English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ L ] / Lying on a bed

Lying on a bed traduction Turc

63 traduction parallèle
Well, there was a woman named Mary lying on a bed of straw in a stable, waiting for her child to be born.
Bir ahırda samandan bir yatakta yatan, ve çocuğunun doğmasını bekleyen, Mary adlı bir kadın vardı.
It's like lying on a bed of nails.
Bu çivili yatakta yatmak gibi bir şey...
I can see you lying on a bed of satin.
Seni satenler içinde yatarken hayal edebiliyorum.
You ever see your kid lying on a bed in an emergency ward?
Hiç çocuğunun acil servis koğuşunda yattığını gördün mü?
- Lying on a bed together.
- aynı yatakta olmasıydı.
Kyle's lying on a bed being fed through one tube and pissing out another, and he's been like that ever since the night you left.
- Kyle'ın bir yatakta, boğazından aşağı inen bir solunum cihazıyla yatıp, bir tüpten yerken diğeriyle idrarını yaptığından bahsediyorum. Senin gittiğin geceden beri böyle.
The float could be two kids lying on a bed making out.
Aracı yatak gibi yapar üstüne iki tane çocuk koyarız.
They were using an x-ray machine, but he was lying on a bed with metal springs. So they couldn't find the bullet.
Bir röntgen cihazı kullanmışlardı ama o metal yayları olan bir yatağın üzerinde yatıyordu bu yüzden mermiyi bulamadılar.
It's lying on a bed in the ICU, about to die!
Benim için yoğun bakımda yatakta yatıyor ve ölmek üzere.
It's like your father's lying on a bed of nails.
Baban üzüntüden yataklara düştü.
My God, I see a woman lying on a bed.
Tanrım, yatakta uzanan bir kadın görüyorum.
Easy money Lying on a bed
Kolay para Yatakta uzan
He's completely naked, chest blown out, lying on a bed, shards of mirror sticking out of his stomach, his neck, his face.
Yatakta göğsü patlamış şekilde çırılçıplak yatıyordu, midesinden ayna parçaları çıkmıştı, boynundan ve yüzünden de.
Easy money lying on a bed.
Yatakta kolay para.
This is what ruling is, lying on a bed of weeds, ripping them out by the root, one by one, before they strangle you in your sleep.
Hükmetmek budur. Ottan bir yatakta yatmak her birini köklerinden sökmektir. Onlar seni uykunda boğmadan önce.
- When your phone call woke me up Louis was in my room, lying on the other bed with a broken neck.
- Telefonunla uyandığımda Louis odamdaydı, öbür yatakta yatıyordu boynu kırılmış halde.
I'd been lying on the bed resting and listening to the radio, and I thought if I took a bath, I might be able to sleep better.
Yatağa uzanmış dinlenirken, radyo dinliyordum ve belki bir duş alırsam daha iyi uyurum diye düşündüm.
Lying there almost dead On a drip in that bed
"... takmışın serumu koluna, uyuşturucudan öleceksin! "
The man we dreamed of for years was lying on a straw bed... with a bullet in his lung, unconscious and bleeding.
Düşün yıllarca hayalimizde yaşattığımız o adam sol tarafından kurşun yemiş ot bir yatak, toz toprak ve kanlar içinde dünyadan habersiz yatıyordu.
I saw a man lying on the bed and a coffin in the middle of the room
Yatağa uzanmış bir adam gördüm ve odanın ortasında bir tabut.
He's lying face down on the bed like a beached whale.
Karaya vurmuş balina gibi yüz üstü yatıyor.
DAPHNE [ON RECORDER] : I was lying in bed wearing a whipped-cream teddy.
Yatakta üstüme kremşanti sürmüş yatıyordum.
Whether on a walk, watching a movie lying in bed, watching TV, I'd always hold her hand.
Yürürken film izlerken, hep elini tutardım.
We had just had a fight, and I was lying on the bed just like you are now.
Daha yeni kavga etmiştik, senin gibi yatağa uzanıyordum.
I turned around and there she was, lying on a bio-bed.
Arkamı döndüğümde biyo yatak üzerinde yattığını gördüm.
With a suit on, You're lying on the hospital bed.
Suit elbiseyle, hastane yatağında yatıyorsun.
I thought about it a lot while I was lying in my hospital bed wondering what on earth you could have given me.
Hastane yatağında yatarken bunu çok düşündüm bana ne hediye getirdiğini çok merak ettim.
I miss lying on my bed in the dark and falling asleep to a new cd.
Karanlıkta yatağıma yatıp da yeni bir CD eşliğinde uyumayı özlüyorum.
I'm lying on that bed thinking, "Dear God, I could use a cigarette right now."
Yatakta yatarken düşünüyorum, "Yüce Tanrım, aslında tam şimdi bir sigara içmeliyim."
# Make a wonderful love if I may # The day I dropped out of college I remember lying on my bed.
Üniversiteyi bıraktığım gün yatağıma yattığımı hatırlıyorum.
