Local p traduction Turc
455 traduction parallèle
But what if we block the nerve impulse by simply applying local pressure, which can be done with any ordinary metal clamp just at the swelling on the posterior nerve roots for, say... five or six seconds?
Ama metal bir kıskaç kullanıp, lokal bası uygulayarak sinirsel iletiyi bloke edip beş... altı saniyeliğine gerideki sinir köklerini şişirirsek acaba ne olur?
Look, these local people aren't going to charge a white man in this parish on your say-so.
Bu bölgede halk senin lafına bakıp bir beyazı... suçlamayacaktır.
I've got every agent converging on the arena, and we'll all get the support we need from local P.D.
Her ajanı Stadın bir noktasında topladım, ve ihtiyacımız olan tüm desteği de yerel Polis Karakolundan alıyoruz.
Local people also have families to support... and they do all the can to protect their herd... using their dogs, domesticated wolves, to help them to do so.
Yerel halkın da bakmakla yükümlü olduğu aileleri var ve sürülerini korumak için ellerinden geleni yapıp kendilerine yardım için köpekleri, yani evcilleştirilmiş kurtları kullanırlar.
Recently passed federal legislation requires... that local P.D. be alerted when sex offenders... are released or paroled into the community.
Geçenlerde federal mevzuat, seks suçluları serbest bırakıldığında ya da şartlı tahliye edildiğinde yerel emniyetin tetikte olmasını istemiş.
He wasn't unknown to local P.D., but, uh, he never broke a law.
Yerel Polis Departmanı tarafından tanınmayan biri değilmiş, ama hiçbir yasayı da çiğnememiş.
- Local P.D. think they do, but I disagree.
- Yerel Polis Departmanının var ama aynı fikirde değilim.
Local P.D. Has all their resources looking out for a transient, A drifter who's wanted for a double homicide in Gasden, Alabama.
Yerel Polis Bölümü, tüm kaynaklarını Gasden ve Alabama'da çifte cinayet işleyen başıboş birini bulmaya ayırmış.
I'll call local P.D. and have them cordon off the area.
Ben polis çağırıp etrafı kordon altına aldıracağım.
I'm just trying to give the local P.D. A handle here.
Su an sadece yerel polis bölümüne yardim ediyordum.
Well, the next call's gonna be to the local P.D.
Bir sonraki aşama bölge polisinin aramak olacak.
Not according to local P.D.
Yerel polise göre yok.
However, for the moment, we will pass over that, and we will continue to concentrate on another type of local exterminator.
Yine de, şu an için bunu atlayıp yoğunlaşmaya devam edeceğimiz konu, başka tür bir yerel yok edici.
On the local front, a nasty case of mysticism has struck the Stuyvesant Medical School.
Yerel bir haber. Stuyvesant Tıp Fakültesi'nde ürkünç bir esrarengiz vaka görüldü.
No-good bastard Bertram... and some sex-starved sardine fishermen... and the local coroner, who took me for a ride on his scooter... and then pinched my behind.
Tabii, Bertram alçağı mesela. Veya cinsel açlık çeken balıkçılar. Veya, mobiletine bindirip sonra popomu çimdikleyen adli tıp görevlisi.
No, we were out strolling across a fjord one day When one of the local matadors came out of his tree house And flung a load of old scimitars and guillotines out
Bir gün fiyortta yürüyorduk yerel matadorlardan biri ağaç evinden çıkıp şarap mahzeninde birikmiş pala ve giyotinleri fırlattı.
One day at 9 : 00 in the morning, She left Kennedy airport, New york, And arrived in Germany at 10 : 40 p.m. Local time.
Bir sabah 9 : 00'da New York Kennedy Havaalanı'ndan hareket etti ve yerel saatle akşam 10 : 40'da Almanya'ya vardı.
