One problem traduction Turc
2,763 traduction parallèle
But there's only one problem.
Ama bir sorun var.
Um, only one problem with that theory.
O teoride ufak bir kusur var.
I didn't, but I did fix the one problem- -
Hayır, ama bir sorunu hallettim...
Okay. Well, that's one problem solved.
Bir sorun çözüldü en azından.
There was just one problem...
Ama bir sorun çıktı.
There was only one problem.
Ama bir sorun vardı.
There's just one problem with it.
Sadece tek bir problem var.
Okay, there's only one problem.
Tamam, sadece bir sorun var.
There was just one problem! ...
Ama burada bir tane problem var!
There remains one problem :
Bir sorun kalıyor :
Miss Breeland, now maybe if you stop shouting for one minute, I could help you with your problem.
Bayan Breeland, eğer bir dakikalığına bana bağırmayı keserseniz sorununuzu çözmek konusunda size yardım edebilirim.
I say, "Yeah, just a quick one, that's not a problem."
Ben, "Evet, sadece hızlı bir tek problem değil" derim.
But they faced one practical problem.
Ama pratikte bir sorun vardı.
Yes, boys have made one helluva mess in this school, and there's only one way to clean it up.
- Evet. Erkekler bu okulda ciddi bir problem yarattı ve temizlemenin tek bir yolu var.
The problem is just that you're the one who got me okay.
Sorun, benim iyi olmamın nedeninin sen olman.
This isn't a personal problem. This is a professional one.
Bu kişisel bir sorun değil, mesleki bir sorun.
And what if one of them had some kind of psychological problem?
Ya içlerinden birinin bir tür psikolojik sorunları olsaydı?
Maybe I should just buy one of those cupcakes and eat it alone and skip the date. Problem solved.
Belki de bi pasta alıp, yeyip, onu eksem daha iyi.Sorun çözüldü
There was only one small problem.
Yine de küçük bir sorunumuz vardı.
You should have no problem getting up for one more.
Son bir kez daha anlatsan diyorum?
No problem. I have a great one.
Sorun değil, çok iyi bir şaka var aklımda.
Problem is, you have to be quick if you want to catch one.
Ama siz "Acaba hangisine binsem?" diye düşünürken geç kalırsınız.
See, the problem is, no one put any money down.
Yani, bütün problem kimsenin para yatırmaması...
As you can see it is a great plan but for one little problem... your house.
Gördüğünüz gibi bu büyük planda... küçük bir sorun var... sizin eviniz.
Item one's actually the morale problem.
- Aslında madde bir moral bozukluğuydu.
If so, it's not a problem. I can get one.
... sorun değil, bir tane çağırabilirim.
You'd ask him a question and he didn't want to answer it, he'd turn the tables, tell me I was the one with the problem.
Bir soru sorduğumda cevap vermek istemez ve konuyu değiştirirdi. Sorunun bende olduğunu söylerdi.
That was the problem, at least for my parents. So, one day they decided they wanted to leave, and Durga Joe did not like that at all.
İşte sorun da buydu, en azından ailem içim bu yüzden, günün birinde ayrılmak istediler ama bu Durga Joe'nun hiç hoşuna gitmedi.
When we move our money out of the big centralised banks, and it's in locally owned banks and credit unions, we defund the problem and fund the solutions, all in one move.
Paramızı büyük merkez bankalarından çektiğimizde, ve yerel bankalarda ve kredi kooperatiflerindeyken, problemi geri çevirsek ve çözümü ortaya sunsak, hepsi bir hareketle.
You're the one with the problem if you can't leave a few dirty dishes for a couple hours.
Kirli bulaşıkların birkaç saat daha kalmasına dayanamıyorsan senin sorunun.
Problem is, no one computer can hold all that information.
- Asıl sorun hiçbir bilgisayar bu kadar bilgiyi taşıyamaz.
The problem is, I want to be one of those guys.
Sorun da burada, o erkeklerden olmak istiyorum.
He said that one of the partners at Lockhart / Gardner had a gambling problem.
Lockhart / Gardner ortaklarından birinin kumar sorunu olduğunu söyledi.
He has a heart problem but not one that could have caused his T.I.A.
Bir kalp sorunu var ama geçici iskemik atağa sebep olabilecek bir sorun değil.
My problem is you thinking you're always one step ahead of me.
Benim sorunum senin daima benden bir adım önde olduğunu düşünmen.
I think the danger in believing in reincarnation is that you spend so much time trying to figure out what you're going to be in the next lifetime that you forget to enjoy the one you're in now.
Reenkarnasyona inanmakla ilgili tek problem, bir sonraki hayatında ne olacağın konusunda çok fazla kafa yoruyor olman. Böylece şu anki yaşamının keyfini sürmeyi unutuyorsun.
I am sick of being processed and psychoanalyzed and being told that I'm the only one that has a problem.
Psiko analize tabi tutulup yönlendirilmekten ve sorunun bir tek bende olduğunu duymaktan bıktım usandım artık.
And I'm afraid we've got a big problem with the one it's seeing right now.
Üstelik şu anda gördüğüm şeye bakılırsa kocaman bir sorunumuz var gibi.
The problem is, with half the city on his payroll, no one can touch him.
Ama sorun şu ki, şehrin yarısını rüşvete bağladığı için, adama kimse dokunamıyor.
Just one problem.
- Tek bir sorun var.
So I was trying to get these guys to leave, but there was one little problem.
Bizimkileri götürmeye çalisiyordum ama küçük bir sorun vardi.
The problem with relying on untrained civilians is you never know how they're gonna react in a life-or-death situation until you're actually in one.
Bu durumun tek sakıncası eğitimsiz sivillerin ölüm kalım meselesinde nasıl tepki vereceğini bilememenizdir, sahiden de bu duruma düşmediğiniz müddetçe.
Certainly the winds must be right, but it does appear that for some, the problem is something of a mental one.
Rüzgârda kesinlikle sorun yok. Ama görünüşe göre bazılarının sorunu zihinsel.
And Flores wasn't one of them. If Flores'dog tags were at the school and her body wasn't, we have a humongous problem.
Flores'in künyesi okuldaysa ve cesedi okulda değilse kocaman bir problemimiz var demektir.
It's just another way that the government keeps us all distracted from the one real problem in America...
Bu da hükümetin bizi Amerika'nın asıl problemlerinden uzaklaştırmak için çıkardığı bir başka şey!
Just... just one problem.
Sadece bir problem var.
One less problem.
Sorunumuz bir azaldı.
No one knows about my eye problem.
Gözümdeki sorunu kimse bilmiyor.
Then aren't we solving the problem in one step?
En hızlı çözüm bu değil mi?
There was only one little problem, and it wasn't Brian O'Dea.
Brian'in küçük bir problemi vardı.
a problem you do not, even if you become one of them.
Ölürsen zaten kötü olur, hele bir de zombi olursan.
one problem at a time 27
problem 450
problems 192
problem solved 277
problem is 299
problem was 25
one point 33
one punch 22
one person 57
one phone call 33
problem 450
problems 192
problem solved 277
problem is 299
problem was 25
one point 33
one punch 22
one person 57
one phone call 33