Lucky me traduction Turc
2,072 traduction parallèle
- Mm, lucky me.
- Ne şanslıyım!
Oh, lucky me.
- Oh, ne mutlu bana.
Five nurses are on call, and one nurse, lucky me, gets the 24-hour shift in the operating tent.
Beş hemşire hazırda bekliyordu ve içlerinden şanslı olan ben ameliyat çadırında 24 saat vardiyalı olarak çalışmak üzere görevi aldım.
Lucky me, only 199 Baht.
7 dolar olması iyi bari.
Lucky me.
Ne şanslıyım.
Lucky me.
Çok şanslıyım.
Lucky me.
Şanslıyım.
Lucky me, then.
O zaman şanslıymışım.
If you ask me, you're lucky that's all you got.
Hepsinin bu kadar olduğuna şükret.
Lucky you caught me.
Beni yakaladığına şanslısın.
Lucky for me you're a lousy shot.
Şansıma berbat bir nişancısın.
I'm lucky to have a friend who would spend a whole day being so mean to me.
Tüm gününü bana kötü davranarak harcayan bir arkadaşım olduğu için çok şanslıyım.
And it's not tomorrow but I felt like you should know that I'm awesome, and you're lucky to have me.
Yarın değil ama benim harika olduğumu ve benimle olabilmek için şanslı olman gerektiğini bilmelisin diye düşündüm.
Jenny, you're lucky to have me, don't push it.
Jenny, beni bulduğun için şükret.
Yep, she's lucky to have me.
Bana sahip olduğu için çok şanslı
Yep. She's lucky to have me.
Bana sahip olduğu için çok şanslı.
For me, it's Lucky Charms and TV.
Benim için önemli olan, "Lucky Charms" ve TV.
.. made me think that this school is very lucky
bu okulun çok şanslı olduğunu, düşünmeme neden oldu.
But this is my lucky tie. And anyone who knows me well would know that.
Ama bu benim şanslı kravatım ve beni iyi tanıyan herkes bunu bilir.
It's nights like these that make me realize how lucky I am to have found the man I want to spend the rest of my life with.
Böyle gecelerde hayatımın kalanını geçireceğim bir adam bulduğum için ne kadar şanslı olduğumu anlıyorum.
Lucky for me, there's no swimming.
Şansıma, yüzme yoktu.
Lucky for me that I wanted to quit anyways because if I had to sell that bar I would definitely want to kill myself.
Önce bırakmam iyi bir şey. O sutyenleri satmak zorunda kalacaksam, ölürüm daha iyi! Değil mi?
They told me I was even lucky to keep my knickers.
Spor ayakkabılarım kaldığı için şanslı bile olduğumu söylediler.
Let me tell you- - count yourself lucky you don't have a heart.
Sana söyleyeyim, kalbin olmadığı için kendini şanslı say.
That better be your lucky R2 poking me.
Beni dürten Şanslı R2'n olsa iyi olur.
Lucky for me I ain't no Indian.
Şanslıyım. Kızılderili olmadığımı biliyorsunuz.
And that was Lucky, to me.
O kişi benim için Lucky'di.
I verified with Whitehall and Scotland Yard and they tell me he's a detective of excellent reputation and we're lucky to have him onboard.
- Bu konuda Whitehall ve Scotland Yard'dan görüş aldım. Çok ünlü özel bir dedektif olduğunu bizimle birlikte çalışmasının büyük bir şans olduğunu söylediler.
So when you're that lucky, come see me.
Yani o kadar şansın olduğunda gel beni bul.
Rowley's pretty lucky to have me as a friend.
Arkadaşım olduğu için Rowley çok şanslı.
If you're very lucky, you might hit me.
Eğer şansın varsa, beni vurabilirsin.
We need to change that. I was lucky because I had my grandmother, and she taught me to read at a very young age.
Bunu değiştirmemiz gerekiyor.
If you're as smart as I think you are, you'd know to walk right on by me like we've never seen each other before in our lives, and you'd know to feel lucky.
Eğer düşündüğüm kadar zekiysen, Bana birbirimizi hayatta görmemişiz gibi yaklaşman gerektiğini bilmelisin, ve kendini şanslı hissetmelisin.
He's just lucky he didn't make me mad.
Beni kızdırmadığı için çok şanslı.
Lucky me.
Ne kadar da şanslıyım.
Just me feeling lucky to have someone willing to look me in the eye willing to tell me what was what.
Sadece ben, birisinin benim gözüme bakıp bana neyin ne olduğunu söylediği için şanslı hissediyordum.
I'd tell you to go to hell only, lucky for me, you're already there.
Sana cehenneme git derdim şanslıyım ki, zaten oradasın.
Man, that was lucky you were behind me when that guy got all mad about his car.
Adamın arabasına çarparken arkamda olmanız büyük şanstı.
Lucky Ned has left me, knowing I am sure to be caught when I leave on foot.
Şanslı Ned beni bıraktı. Yürüyerek gidersem de yakalanırım.
- You make me feel lucky.
- Seninle kendimi şanslı hissediyorum. - Şanslı mı?
How lucky for me, that you kept my glasses from tenth grade.
Şansıma 10. sınıftaki gözlüğümü saklamışsın.
Ok, personal shopper easy on it. But you know, maybe if you're lucky I'll let you manscape me later.
Belki daha sonra beni yeniden yaratmana izin verebilirim.
You're lucky that you can still be useful to me, yes?
sana verdiğim şansın bana yararı olacakmı, Evet?
Which means... One of you lucky bitches... are gonna come with me upstairs and pop my brother's cherry.
Bu, şu demek oluyor... siz şanslı kaltaklardan biriniz... benimle yukarı gelecek, ve kardeşimin bekâretini kaybetmesini sağlayacak.
Let me tell you, if you're lucky enough to find an angel, hold onto her with everything you've got.
Diyeceğim şu ki, bir melek bulacak kadar şanslıysan sımsıkı tutunmalısın.
Now, you tried it with me and I got lucky, I escaped.
Benim üstümde de aynı şeyi denedin ama şanslıydım ki kaçabildim. Sean için dua edeceğim.
Master, please tell me that I am lucky enough to start my life over again.
üstat lütfen söyle bana hayata sil baştan başlayacak kadar şanslı mıyım?
You're lucky it's just me.
Ben aradığım için şanslısın, dostum.
- Yeah, that's me. Lucky.
- O şanslı benim işte.
Lucky for you, Your friend kept me supplied with flowers and gifts.
Şanslısın ki arkadaşın bana çiçek ve hediye getirdi.
Well... Lucky for me, I'm a marine.
Öyleyse şansıma ben deniz kuvvetlerindenim.