özelliğidir.
Well, as I said, living room is exactly the same.
Dediğim gibi oturma odası tamamen aynı.
There's a nanny cam in the living-room clock.
Oturma odasındaki saatte bakıcı kamerası var.
This isn't a shrine to a dead child, it's a hospital room for a living one.
Burası ölü bir çocuğun türbesi değil, yaşayan bir tanesinin hastane odası.
Liam, we can't keep living in the back room of a bar.
Liam, barın arkasında yaşamaya devam edemeyiz.
Nick, why don't you go back in your room and put on your stupid flannel and keep not living up to your potential!
Nick, hadi odana git o çizgili gömleklerinden giy ve yaşaman gerekenden daha berbat bir hayat sürmeye devam et.
And I backed into the living room, thinking, well, you know, okay,
Oturma odasına döndüm.
room 1000
rooms 83
roommate 60
roomie 108
roomies 23
room for one more 22
room number 25
roommates 31
room service 204
room apartment 20
rooms 83
roommate 60
roomie 108
roomies 23
room for one more 22
room number 25
roommates 31
room service 204
room apartment 20
room clear 21
living 96
living the dream 39
livingston 26
living here 18
living together 38
living or dead 25
living 96
living the dream 39
livingston 26
living here 18
living together 38
living or dead 25