Either we go ashore and walk around until we come to the local repair shop,
Ya karaya çıkıp bir tamirci dükkanı bulana kadar yürüyücez,
Local authorities, tourist authorities, national parks, countryside commision, C.P.R.E.
Yerel yetkililer, turizm yetkilileri,.. .. milli parklar, kırsal komisyon, C.P.R.E..
She engaged in disputes which annoyed the local nobility and she sold drugs.
Kocakarı ilaçları yapıp sattığından yerel asilleri kızdırmıştı.
Nobody could understand how he'd manoeuvred himself to perform the deed, until it was discovered he had purchased a two-foot block of ice from the local fishmonger, Mr Croswell.
Kendini nasıl astığını kimse anlayamadı ama sonra bir balıkçıdan bir kalıp buz aldığı ortaya çıktı.
I couId call a local newspaper and ask them to check on their death notices.
Tek yapmam gereken yerel gazeteyi arayıp onlardan ölüm ilanlarına bakmalarını istemek olurdu.
So, as a professional kangaroo shooter and an expert on local wildlife, how big would an animal, say, a razorback, how large would a razorback have to be to carry a two-year-old child over any distance?
Ee, profesyonel bir kanguru avcısı ve yerel vahşi hayat uzmanı olarak bir hayvanın, diyelim ki, bir yaban domuzunun iki yaşındaki bir çocuğu alıp götürmesi için ne kadar büyük olması gerekir?
Since this series will be a free godsend to the local economy... we were hoping maybe that you could reciprocate a little on the lesson.
Yazı dizisi yayınlanıp da yerel ekonomiye talih kuşu konunca biz de ders konusunda ufak bir kıyak yapmanı umuyorduk.
Let's get off the highway... see some local color.
Otoyoldan çıkıp... manzarayı seyredelim.
Meet Juan, Roberto, VPs from the local office.
Juan ve Roberto ile tanıştırayım... V.P. S yerel bürodan.
So, this morning, Chris in the Morning is gonna dispense with the weather and traffic report and local news and get down with the complete works of Walt Whitman.
Ve işte bu sabah "Chris in the Morning"'de hava ve trafik raporlarıyla yerel haberleri bir kenara bırakıp Walt Withman'ın eserleriyle devam edeceğiz.
Local authorities have not yet said weather their might be a connected... Between this and a recent rash of disappearances involving young children.
Yetkililer bu olayın, diğer kayıp çocuk olaylarıyla bağlantısı olup olmadığını belirleyemedi.
He sets himself up in the shipping business and gets rich quick but nobody likes the guy because he's got a reputation for hanging around local grave yards.
Nakliyecilik işine başladı ve kısa zamanda zengin oldu. Adamı kimse sevmiyordu çünkü mezarlıklarda dolaşıp durduğu ile ilgili bir ünü vardı.
Our local carrier took me up to the farm from the village.
Yerel taşıyıcı beni köyden alıp çiftliğe kadar getirdi.
Hang up a local service rebellion, wonder if you'd help me bundle up loose sticks and burn that master.
Kölelerin ayaklanmasına öncülük ediyorum. Çalı çırpı toplayıp efendilerini yakmama yardım eder misin diye soracaktım.
GR-13, seek and destroy local communications lines in target areas.
GR-13, bölgeyi araştırıp bütün haberleşme ağlarını tahrip edin.
Some of the local yokels did it announce the disappearance of this?
Yerli şarlatan hekimlerden biri kayıp ilanında bulundu mu?
I played in local competitions and club tournaments winning cup after cup, until our poor dad had to convert the pantry into a trophy room.
Ayrıca bütün turnuvalara katılıp kupa üstüne kupa kazandım. Zavallı babam kileri kupa odası yapmak zorunda kaldı
Have the local magistrate arrest and punish him.
Yerel yargıça tutuklatıp suçuna uygun cezalandırılmasını sağlayarak!
I wasn't able to get my gun camera around in time to get a picture but... my sensors picked up a change in local hyperspace when it went by.