He would be found lying on his back on his bed with a copy of Ayn Rand's The Fountainhead and an unfinished letter to Exxon protesting the cancellation of his gas credit card.
Yatağında Ayn Rand'ın "Hayatın Kaynağı" kitabı ve Exxon'a yazdığı, ama bitiremediği, benzin kartının iptalini protesto eden şikayet mektubuyla bulunacaktı.
Instead, I'm in my mother's psychiatrist's house lying on a used twin bed with pee stains on it.
Ama onun yerine annemin psikoloğunun evinde... çiş lekeli bir ikiz yatak üzerinde uzanıyorum.
it's just somehow part of the whole experience, you know? when i hear it, i am instantly a teenager again, lying on my bed, dreaming about the future.
Bu bütün bir tecrübenin bir ürünü anlarsın ya bunu duyduğumda tekrar gençliğime döner yatağımda uzanmış, gelecekle ilgili hayaller kurarken bulurum kendimi
He died while his attending was lying on a hospital bed because he stuck a knife in a wall socket.
Hastan onunla ilgilenen doktor bir bıçağı prize soktuğu için hastanede yatarken öldü.
- How would it have been if you'd been obliged to paint the portrait of a one-eyed captain of the militia, lying on his back in a coffin dressed like a grandmother in bed?
Yatağına girmiş büyük anne gibi giyinip tabutunda sırt üstünde yatan tek gözlü milis yüzbaşısının portresini resmetmen gerekseydi nasıl olurdu?
But, uh... like, I remember this one time, um, I was sitting in that chair over there, and he was, like, lying on his stomach, like, on the bed, and we were just listening to music and stuff, and I, like... I never would have, like, asked anyone this before, but he was lying on his stomach, like, reading a book, and I was just like, "Hey, Scott, can I ask you something?"
Fakat bir keresinde hatırlıyorum oradaki sandalyede oturuyordum ve o sanki yatakta yüzükoyun ayatıyordu ve müzik ya da o tür bir şeyler dinliyorduk ve ben bunu daha önce kimseye sormamıştım ama yüzükoyun yatmış, kitap okuyor gibiydi ve ben de ona "Scott sana bir şey sorabilir miyim?" dedim.
I kept it for later, lying on the bed of a cheap hotel after being screwed by a lit prof.
Gözyaşlarımı ucuz bir otel yatağında, sarhoş bir profesörün beni becermesinden sonrasına sakladım.
I'm having a cigarette, and Mitchell's face is like, covered with blood, and there's this dead girl lying on the bed.
Ben sigara içiyorum ve Mitchell'in yüzü, kanla kaplı ve yerde yatan ölü bir kız var.
Lying on the bed with a tall, senior.
Uzun boylu son sınıfla yatakta uzanmalar.
You woke up with the prettiest girl you've ever seen lying in your bed, cheap ring around her finger, and a $ 50 receipt from the little white chapel crumpled up on the floor.
Yatağınızda, hayatınız boyunca gördüğünüz en güzel kızla uyandınız. Ucuz bir yüzük parmağında ve yerde duran 50 dolarlık buruşmuş, kiliseden aldığınız küçük, beyaz makbuz.
I put on the shirt, I went to the thing... and now you're hammering me about lying in bed and watching a little TV?
Giydim gömleğimi, seninle geldim sense kalkmış bana yatağa uzanmak, TV izlemekle ilgili nutuk atıyorsun.
Now, there's the boss of a restaurant... lying on his bed, about to die
Bir restoranın müdürü... Yatağında uzanmış, ölmek üzere.
Lying on the lake bed was a large, sculptured stone head.
Göl yatağının dibinde yatan dev, oyma taştan bir kafa.
It is a crime to be lying in bed on such a nice day.
Güzel bir günde yatakta olmak kadere meydan okumak gibidir.
Next thing you know, you're lying on a couch wondering how come you don't have a bed.
Sonra bir bakmışsın kanepede yatmış neden yatağın olmadığını düşünüyorsun.
Lying half-naked on a bed in black socks at 11 : 30 in the morning?
Sabahın 11.30'un da, siyah çoraplarınla yarı çıplak yatarak mı?
My little brother's lying on a hospital bed right now, wires and tubes coming from every part of his body.
Benim küçük kardeşim bir hastane yatağında yatıyor, vücudunun her yerinden kablolar ve tüpler çıkıyor.
You don't skip out on your team unless you're lying in a hospital bed with an iv drip and a bullet in your spine.
Hastane yatağında kolunda serum omurganda bir kurşun olmadığı takdirde maça gitmemezlik edemezsin.
A girl is lying on the bed.
Yatakta bir kız var.
Thank God, your life is saved, but since then you're lying on a hospital bed in a state of coma.
- Tanrıya şükür, hayatını kurtardılar ama o zamandan beri hastanede koma halinde yatıyorsun.
Your body is lying on a hospital bed.
Bedenin hastane yatağında yatıyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]