Silah kamerasını zamanında çalıştırıp çekim yapamadım ama alıcılarım gemi geçerken üst uzayda bir değişim olduğunu belirledi.
At 3 : 00 p. m. Friday, local autocrat C. Montgomery Burns... was shot, following a tense confrontation at town hall.
Cuma günü saat 15.00'te, yöresel otokrat C. Mongomery Burns vuruldu.
When the local medical school ran short of cadavers rumour had it that the snatchers got $ 200 a head.
Yerel tıp okulu kadavra sıkıntısı çekmeye başlayınca,... söylenenlere göre, mezarcılar kelle başına 200 $ alıyorlarmış.
- Arrival? Tokyo. 2 p.m. tomorrow, local time.
Tokyo'ya varış, yarın yerel saatle öğlen 2'de.
The local time is 3 : 20 p.m.
Yerel saat öğleden sonra 3.20.
It's possible someone from Earth brought a normally harmless bacteria to that planet... it learned some new traits from a local organism... and mutated into the most deadly infectious strain I've ever encountered.
Dünya'dan birşey, sıradan bir bakteriyi oraya taşımış olabilir... bu bakteri yerel bir organizmadan yeni yetenekler kazanıp... şimdiye kadar karşılaştığım en ölümcül salgına dönüşmüş olabilir.
Three days from now, at exactly 1730 hours local time, I will leave the base and walk into the jungle.
Ben her şeyi hallettim. Üç gün sonra, yerel saatle 17 : 30'da, karargahtan ayrılıp, ormana gideceğim.
- -the coho and dog, pink or humpback which is smashed into cans and quick-cooked to give the colourful local folks something to do other than play cards and scratch their nuts all day.
Teneke kutulara tıkılan, gümüş ve köpek cinsi veya pembe somonlar bütün gün kâğıt oynayıp, kıçını kaşımaktan başka yapacak işi olmayan, renkli yerli halkı oyalar.
Let's face it, Niles, we are one stone's throw away from becoming the neighbourhood kooks, right down to the local children ringing our doorbell and running away.
Kabul edelim Niles. Mahallenin delisi olmamıza ramak kalmış. Her an mahallenin çocukları kapımızı çalıp kaçabilir.
We don't know whether they've delegated release authority to their local commanders for use on our invasion troops
Bunların çıkış iznini yerel subaylarına bizim işgal askerlerimize karşı kullanmak için onaylatıp onaylattırmadıklarını bilmiyoruz.
I will recon the local restaurants in a concerted effort... to find out what civilians eat.
Ve ayrıca yerel lokantaları keşfe çıkıp sivillerin neler yediğini anlamaya çalışacağım.
Then you phoned all the local taxi companies And found out which one had picked me up and where i'd gone.
Bölgedeki bütün taksi duraklarını arayıp hangi taksinin beni aldığını ve nereye getirdiğini öğrendin.
Then you phoned all the local restaurants And found out which one had my booking.
Bu bölgedeki restoranları arayıp hangisinde yer ayırttığımı buldun.
or would she have eventually woken up, spit out the apple, gotten a job, a healthcare package and a baby from her local neighbourhoud sperm bank?
Ya da birdenbire uyanıp, elmayı tükûrup, bir iş bulup sigorta yaptırıp, sperm bankasından hamile kalır mıydı?
Unless the local villagers are willing to turn in a P.O.W. for a bowl ofrice.
Ancak köylüler POW askerlerini bir kase pirine satmışlarsa.
What are they going to think when they find out it's just a local custom, that over 80 million women in the third world have had their clitorises forcibly removed in order to reduce their sexual pleasure so they won't cheat on their husbands.
Şunu öğrenince ne düşünürler : üçüncü dünya ülkelerinde, toplamda 80 milyon kadının seksten zevk alıp kocasını aldatmasın diye klitorisinin zorla alınıyor